5.BÖLÜM: " JACKSON"

79 11 9
                                    

'Kuzun nasıl kutsanmışsa, aslan da öyle kutsandı...Avcı da.'
Diyor Tess Gerritsen. Bu kelimenin bu hayatta ki asıl felsefem  olacağını bilmeden çevirmiştim kitabın sayfalarını.

Hiç, daha önce birileri için kuzu, birileri için aslan, birileri için de avcı olmamıştım. Kendimi hiç bu kadar teslim etmemiştim.

Daha önce kimse benim için kendini feda edip aslanın önüne atmamıştı. Daha da ötesi, kimse beni aslandan kurtarıp avcının ayaklarına fırlatmamıştı.

Yaşayacaklarının farkında olmadan pusuda sessizce avını izleyen aç, çaresiz ve zavallı bir aslan gibi ansızın avcı tarafından yerle bir edilmiştim. Son nefesimi vermeme sadece bir kaç dakika vardı.

                           ***
Yerimde öylece durup Rüzgar'a bakarken o da bana meraklı bakışlarını atmaktan kaçınmıyordu.

“Söylesene  Azra! Duru'nun dedikleri doğru mu? ”
Derin bir nefes aldım. başımı evet anlamında sallayıp
“Tam olarak bilmiyorum. Duru görmüş ” dedim çekinerek.

Rüzgar endişe ile etrafına bakındı.
“Bizimkilere haber vermeliyiz. ” dediğinde bıkkın bir sesle

“Bence abartılacak bir şey yok” dedim.

Kahverengi gözlerini gözlerime sabitleyip
“Jackson'ı tanımıyorsun Azra! Ama ben tanıyorum. Hemde çok yakından. Peşine neden takıldıysa hemen bulmamız lazım. Jackson hafife alınacak biri değildir.”  dedi.

Kaşlarımı çatıp derin bir nefes aldım. Başımı evet anlamında salladım. 
Saniyesi saniyesine Jackson ile savaşım başlamıştı.

1 HAFTA SONRA...

Ekranda görüntüler gidip geliyordu. Televizyonun içindeki insanlar konuşup duruyordu ama sesler bana daha çok yankı gibi geliyordu.

Bu karanlık odanın içinde öylesine oturuyordum. Kuzenim Aytaç ile beraber. Keyfimi yerine getirmek için bir film açmıştı. Elimizde mısır tabakları, öylece sessizce televizyona bakıyorduk.  Oda izlemiyordu, biliyordum. Sadece düşünmek için sessiz bir ortam oluşturmaya çalışmış gibiydik. Televizyon bahaneydi.

Nerede miydik? İzmir'in sınırlarına doğru büyük bir tatil köyündeydik. Ege'nin tuttuğu evde. Denizkızı'nda

Beni Jackson dan uzak tutmak  için Denizkızı adında bu güzel  tatil köyünde büyük bir ev tutmuştu.
Ben, Eren ve Duru ile beraber,
Ege, Batu, Zehra ve Hilal, aynı evde yaşayacaktık.

Aytaç' da bizimleydi. Zaten Batu ve Rüzgar'ın yakın bir arkadaşı olan Aytaç, olanlardan az biraz haberdardı. Sadece Jackson'ı tanımıyordu benim gibi.

Babam, buraya arkadaşlarımla kısa bir tatile geldiğimizi düşünüyordu. İzin vermesindeki en büyük etken Aytaç'tı. Anlaşılan, sosyalleşmem için herşeyi yapıyordu.

Önümdeki büyük televizyonun ekranına bakarken, sahne değiştiğinde aklıma Eren'in sözleri geldi.

“Kazanmak tam olarak yenmek demek değildir. Kazanmak, tek başına kaldığında bile mücadele verip inancını korumaktır. Bu şekilde yenilsen bile kazanmış olursun.”

Bu bir hafta içinde herkes için belirgin ifadeler vardı kafamda.  Etrafımda olan bu bir grup -Duru'nun deyişi ile kaçık- genci anlamak için onlara özel kelimeler kurmuştum kendimce.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin