UFUK
"Usta ödeme için gelmişler" diye seslendi minik efe. Hafif çekik gözleri ve minik bir burnu vardı. Elmacık kemikleri de olsa bir koreliyi aratmayacaktı. Daha 12 yaşında olmasına rağmen çok fazla zeki ve de çalışkandı. Babası içip içip gelirmiş eve. O da kendi okul parasını çıkarmanın derdinde.
Ustam elindeki kirlenmiş bardağından bir yudum daha çayı içip müşterinin yanına gitti. Ben de Zerda'ya mesaj attım "Akşam erken çık"
Cevap gecikmedi "Neden"
"Sen bir kere de sebepsiz tamam diyemez misin"
"Hayır :) "
"Seviyorum senin bu inat hallerini"
Biliyorum ne zaman seviyorum desem kızarır eminim şimdi de kızarmıştır. "Canım benim"
yazmış sadece.
Usta ödemeyi alıp içeri gelince yüzünde güller açıyordu "Ah be abi aldın tabi gıcırları yüzün güldü"
"Yok be oğlum bir dünya borç var"
Gülümseyip geçtim, borçmuş ne borcuysa her yerde evi var hala borç diyor. Bunlar böyle böyle zengin oluyor. Yerimden kalkıp kapıya geçtim sigara yakmak için. Hava çok sert olsa da güneş güzel günlerin geleceğini haber veriyordu ışığıyla. İnatla yanmayan çakmağı sallayıp tekrar sigaramı yakmayı denedim ve sonunda başarmıştım. Derin bir nefes çekip üfledim dışarı. İçim sıkılıyordu. Kendimi buralara ait hissetmiyordum. Bunalıyordum. Birşeyler yapmam lazımdı ama elimden hiç bir şey gelmiyordu. Her geçen gün daha fazla bunalıyordum. Ama inat etmiştim bir kere başaracaktım. Bİrşeyler başarmak istiyordum ama hiç bir şey yapmıyordum. Bu konuda Zerda'yı kutluyordum. Çok azimli gerçekten. Sıfır noktasından başlayıp çabaladı. Gerçi bir şey yapabileceğine dair içimde çok fazla güven yok ama olsun bir şekilde destekçisiydim. Sigaramı yere atıp üzerine basıp arkamı dönecekken, bizim mahallenin deli çocuğu Samet geldi. Üzerine giydiği uzun deri ceket ve başına taktığı bereyle ben zenginim diye bağırıyordu. Yüz metreden belli oluyordu üzerindekilerinin kalitesi.
"Nasılsın Ufuk ne yapıyorsun"
"Çalışıyorum sen ne yapıyorsun, kız avlamaya devam mı yoksa"
Yüzündeki kendine olan öz güvenli gülüşü belirdi. Sanki kızlar tipine bakıyor, Arabası olmasa gittiği mekanlar olmasa kim bakardı sanki yüzüne.
"Utandırma beni"
"Sen niye utanıyorsun oğlum paran utansın"
"Laf sokmasan olmuyor" diyerek gülümsedi yeşil gözleriyle.
"Gel hadi gel bir çayımı iç" elimi sırtına koyarak içeri geçtik.
Yine iki saat hava atacaktı ama seviyordum bu deli çocuğu sonuç olarak ilk çocukluk arkadaşımdı.
İçeri geçip "Efe iki çay söyle bize"
"Tamam abi" Koşarak çıktı dükkandan.
"E çalışmaya başladın mı"
"Hayır ama babam bir daha şirkete gelmezsen yok sana para mara dedi"
"Sen de eşek değilsin ya git işe"
"İyi güzel diyorsun da alıştım ben gezmeye"
"Ne mal çocuksun ya oğlum senin çıktıkların neyini seviyor harbi harbi sohbet edebiliyor musun kızlarla"
"Sen de iki dakika da mal ettin beni" Duymaya alışık olduğundan gülümseyip geçiyordu.
Samet ile gülüşürken bir gürültünün ve "Ah"diye bir sesle kapıya doğru baktık. Efe düşmüştü yere. Koşarak yanına gittim "Abi vallahi bilerek yapmadım ayağım takıldı, Abi ne olur kızma"
Çayı ellerine dökmüş ve canının yanmasını umursamayıp kızmamdan korkup kendisini savunuyordu. kim bilir babası neler çektiriyordu. İki elimi altına koyup kucağıma aldım. ama o hala yalvarıyordu "Abi vallahi neyse parası veririm kızmayın ne olur"
"Efe tamam sakin ol kırılan bardak olsun " tabureye oturtup diz çöktüm önünde titreyen buz ellerine bir koşu krem alıp sürdüm. Ellerimi dizine koyup "Dizin acıyor mu" "Yok abi iyiyim ben"
"Hadi sen git eve" deyince yerinden fırladı "Abi iyiyim ki ben bir şeyim yok" İşten çıkarılma korkusuyla gözleri kocaman olmuş canı yanmasına rağmen güçlü durmaya çalışıyordu. Samet Cebinden çıkardı yüklü bir parayı Efe'ye uzatarak "Al bakalım bunu kendine bir şey alırsın" Eğilip uzattığı parayı geri çevirdi Efe kaşlarını çatıp "Ben dilenci değilim sadece düştüm. koca adamlarsınız birisi düşünce mi değerli oluyor" utanmıştım doğrusu ne de güzel yüreği vardı. Samet'in elinden parayı alıp "AL bu parayı uzatma hadi dinlen gel annene ver parayı tamam mı"
"Tamam abi" diyerek ütünü değiştirmeye gitti.
