Yorumlarınızı eksik etmeyin😘🙋🏻 Özellikle de bölüm sonunda!
Aklım bana en olmadık zamanda oyun falan mı oynuyordu? Çünkü şuan tanık olduğum durum beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Arda'ya ne oluyordu böyle? Sen benim sorumluluğumdasın da ne demekti? Dalga mı geçiyordu? Birde karşıma geçmiş ebeveynimmiş gibi bana emir veriyordu.
"Arda, iyi değilsin git hava al." diyerek olabildiğince mesafeli konuştum. İçten içe dedikleriyle sevinçten havalara uçsam da asla bunu dışa yansıtamazdım. Kendimi artık bu kadar da küçük düşürmeye niyetim yoktu.
Arda dediklerimi ölçüp tartıyormuş gibi düşünceli bir şekilde bana baktı. Acaba aklındaki neydi? Cidden meraktan çatlıyordum.
"Tamam, sen nasıl istersen. Ama şunu bil, sen benim umrumda bile değilsin. Sadece yardım ihtiyacı olan birine yardım eli uzatıyorum. Yapmam gereken birşey var ama, o orospu çocuğunun soluğunu keseceğim." dedikleriyle şok olmuştum. Arda neden bu kadar hiddetlenmişti ki? Beni umursamadığını söylemişti, umrunda olmasaydım bana yardım etmek istemesini geçtim o adamı öldüreceğini söylemezdi. Kesinlikle beni önemsiyordu, belki de belli etmek istemiyordu ama gün gibi ortadaydı işte.
"Kimseye hiçbirşey yapmayacaksın, ayrıca ne oldu sana böyle? Sen ne ara beni bu kadar önemser oldun? Kimsin ki sen?" sinirden ses tonumu farkında değildim, Arda'nın sinirlenmesinden abarttığımı anladım.
Abartmak mı? Hiçte bile.
Evet, abartmıyorum. Asıl abartan Arda. Hayatıma birden girip beni yönetebileceğini zannediyor resmen, gerçekten komik ve sinir bozucu.
Sanırım dediklerime gerçekten bozulmuştu çünkü yüz ifadesini değiştirme gereği bile duymadan, odadan çıktı. Hani önemsemiyordun?
Arda çıktıktan sonra hissettiğim yalnızlıkla kendime gerçekten lanet okudum.
En çok istediğim şeydi yanımda olması. Neden onu kabullenemiyordum ki?
Çünkü çok kırıldım, daha fazlasına dayanamam.
Dayanamam.
Ama o farklı, o çok farklı.
Neden farklı? O kim ki!
İlk öpücüğümü çalan öküzün teki.
Tek neden bu muydu? Çok fazla yetersiz ve yersiz bir neden. Hem benim de hatalarım oldu. O yine de benim yanımda oldu, elimi tuttu.
Bu ikilemden ne zaman kurtulacağım ben!
Hissettiklerimle hareket etsem şuan gitmesine izin vermezdim, ne derse onu yapardım ve etrafımdaki pislikleri temizlemesini zevkle izlerdim. Ama olmazdı.
Belki zamanla, ama şimdi değil.
"Serum bitmiş, sizi taburcu edeceğiz. Geçmiş olsun." duyduklarımla afallamıştım, belliki düşüncelere fazlasıyla kapılmıştım. Kendime geldikten sonra hemşireye baktım. Dedikleri bir tokat gibi çarptı yüzüme, beni taburcu edeceklerdi, ama buradan tek başıma çıkacaktım. Şimdi, burada tek başımaydım. Artık kimse olmayacaktı.
"Az önce odanızdan çıkan beyefendi çıkış işlemlerini gerçekleştirdi, tekrar geçmiş olsun."
O mu beyefendi. Tam bir öküz, anca emir verir.
Bide çıkış işlemlerimi halletmiş! Hah, sağolsun ya.
Artık kendimi daha iyi hissediyordum, ama tabiiki de bedenen. Serumla tüm yorgunluğum ve halsizliğim gitmişti, ruhen mi? Ruhen tam anlamıyla bok gibiydim. Ama artık geride bıraktıklarıma değil de, önüme bakmam gerekti. Ne kadar çabuk arınırsam pisliklerimden, o kadar çabuk iyileşirdim. Olması gereken de buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Kal
Novela Juvenil"Önümüzde bir engel kalmadığına göre, gitme vaktimiz geldi." yüzünde ufakta olsa bir duygu arıyordum. Neden böyle olmuştu? Neden böyle yapıyordu? "Hadi Ezgi, gidiyoruz." Gitme demek bu kadar mı zordu? Sadece kal dese bile razıydım! Beni sevmese bil...