Lanet olsun ya! Kimse işin diğer tarafına bakmıyordu ve ceza alan yine ben olmuştum.
Koltuk değneklerim olduğundan süpürge yerine toz bezi verilmişti elime ve şuan koridordaki bütün kupa dolu dolaplarının tozunu almam gerekiyordu.
"Lanet olsun!"
Bilmiyorum kaçıncı kere söyleniyordum böyle ama aklım allak bullaktı. Nasıl böyle bir hale gelmiştik? Başta bana sevecen davranan kız, aslında benim kız arkadaşıma sarkıntılık yapmaya çalışan bir cadıymış. Yani eski kız arkadaşıma.
Bunları bir kenara bırakırsak asıl canımı sıkan tek bir cümlesi olmuştu. O halinden memnun, yerini layıkıyla dolduruyorum.
Sabahtan beri kafamı kurcalıyordu bu cümle. Alt tarafı iki hafta olmuştu yahu. Yok yok, Liz öyle biri değildi. O benden bu kadar çabuk vazgeçemezdi.
Vazgeçemez miydi?
Ayrılmak, vazgeçmek olmuyor muydu?
"Of!"
Sinirli bir şekilde saçlarıma daldırdım elimi ve kafamı toplamaya çalıştım biraz. Başarısız olup daha da çok sinirlendim ve elimdeki toz bezini yere fırlattım. Attığım yere bakınca bir çift ayak gördüm ve ani bir irkilmeyle karşımda kimin olduğuna baktım. Yine Liz'di. Sinirli bakışlar arasında beni süzüyordu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi bana sert bir sesle.
"Açık konuşursan daha net anlayabilirim," diye karşılık verdim.
"Neden bahsettiğimi biliyorsun."
"Hiçbir fikrim yo-"
Sözümü yarıda kesti ve bana seri bir adımla yaklaştı. "Neden Petra'ya vurdun?"
Bayağı sinirli konuşuyordu.
"Canımı sıkacak laflar etti ve ben seni ilgilendiren bir durum göremiyorum ortada."
"İlgilendiriyor," dedi bana kafa tutan bir tavırla.
"Bak Liz," dedim sesim istemsizce yumuşarken. "O kadın senin düşündüğün gibi biri değil." Ona doğru bir adım atarken gözlerimi gözlerinden ayırmamıştım.
Aslında Petra'nın bana neler söylediklerini anlatacaktım ama bir türlü ağzımı açamıyordum. Onu çok özlemiştim. Vücudumun sol tarafı uyuşmaya başlamıştı yine ama daha fazla yaklaşamıyordum. Sanırım beni durduran bu şeye 'gurur' deniyordu. Zaten benim yaklaşmamla Liz'in bir adım gerilemesi bir oldu.
"Ben halimden memnunum."
Hâlâ bir şeyler söylüyordu ama şu an tamamen olaydan kopmuştum. Bütün bu zaman aklımı kurcalayan şeyi onaylamıştı az önce.
Hiç düşünmeden Liz'i iki kolundan tuttum ve sert bir şekilde sarstım.
"Hangi halinden memnunmuşsun!" diye bağırdım kendimi bile korkutacak bir fevrilikle. "Ne dediğinin farkında mısın sen?!"
Çok kötü bağırmıştım, bütün koridorda sesim yankılanmıştı.
"Mei... kolum..."
O an ne yaptığımın farkına vardım ve hemen Liz'den ellerimi çekip ondan uzaklaştım. A-az önce... Az önce ona zarar mı vermiştim ben?"
"B-ben.. Üzgünüm.." diye kekeledim.
Cebinden bir şey çıkarıp yanındaki masanın üstüne koydu ve daha da yüzüme bakmadan uzaklaştı yanımdan.
Liz gözden kaybolunca masaya bıraktığı şeye kaydı gözüm. Bir cep telefonuydu. Benim cep telefonum. Sanırım çatıda yere düştüğüm zaman onu da cebimden düşürmüştüm. Onu bana geri vermek için gelmişti ve ben ona zarar vermiştim. Lanet olsun, ben ne yapmıştım böyle?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçmek Yok
Teen FictionSöz vermiştik, vazgeçmeyecektik. Ama bu, sana zarar vermeden Çok önce verdiğim bir sözdü sevgilim.. 24.08.15 •• 29.10.16