"Bak iyi bir insanım ben" Diyerek havasını attı Samet
Dalga geçerek baktım yüzüne "Hay senin iyi niyetine tüküreyim Samet Beyin hücrelerin donmuş senin"
Gülüşerek içeri girdik. Samet alışmıştı ona takılmama.
Zerda
Ufuk acaba neden erken çık demişti merak ediyordum doğrusu. Zorla da olsa izin almıştım. Hava kararmıştı. Üzerimi yavaştan giyinip Ufuk'u bekledim. Bİr iki dakikaya oradayım diye mesaj attı. Bende "İyi akşamlar abla görüşürüz"
"Tamam canım eve geç kalma sakın"
"Tamam abla merak etme sen"
Ufuk'un çalıştığı yere doğru giti yürümeye başladım. Bir iki adım atınca yokuşun aşağısından yavaştan onu görmeye başladım. Yüzümü hemen sıcacık bir gülümseme aldı.
"Nasılsın"
"İyiyim, nereye gidiyoruz" diyerek gülümsedim.
"3-4 sokak aşağıdaki bizi tanımayan bir mahalleye "
"Merak ediyorum ama ya"
"İki dakika sabret"
"İyi peki" deyip tatlı bir tebessüm ettim.
"Gel buraya ufaklık" deyip başımı göğsüne götürdü.
Hemen kendimi çektim.Sonunda mahalleye gelmiştik. Evet burada kimseyi tanımıyordum. Çocuklar gündüz kaymaktan yorulmuş ve bir kaç kişi dışında kimse yoktum. Bizi gören yüzünü Fenerbahçe atkısıyla kapatan 13-14 yaşlarında bir cocuk yanımıza geldi.
"O abi hoş geldin"
"Sağ ol aslanım , hazır mı malzemeler"
"Ne malzemesi ya kim bu çocuk"
Yanımızda giden çocuk bize uzun kesilmiş bir varilin yarısını getirdi.
"Abi bulmak zor oldu inan"
"Tamam uzatma"
"Alacaksın değil mi"
"Evet bir ara gdl tamirhaneye"
"Ne alacaksın "
"Fenerbahçe forması"
"Bunu ayarladı diye mi"
Yere bıraktığı içini de özenle yastıkla doldurduğu varili göstererek.
"Evet hadi gel"
Deyip elini uzattı. Tam elimk uzatacakken "neden eldiven takmadın"
"A bir saniye çantamda" yokuş yukarı çıkıp çantamı karıştırdım ama yoktu evde unutmuştum.
"Yok"
Eldivenlerini çıkarıp "getir elini" dedi.
Uzattığım elime eldivenleri takınca bende gülümsüyordum. Kafasını kaldırıp bana bakınca o da gülümsedi.
Yokuşun yukarısındaydık artık. Öne geçip oturdu "hadi deyip" kaldırdı kafasını.
"Ya delisin sen koca insanlarız"
"Hadi hadi çok konuşma"
Arkasına geçip sarıldım beline "ve uçuyoruz" deyip kaldırdık ayaklarımızı yüzüme rüzgar gelmesin diye arkasına gizlendim.
Kahkahalar atıyorduk. Bir kaç defa kaydıktan sonra Ufuk'un elleri kırmızı olmuştu "hadi bunları sen tak" deyip çıkardım eldivenleri "hayır" deyip itti elini
"O zaman ben de takmam"
"Hay senin, ver birisini " deyip elimden bir tanesini aldı. Birisini o birisini ben takmıştık. Artık çok fazla yorulmuştuk. Gülmekten karnıma ağrılar inmişti.
"Bu sefer ben öne geçeceğim." deyip çektim elinden varili.
Öne geçip onun binmesini beklerken arkadan beni itti "ya of " hem gülüp hem de kızarak arkamı dönünce dengemi kaybedip yan düştüm. Hem gülüyor hem de söyleniyordum. Bana doğru kahkalar atıp dalga geçen Ufuk'u ayağı kayinca o da yere düştü. Birlikte yere oturmuş gülüyorduk elimdeki varil elimden kaydı. "boşver alır oynar çocuklar" deyip elimi tutup kaldırdı beni. Yürümeye başlayınca elindeki eldiveni çıkarıp sol eline taktı eldivensiz elimi tuttu. Mahalleye yaklaşınca elimi bıraktı.
Vedalaşıp ayrıldık. Harika bir gün geçirmiştik. Çok mutluydum çok.Selamlarrrrr sizin için sevimli bir bölüm yazdım umarım begenirsiniz. Yorum ve votelerinizi lütfen eksik etmeyin. Varlığınızdan öpüyorum sizi iyi ki varsınız :)
Mavi