"Çok özür dilerim Mei," diye sayıklıyordu hıçkırıklarının arasından. "Gerçekten çok üzgünüm."
Bir yandan ağlayıp bir yandan konuştuğu için dedikleri pek de anlaşılmıyordu.
"Benim yüzümden oldu. Seni zorlamamalıydım. Zaten bir şey olduğunda gelip anlatıyorsun ama seni öyle görünce endişelendim, çok üzgünüm."
Bir konuşma içinde, ne kadar mümkünse o kadar özür dilemişti. Hem de hiçbir hatası olmamasına rağmen. Sanırım canını sıkan bazı durumlar da vardı çünkü böyle bir patlama yaşaması çok da normal bir şey değildi benim için.
Kesik olmayan elimi yanağına koyup "Hey," diye fısıldadım yumuşak bir sesle. "Sana acımıyor dedim ya." Gözleri gözlerimle buluştuğunda yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu. "Lütfen ağlamayı bırak. Çünkü asıl bu canımı yakıyor."
Yüzündeki göz yaşlarını silip o da gülümsedi. Daha iyi hissettiği yüzünden okunuyordu.
"Bir sorun mu var?" diye sordum, parmaklarım hâlâ yanağını okşarken. "Canını sıkan bir şey mi oldu bugün?"
Sorduğum soru ile yüzündeki gülümseme hafif silinmiş olmasına rağmen hızlıca kendini toparladı ve "Yok bir şey," dedi.
"Hey, hadi ama!" diye ısrar ettim. "Benden mi saklıyorsun gerçekten?"
Burnumun ucuna hafifçe vurdu ve ben şaşkın bir şekilde yüzüne bakarken elimden tutup beni yerden kaldırdı.
"Hadi gel, sana pansuman yapalım," dedi. "Ben yarın erken gelip kalan kısmı toparlarım." Ve eli hâlâ elimdeyken beni revire doğru çekiştirmeye başladı.
'''
"Acırsa söyle tamam mı?" diye uyardı, kesinlikle acıtacak olan o sıvıyı avuç içime sürmeye başlarken. Ve dediği gibi de olmuştu. Daha sıvı ile yara birbirine temas eder etmez kesiğin olduğu yer deli gibi yanmaya başlamıştı. İstemsizce kaşlarımı çatmış ve refleks olarak elimi Liz'in elinden çekip yaraya üflemeye başlamıştım.
O da benim gibi kaşlarını çatıp elimi tekrar elleri arasına aldı ve benim yaptığımın aksine yavaş yavaş soğuk nefesini üflemeye başladı.
Yanan kısmın acısını unutmuştum. Aslında her şeyi unutmuştum şu an. Çünkü aşık olduğum saçları görüş alanımı kaplıyor ve sağlıklı düşünmemi engelliyordu. Şu an aklımdan geçirebildiğim tek şey ise tenime neredeyse değecek kadar yakın olan dudaklarıydı.
"Liz..." diye fısıldadım bir anda istemsizce. Hemen kafasını kaldırıp bana bakmıştı.
"Canını mı yaktım?"
Gözlerine odakladığım gözlerim yavaş yavaş aşağıya, dudaklarına inmeye başlamıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Adı öylece dökülüvermişti işte dudaklarımdan.
"Mei?" dedi sorarcasına, ve bu ses tonu beni kendime getirdi."
"Ah, şey. Ben... Sadece... Teşekkür etmek istedim. Yani şey için... Imm, pansuman için."
Yüzündeki şaşkın ifadeyi silip gülümsedi ve "Saçmalama," dedi. "Asıl ben teşekkür ederim. Hem temizliğe yardım ettin hem de benim yüzümden elin kesildi."
Az önce bana yaptığı gibi yavaşca burnunun ucuna dokundum ve "Aslında haklısın," dedim. "Sanırım bana borçlanmış oldun, değil mi?"
Dudaklarını büzüp "Ne istiyorsun bakalım, seni pis fırsatçı?" dedi hafif bir gülümseyişin altından.
Yüzüne bakıp "Bana ne olduğunu anlat," dedim. "Canını sıkan ne, bilmek istiyorum."
Yine aynı soruyu sorduğum için yüzü asılmıştı ve ısrarıma dayanamayıp söylemişti sonunda ne olduğunu: "Kimya hocası beni dersten bırakacakmış." Ses tonundan bile anlaşılıyordu bu konunun ne kadar canını sıktığı. "Gelecek dönem yine almam gerekecek ve dersi o hoca vermeye devam ettiği sürece de dersten geçebileceğimi hiç sanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçmek Yok
Fiksi RemajaSöz vermiştik, vazgeçmeyecektik. Ama bu, sana zarar vermeden Çok önce verdiğim bir sözdü sevgilim.. 24.08.15 •• 29.10.16