"Dolunay." birden Ezgi'nin sesiyle irkildim. Beni yalnız bırakmak istemiyordu, bu yüzden odamda tıkılmıştık.
"Efendim?"
"Neden Meksika?"
"Sana anlatmıştım."
"Ya hayır, hayatına orada nasıl devam edeceksin? Farklı bir kültür felan. Biliyorum babanın gelecekteki planlarından biriydi Meksika'ya gitmek. Ama bence şehir dışına, ne bileyim İstanbul'a git." Ben yıllarca kendimi yalnızca bir şeye odaklamıştım. Yani kendimi Meksika'ya gitmeye mecbur hissetmiştim.
Kerem'de bana kaç kez Ezgi'nin söylediklerini söylemişti. Ama inatla itiraz etmiştim. Babamın iki lafından biri Meksika'ydı. Nedenini bilmiyordum, ama bana hep 'Melek yüzlü kızım, seninle Meksika'da çok mutlu olacağız' deyip dururdu. O öldükten sonra da bir sene boyunca kafamda her şeyi ölçüp tartmıştım, Meksika'ya gidecektim. Ama yaşamak için değil, sadece babamın o çok merak ettiği yere gidip onu mutlu etmek istiyordum. Çünkü babam bizi izliyordu, buna emindim. Sonra, sonra her şey o kadar farklı bir konuma ulaştı ki, artık hayatımın o şerefsiz yüzünden Meksika'da devam edeceğine karar kılmıştım. Gerçekten de aklıma şehir dışı hiç gelmemişti.
"Ezgi, para hazır, her şey hazır. Yolumdan geri dönmem için bir sebep felan yok."
"Benden sana bir tavsiye. Meksikaya mı gitmek istiyorsun? Daha önünde çok uzun zaman var. Elbet ki gerçekleştirirsin günün birinde. Ama yaşamak için gidersen hayat önüne daha büyük zorluklar çıkaracaktır emin ol." Sesli bir kahkaha patlattım, ama bu kahkaham acı, ümitsizlik karışımı duyguları içeren bir kahkahaydı.
"Ezgi dalga mı geçiyorsun? Burada çektiğim zorlukların yanında bir hiç kalır."
"Ya anlamıyor musun? Ben sensiz bu koyduğumun İzmir'inde ne yapacağım? Sensiz olmaz." Ah be Ezgi, birde bana sor."
"İnan seni öyle çok düşünüyorum ki Ezgi, ama elimden inan birşey gelmez." Ezgi'de benim gibi üniversiteye gitmemişti. Ama bu kendi isteğiyle gelişmişti. İkimizde sınava girmiştik hatta puanlarımız da kötü sayılmazdı, ama benim sebeplerim, onunsa isteği üzerine gidemedik. Daha doğrusu ben gidemedim, Ezgi gitmedi. Ailesi ona sadıktı, Ezgi'nin kararlarına saygı duyarlardı. Ezgiyle benim hayalim aynı üniversitede okuyup yakışıklı çocuklar tavlamaktı. Ergence bir düşünce ama ben uzun süre bu hayallerle ayakta durmuştum. Ezgi'de tembelimsiydi. Çok zekiydi ama çalışmıyordu işte. Sonra Ezgi'nin çığlığı kulaklarımda yankılandı. Şaşkınlık dolu bakışlarla düşüncelerimden arındım.
"Dolunaayyy. Aklıma süper bir fikir geldi." Meraklı bakışlarımı ona dikmiştim. Bu haraketiyle yatakta zıplayarak kahkaha atıyordu ve sarı, omuzunun altında biten bukleleri ona ayak uyduruyordu.
"Lütfen bu fikrimi iyice bir düşün. Ben diyorum ki hayallerimizin peşinden gidelim, hatta bodozlama atlayalım. Bak ben inanıyorum sen Meksika'ya her türlü gideceksin. Beraber gideceğiz. Sana söz. Ama Şimdi gidersen ayrılacağız ve birdaha yollarımız belki de hiç kesişmeyecek. Beni, kardeşini yarı yolda bırak-"
"Ezgi, bak canım arkadaşım, başka, bir, yol, yok!"
"Hayır var. İstanbul'a gidiyoruz, orada ikimizde üniversiteye başlıyoruz. Çalışıyoruz, didiniyoruz. Sonra Meksika'ya gidiyoruz." Aslında mantıklıydı, ama o pislik bana her türlü İstanbul'da ulaşabilirdi.
"Benim Meksika'ya gitmemin diğer bir sebebi de çok uzakta olmak istemem Ezgi. Öbür türlüsü beni bu adamdan kurtaramaz."
"Dolunay, bu adam Kerem gittiğinde bir ay kadar sinir küpüydü. Kıçını kaldırıp Kerem'i arayış derdine bile düşmedi. Adamın tek derdi yatmak ve beleşten para yemek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Kal
Jugendliteratur"Önümüzde bir engel kalmadığına göre, gitme vaktimiz geldi." yüzünde ufakta olsa bir duygu arıyordum. Neden böyle olmuştu? Neden böyle yapıyordu? "Hadi Ezgi, gidiyoruz." Gitme demek bu kadar mı zordu? Sadece kal dese bile razıydım! Beni sevmese bil...