•4.Bölüm•

96 20 10
                                    

"Kızım sen harbi tescilli salaksın ha!" Ezgi'nin dediklerini umursamadan önümdeki bol kaşarlı tostu yemeye koyuldum. Açlıktan midem ateşkes ilan etmişti resmen. Sonra meyve suyumdan da bir yudum alarak bu anın tadını çıkartmaya çalıştım. Ama öyle birşey olamadı maalesef. Yüce Rabbim Ezgi'ye bir çene vermiş.

"Ezgi, tostunu yer misin tatlım." Az önce arayıp geç kaldığımı ve çok acıktığını söyleyen Ezgi gitmiş, yerine anlattıklarıma öfkelenen ve yemeği umursamayan Ezgi gelmişti. Aslında abartılacak birşey yoktu. Sadece 'ismimi' soran yakışıklıya cevap vermeden oradan uzaklaşmıştım hepsi bu. Yani ne vardı ki? Eğer bir daha karşılaşırsak acelem olduğunu, bu yüzden öyle davrandığımı söylerdim, olur biterdi. Ulan sanki cinayet işlemişim sonra da cesedi denize atmışım da hiç birşey olmamış gibi davranıyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Ezgi aşırı aksi bakıyordu.

"Ezgi elimin tersini yiyeceksin ha, ne yapsaydım?"

"İsmini söyleyebilirdin mesela." dedi ve birden ciddiyetini kaybetti, kahkaha atmaya başladı. Tövbe Bismillah. Ne oluyor benim arkadaşıma böyle?

"Ezgi, yavrum iyi misin?" Elimi alnına götürdüm ama ateşi de yoktu. Allah Allah..

"Kızım ya cidden komiksin. Çocuk orada kazık gibi dikilmiştir bir süre kesin." diyerek seslice bir kahkaha daha patlattı. Şu anda kantin sırasında bekleyenlerde dahil olmak üzere herkes bize bakıyordu. İnanmıyorum ya resmen rezil kepaze olmuştuk!

"Suuuusss Ezgi!" diye fısıldadım kulağına doğru. "Herkes bize bakıyor." Sonra Ezgi yine bir ciddiyete büründü.

"O dudak neden rujsuz?"

"Çünkü rujsuz?"

"Sana konuşmayacağımı söylemiştim, sana iyi dersler." diyerek ayağa kalktı. Ulan bu nasıl bir inattı ya, keçi inadı keçi.

"Tamam lan gel tuvalete gidelim." dedim kolundan tutup çekiştirerek. Bir yandan da Ezgi'ye içimden ana bacı küfrediyordum tabi. Al ruju bir taraflarına.. neyse terbiyemi bozmamalıyım daha fazla.

Tuvalete geldiğimizde aynaya bakmaya yeltenmiştim ki, birden yan taraftan bir darbe aldığımı fark ettim. O anki refleksle kıza bakıp 'noluyor lan' diyerek elimi saçlarına geçiriverdim. Biliyorum çok aniydi ama öyle bir çarpmıştı ki sağ omzum karıncalanmıştı. Bende bu refleksif hareketlerin nereden geldiğini bilmeyeniniz yoktur herhalde. Çünkü bu zamana kadar her an tetikte bir kız olarak bu halimin doğal karşılanması gerekirdi. Kız sonra bu ciddiyetimi fark edince 'yanlışlıkla oldu, lütfen bırak saçlarımı daha yeni düzleştirdim, ne yapıyorsun ayol' gibisinden salak saçma cümleler sarf etti. Bende elimi saçlarından çekip ölümcül bakışlarımı kıza yolladım. Kız belliki içmişti, bana baygın baygın ve korkuyla bakıyordu, ayrıca nefesi de iğrenç kokuyordu. Öyle iğrenç giyinmişti ki orada kusabilirdim. Pembe dapdar ve kısacık etek, göbeği açık mor dapdar bir tişört, beyaz topuklu, saçlar sapsarı, gözler simsiyah, dudaklar kıpkırmızı. Bilmem anlatabildim mi? Ezgi'de bende kıza iğrenerek bakarken kız zaten durumunu anlamış olacak ki dudaklarını büzüp ortalıktan kayboldu. Bizde tuvalette tek kalan ikili olarak Ezgiyle kahkahayı patlattık. Daha sonra rujumu sürer sürmez Ezgi'ye döndüm.

"Oldu mu?" dedim sinirle. Ben daha ne olduğunu anlayamadan Ezgi ruju elimden çekip aldı ve tekrardan dudağıma sürdü. Aynaya baktığımda pekte sinirlendiğim söylenemezdi, sanırsam ruju hafif sürmüştüm ama şuan da tüm ihtişamıyla dudaklarımda yerini almıştı, dudaklarımda kalın olduğu için fazlasıyla göze çarpıyordu. Abartılıydı ama kötü de değildi.

"Ya tamam Ezgi hadi ya derse geç kalacağız, bu ruj muhabbeti çok uzadı."

-

Dolunayla farklı sınıftaydık, çünkü seçtiğimiz dersler farklıydı. bu yüzden içimde bir burukluk vardı ama olsun. Ayrıca bildiğim birşey vardı o da bugün Dolunay'ın bahsettiği çocuğun da o sınıfta olduğuydu. Dolunayın hazırlanması için odadan çıktığımda kantinde otururken dün müdürenin odasında gördüğüm ikili tayfasıyla oturup konuşuyorlardı. Laf arasında o çocuğun hangi sınıfta olduğunu öğrenmiştim. Evet Dolunay'a ruju sürmesini istemiştim, ilk günden ezik konumuna düşmememiz için. Ben bu olaylarda pekte amatör sayılmadığım için notumda da direk açıkca Dolunay'a fikrimi beyan etmiştim. Sürmese de kendi bilirdi. Zaten güzeldi bu yüzden daha fazla büyütmenin alemi yoktu. Evet, Dolunay ciddi ciddi çok güzeldi. Sadece kendine çok fazla ilgi göstermiyordu, ama artık öyle bir imkanı yoktu çünkü yanında ben, yani koçu vardı. 1.75 boyu ve fiziğiyle manken kadınlara taş çıkartırdı. Eskiden giyemediği kısa formlu giysilerini de giymemesi için bir sebep yoktu. Artık özgürdü ve yanında ben vardım. Herşey çok güzel olacaktı.

Sadece KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin