Hayatı boyunca tek bir hedefe odaklanmış birini düşünün... Gözlerimiz sadece çizginin ötesinde mücevher gibi parlayan noktayı görüyor, zihnimiz ondan başka bir şeyin önemli olabileceğini bile düşünemez hale getiriyor. Çünkü zihnimizde öyle yüce ki, ulaşmayı öyle istiyoruz ki köreldiğimizin farkına varmıyoruz. Ya isteyerek ya da anlamadan eksik kalıyor hep bir yanımız. Peki biz ne istiyoruz? Tamamen hedeflere yönelik bir savaşı mı, yarım kalmadan, tamamlamaya çalıştığımız hayatı mı?
Olmayı istediğim yere ulaşmama az bir yolum kalmışken, arkama bakmak zorunda bırakılmıştım. Bir yanım ilerlemem için yanarken diğer yanım, arkana bak, ardında bıraktıklarına bak sonra tekrar önüne dön. Orada olmayı hala istiyor musun? diye soruyordu bana. Arkama dönseydim, tekrar önüme bakacak cesaret kırıntısı kalır mıydı içimde?
Daha fazla düşüncelerimi bulandırmadan geri döndüm. Buraya kadar kat ettiğim yol, bütün olumsuzluklarıyla ne kadar engebeli olduğunu gösteriyordu bana.
Kimleri ezip geçmiştim ben? Birlikte geçirdiğimiz zamanları hiç yaşanmamış gibi bir köşeye atmam ne kadar doğruydu? Ben sadece derdim olduğunda aktif olan, onun dışında ortalarda görünmeyen kızdım.Yıllardır yüzlerini görmediğim arkadaşlarım, artık eski arkadaşlarım. Kırgınlık taşıyan ifadeleriyle bakıyorlardı bana. Utandım, bakışlarımı çevirdim. İşte tam da orada Levent'i gördüm. Benden tarafa olan bakışlarında memnun bir ifade yoktu. İfadesinde hayal kırıklığının her tonunu gördüğüm eski kocam, hedefime ulaşmak için geride bırakarak kaybettiklerim arasındaydı.
Daha nicesinin bakışları üzerimdeyken, gittikçe yük binen ensemi daha fazla ayakta tutamadım. Karşımdaki insanlar bana ne kadar bencil olduğumu hatırlatıyordu ve artık bir şeyleri düzeltmek için geç kalınmıştı.
Yanımda neden kimse yoktu şimdi anlayabiliyordum. Bencilliğim yüzünden hiç gocunmadan itelediğim insanlar hayatımda olmamayı seçmişti ve haklıydılar. Bu yolu bu kadar zorlaştıran, çıkmaza dönüştüren bendim ve emin olduğum bir şey vardı ki yolun sonunda yalnız olmayı istemiyordum.
Yaklaşan kara bulutların arasından şiddetle çakan şimşek kadar soğuk ve ürkütücü görünen gözlerine baktım. Her kadının kolaylıkla kanabileceği güzellikteki yüzünü inceledim. Köşeli çenesi gerildiğinde, elmacık kemiklerinin hemen altında ortaya çıkan o tehlikeli çukurlar yine meydandaydı.
Hiç istifini bozmadan kahve kupasından bir yudum aldı ve yayıldığı koltuktan ağır ağır kalktı. Tam da karşı karşıya durmuşken, onu bu kadar ulaşılmaz bir o kadar da çekici yapan şeyin ne olduğunu düşündüm. Ne ona karşı bir adım atabiliyordum ne de bir adım ilerleyebiliyordum. Bakışlarındaki kozmik gücün farkındaydım. Bana etki etmesine izin vermiyordum ama dengemi bozmadığını söyleyemezdim. Tüm gelgitleriyle zeminimi sarstığını ve bundan keyif aldığını biliyordum. Not aldım, kendi sarstığı yerde onu bir başına bırakmak için elimden geleni yapacaktım.
"Çabuk ve doğru kararlar alan, net biri olduğunu sanıyordum." dedi aramızdaki mesafeyi daha da kapatırken. Çatık kaşlarımı daha da derinleştirdiğimde, gülümsedi. Samimi bir gülüş değildi, bu daha dur bakalım gülüşüydü. Tehlikeli ifadesini kusursuzca gizleyen güzel maskesini bir gülüşle yerleştirivermişti yüzüne.
Ardından tek kelime etmeden odamdan çıktığında, avuçlarım arasındaki sıcak kahve bardağını yeni hissetmiştim. Sanki dakikalarca soluksuz kalmışım gibi nefes alıp verirken, masamdan tarafa ilerledim. Bardağı kenara bıraktım ve kendimi bıraktığım koltuğa yaslanıp gözlerimi kapattım. Nasıl olmuştu da bir anda karışıvermişti tüm düzenim? Duymamam gerekenleri duyduğum için mi?
Çizim masasının başında ne kadar durduğumu hatırlamıyorum ama ince bir sızı, omurgam boyunca uzanan ağrıya eşlik etmeye başladığında yumuşak koltuğuma yaslandım ve boynumu geriye doğru bıraktım. Gökyüzünün grimsi bir renge büründüğünü fark ettiğimde kolumdaki saate baktım. Önümdeki çizimin bitmesi neredeyse 3-4 günümü alacak gibiydi. Binayı yeniden çizmeme gerek olmadığına şükrederek ayağa kalktım ve masama ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANSANERİ
General FictionHayatını kendi koyduğu kurallara göre yaşayan işkolik bir kadın. Yeni transfer olduğu şirketin, attığı adımlardan en tehlikelisi olduğunu nereden bilebilirdi? Hayatın ona sunduklarıyla yetinmeyip hep daha fazlası için çalışan, kırgınlıklarından inşa...