PARILTILI SAÇLAR

84 6 0
                                    

Eve doğru ağır adımlarla ilerlerken kafamda türlü düşünceler vardı. Sene de bir kez elime geçen bu şansı belki de boşuna kullanmıştım. Aşk yerine daha faydalı şeyler dilemeliydim. Gelişim,ulaşım,sağlık, ya da ellerime gönderilmesi üzerine bir güzellik olabilirdi mesela. Aşkı bulursam da bu eller yüzünden kaybedecektim zaten. Kafam önümde, bu tür düşüncelerle ilerlerken etraftan duyduğum fısıldaşmalara şahit oluyordum.

-Acaba ne istedi?

-Kesin oklarının gelişimi üzerine bir şey istemiştir.

-Mutsuz görünüyor acaba dileğinde bir terslik mi oldu?

Gibi pekte ütopik olmayan genel ruh haliyle ağızlarından savrulan cümlelerin hedefi olmuştum bir anda. Büyük titanyum kapının önüne geldiğimde silkindim. Kafamı kaldırıp bu huzursuz yüz ifadesinden arındım ve gözlerimi burnumun ucunda birleştirerek şaşı taklidi yaptım. Biraz sonra kapı büyük bir hışımla ardına dek açıldı. İçeri geçip bir bardak uzay suyu yudumladım. Tadı çürümüş erik gibiydi ancak vücuda yararları saymakla bitmezdi. Tacımı çıkartıp yatağımın kenarında oturdum. Parıldayan saçlarım artık sanki elektriği kesilmiş ampul gibi bir yanıp bir sönüyordu. Ellerimi kucağımda birleştirdim ve düşünmeye başladım. Ben bir okçu ustasıydım, ütopyayı baştan aşağıya değiştirebilecek şeyler yerine kalbimden kopan ilk şeyi çocuk gibi dilime getirmiştim. Üstüne üstük herkesinkinden farklı bir aşktı istediğim. Burada belli bir topluluktuk ve ben de o kadar güzel bir ütopyalı sayılmazdım. Sonucu merak ettiğimden stresten dizimi aşağı yukarı istemsizce sallıyordum. Tacı olabilecek en güzel yere yerleştirdim ve eğreti bir şekilde ben de yatağımın kenarında uzandım. 1,2,3,4... diye koyunları saymaya başladım derken uyudum.


Sabah kapıya vurulan yumruk sesleriyle uyandım. Ütopyalılar panik halinde sağa sola koşuşturuyorlardı. Kapıyı açtığımda ütopya komutanı HERO ile karşılaştım.

-Ütopyaya bir mekik düştü, ne olduğunu araştırıyoruz, oklarına ve sana ihtiyacımız var. Umarım ütopyayı keşfetmek isteyen bir takım felsefeciden başka bir şey değillerdir. Yaşadığımız yerin insanoğlu tarafından keşfi demek, bütün bu güzelliğin sona ermesi demektir. Seni jüpiter meydanında bekliyor olacağız, çabuk ol.

Bir şey sormama fırsat vermeden hızlı adımlarla askerleriyle ilerlediler. Doğum günü dileğimi felan unutmuş korkuyla evimin gizli bölmesine girmiştim. Bir kaç şifreden sonra özel okların olduğu odaya girdim. Elime bir kaç tane işe yarar silah aldım. Savunma çantamı hazırladım çünkü tam olarak ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Komutan ilk defa insanoğlu ırkından korkan gözlerle bana bakmıştı. Ve o ismi ilk defa bu şekilde dile getirmişti.

-İnsanoğlu.., dedim mırıldanarak.

Kapıya geldiğimde mimiklerimi tam olarak toparlayamadığımdan sistem bir türlü yüz tanıma şifresini açamıyordu. Böyle bir anda bile bir kaç saniyeliğinede olsa ciddiyeti bozmak beni sinirlendirmişti. Biraz soluklandım, ellerimi kapıyaya dayayıp gözlerimi burun ucunda birleştirdim. Biraz sonra kapılar ardına dek açılmıştı. Hero'nun rengi maviden koyu laciverte neredeyse siyaha çalan bir renkle korku ya da sinir karışımı bir hal almıştı. Jüpiter meydanına geldiğimde bütün ordu orada toplanmıştı. Halka dışarı çıkma yasağı konulmuştu ve elfler onları korumakla mükelleflendirilmişti. Orduyu geçtiğimde etrafı koruma bantlarıyla sarılmış bir insanoğlu gördüm. Bizim hep kötü örneklendirmelerimizde kullanılan insan sıfatı şimdi karşımda hatta daha doğrusu yarı baygın yerdeydi. Tehlike arzediyordu. İncelemek için müsade istedim.

-Dikkatli ol Veronika, neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz.

Onaylarcasına kafamı salladım ve koruma şeritlerinin altından geçerek ona iyice yaklaştım. Uzay mekiğiyle şelaleye çakılmış oradan nasıl kurtulduysa buraya kadar sürüklenmişti. Arkamdan bir ok çektim, ne yapacağı, nasıl tepki vereceği hakkında hiç bir bilgimiz yoktu. Elime aldığım ok yardımı ile neye benzediğini tam olarak anlamak için omzundan tutup geriye doğru ittim. Bu sayede sırt üstü yatmış oldu ve yüzü tamamen gözüktü. Yüzünde, çene dediğimiz bölgede garip saçları vardı. Parmak uçlarım pembe rengine döndü. Elimdeki oku yere bırakıp tam çenesine uzanacaktım ki birden uyanıp kolumu sıkıca tuttu.

ÜTOPYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin