Gözlerimi beyaz renkli odada açtığımda, daha kendime gelememişken etrafımdaki gürültüler artmaya başlamıştı. Sonunda her şey netleştiğinde elimin üzerine yatmış annemi fark ettim. Elimde ıslaklık hissettiğime göre ağlıyor olmalıydı.
Odada bir kişi daha vardı ve kırmızı gözleriyle gülümseyerek bana bakıyordu. Bu, Anna'ydı. Boştaki elimi sıkıp koşarak kapıdan çıktı.
Boynumdaki kalın nesneden dolayı başımı hareket ettiremeyince bakışlarımı anneme çevirmeye çalıştım. Anne demeye çalıştım ama sesim çıkmamıştı. Boğazımı temizlemeye çalıştığımda ise boynum yırtılıyormuş gibi bir acı hissetmiştim.
Sesim çıkmadığı için elimi biraz hareket ettirdim. Anlamış olacak ki kafasını kaldırdı ve gözyaşlarından sırılsıklam olan suratını bana gösterdi.
Acıyan boğazımı umursamayarak "L-Liz?"dedim.
Annem hemen araya girdi.
"Konuşma! Sakın konuşma! Boğazını sakın zorlayayım deme."
O anda gelen bir hıçkırıkla sözü yarıda kesildi ve devam etti.
"Her şeyi anlatacağım kızım. Önce bir kendime geleyim," dedi ve saçımı okşayıp koltuğa attı kendini.
°°°
...Üç gün sonra...
"Bugün nasılsın bakalım?"
Odaya her gün benimle ilgilenen hemşire girmişti. Ben uyanmadan önce de benimle o ilgileniyormuş. Hatta hastaneye getirildiğimiz gün boğazımdaki derin yaraya da ilk müdaheleyi o yapmış; bana öyle söylemişti.
Uyandığımdan beri tek kelime etmemiştim. Gerçi etmem de yasaktı zaten. Boğazım zedelendiği için kalıcı bir hasar olmaması adına konuşmamalıydım.
Yanımda oturan Anna'ya, elimle sehpayı işaret ederek üzerindeki yazı tahtasını vermesini istedim. Bu şey onun fikriydi. Konuşamadığım için bana bunlardan bir tane almıştı ve derdimi yazarak anlatıyordum.
Kalemi elime aldım ama bir şey yazmama gerek olmadığı için çarşafımın üzerine bıraktım. Sorum hep aynıydı zaten ve tahtanın üzerinde yazılıydı.
Liz nasıl?
Tahtanın yüzeyini hemşireye çevirdim ve merakla vereceği cevabı bekledim. Derin bir nefes aldı ve gülümsedi.
"Kendin görmek ister misin?"
°°°
Odanın kapısı açıldığında ve yatakta onun bedenini gördüğümde istemeden de olsa irkildim. Oysa bu manzaraya hazırlıklı olmam gerekiyordu.
"Liz.." dedim titrek bir ses tonuyla. Hemşire beni saniyesine azarladı.
"Mei ne anlaşmıştık? Konuşmak yok."
Zar zor salladım kafamı ve tekerlekli sandalyemi yatağın yanına götürmesini bekledim. Aslında ayağımda bir sorun yoktu, yürüyebilirdim ama annem yorulmamam için özellikle sandalye istemişti.
Liz'in yanına vardığımızda alçıda olmayan eline uzandım. Teni sıcaktı; göğsü yavaş yavaş inip kalkıyordu ve kulağımı, yanındaki aletten gelen bip sesleri haricinde, nefes alış verişleri dolduruyordu.
Kucağımdaki yazı tahtasına günlerdir duran yazının aksine başka bir şey yazdım.
Ne zaman uyanacak?
Hemşire anlayışla gülümseyip "Yakında," dedi. "İlaçların etkisi geçer geçmez."
Acıyı umursamadan derin bir nefes aldım ve yavaşça, sevgilimin avcumdaki elini sıkıp gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçmek Yok
Ficção AdolescenteSöz vermiştik, vazgeçmeyecektik. Ama bu, sana zarar vermeden Çok önce verdiğim bir sözdü sevgilim.. 24.08.15 •• 29.10.16