"Sekiz dikiş, Mei! Tam! Sekiz! Dikiş!"
Son bir buçuk saattir, eğdiğim bakışlarımla yerdeki kilimin motifini inceliyordum. Annem durmadan bağırıyor ve ne derdim olup olmadığını soruyordu. Bir ara dikkat çekmek için böyle aptalca bir şey yaptığımı ama zararlı çıkanın yine kendim olduğunu söylemişti.
O andan sonra dinlemeyi bırakmıştım zaten.
Anlamıyordu.
Anlamayacaktı.
Bugün terapiye gittiğim psikiyatrist bile anlattıklarımdan bir sonuç çıkaramamış ve bütün hafta boyunca aksatmadan yanına gitmemi istemişti. Bazı testler yapmalıymışız.
"Beni dinliyor musun sen?"
Annemin bağırmaktan kısılan sesi yeterince başımı ağrıtmıştı.
"Hayır."
Gözlerini saçma sapan büyütürken dediğimi yineledim.
"Hayır. Seni dinlemiyorum."
Düşünmekten zaten başım ağrımıştı. Liz'i düşünüyordum. Ben de bir sorun vardı ve bunun ne olduğunu düşünüyordum. Uyuyamıyordum, bunun huzursuzluğunu yaşıyordum. Yani kapat artık şu çeneni anne, seni dinlemeyi çok önceden bıraktım!
Derin bir nefes verip elini alnına yerleştirdi. Sonra da hiçbir şey söylemeden odasına gitti. Ben de aynısını yaptım.
°°°
Odaya gittiğimde yaralı olmayan elimi kullanarak dağıttığım eşyaları toplamaya başladım. Tek elimle gerçekten zor oluyordu ama yine de kendimi biraz yorarsam daha rahat uyuyabileceğimi düşünüyordum.
Saat gece yarısına geldiğinde ben de toplamayı bıraktım. Yarın okul vardı ve ben telefonumu kırdığım için çalar saati kurmak zorunda kalmıştım. Liz'i düşünürken uykuya dalmam biraz zamanımı almıştı.
°°°
Tam saatinde uyanmayı nasıl başardığımı inanın bilmiyordum. Gerizekalı saatin pili durmuştu ama ben yine de uyanmam gerek saatin üç dakika sonrasında uyanmıştım. Sanırım bugün Tanrı beni seviyordu ve belki de günüm güzel geçecekti. Gerçi Liz'i gördükten sonra güzel geçmeme gibi bir ihtimali olmayacaktı.
Daha fazla oyalanmayıp kalktım yataktan ve üstümü giyinmeye başladım. Yaralı elime dikkat ediyordum çünkü bugün ağrısı biraz daha fazlaydı.
Sessizce annemin odasına göz attığımda yatağının toplanmış olduğunu gördüm. "Anneye bak be!" diye söylendim sesli bir şekilde. Kahvaltı da yapmadan evden çıktım ve okul yolunda ilerlemeye başladım.
°°°
Liz'i her zaman buluştuğumuz yerde bekledim ama tahmin ettiğim gibi gelmedi. Büyük ihtimalle annesi bırakacaktı okula. Buluşma saatimiz geldiğinde Liz hâlâ gelmediği için geri kalan yolu kulaklığımla birlikte bitirmiştik.
°°°
Okula varır varmaz Liz'in sınıfına doğru ilerledim ve gözlerimle Reo'yu aradım. O her şeyi bilirdi. Elbet Liz'in de henüz gelip gelmediğini bana söyleyebilirdi.
"Reo!" diye seslendim.
Arkası dönüktü. Omzunun üstünden dönüp bana baktı.
"Ah Mei. N'aber, nasılsın?"
Bunları yanıma geldiğinde sormuştu. Ben tam "Reo-" demeye hazırlanırken "Ben de senin yanına uğrayacaktım şimdi," demesiyle cümlemi geri yuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçmek Yok
Roman pour AdolescentsSöz vermiştik, vazgeçmeyecektik. Ama bu, sana zarar vermeden Çok önce verdiğim bir sözdü sevgilim.. 24.08.15 •• 29.10.16