Tekrar merhaba. Normalde bu bölümü aranın beş gün olması için yarın yayınlayacaktım ama hem okuma sayımız 100'e çıkmış hem de bu hikaye bir öncekiyle bağlantılı olduğundan dolayı erken yayınlamak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Clint'in Ağzından
Yatağımda uzanıyordum. Nat bir görev için ayrılmıştı. En kısa zamanda dönmesini umuyordum. Tek bildiğim bu haftanın sonuna doğru geri döneceğiydi.
Kapım çalındı. Gecenin yarısında kim olabilir ki?
Kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtığımda kızımın orada olduğunu anladım. Henüz sadece altı yaşındaydı.
"Merhaba tatlım." dedim gülüseyerek ve onu kaldırdım. Güldü. "Burada ne yapıyorsun?"diye sordum.
"Babacım, kabus gördüm."
"Gerçekten mi?" diye sordum kapıyı kapatırken. Sonra da onu yatağa oturttum.
"Evet, yatağımdaki canavar beni götürüyordu!" diye açıkça abarttı.
"Vay be. Gerçekten korkunç gözüküyor." dedim gülerek yatağa, onun yanına, atladım.
"Komik değil." diye sızlandı.
"Eğer burada uyursan bir yardımı olabilir." dedim. Kafasıyla onayladı ve göğsüme sokuldu. Battaniyeleri üzerimize çektim ve benimle uyumasına izin verdim. Onun uyuduğundan emin olduktan sonra biraz kaydım.
"Babacım, ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Hiçbir şey tatlım. Sadece uyu tamam mı?"
Kafasıyla onayladı ve esneyip gözlerini kapattı. Yatakta eski yerimi aldım. Sadece bir bardak su istemiştim ama galiba alamayacaktım.
"Babacım, annem ne zaman eve dönecek?" Neden sadece uyuyamıyordu?!
"Yakında. Şimdi lütfen uyu tamam mı tatlım? Yarın okulun var değil mi?" kafasını salladı ve tekrar göğsüme sokuldu.
---------------------
Birinin bana yastıkla vurmasıyla uyandım. "Baba, uyan. Okula geç kalacağım."
Uyanmaya başladım. Kızımın ayak sesleri odada yankılanıyordu. Saçlarımı karıştırdım. Odasından üniformasını aldım ve benim odama götürdüm. Geri döndüğümde yatağıma oturmuş bir şekilde beni bekliyordu. Güzel kırmızı saçları aşağıya doğru salınıyordu ve büyük mavi gözleriyle hareketlerimi dikkatlice izliyordu.
Ona kıyafetlerini hızlıca giydirdim ve birlikte bulduğumuz tekerlemeyle kravatını bağladım. Özel okul olmasından dolayı kravat giyiyordu ama altı yaşında böyle bir zorunluluk olması beni şaşırtıyordu.
Onu mutfağa gönderdikten sonra hızlıca bir duş aldım ve üzerime bir tişört ve pantolon geçirdim. Mutfağa indim ve kahvaltısını hazırlamaya başladım. Steve de oradaydı.
"Steve amca!" Jane, ona doğru koşarken bağırdı.
"Günaydın Jane, okul için hazır mısın?" onun kafasını okşarken gülümsedi. Jane kafasını salladı ve bana doğru yürüdü.
"Açım." diye sızlandı. Gülümsedim.
"Bende açım!" dedi Tony odaya yalpalayan bir salak gibi girdi.
Jane ona doğru koştu ve "Günaydın." dedi. Tony de gülümsedi.
Sonunda kahvaltıyı hazırlamayı bitirdim. Tony için de bir şeyler hazırlamıştım. Yoksa beni daha sonra rahatsız edecekti. Jane'e çantasını toplamasında ve arabaya binmesinde yardım ettim.
Güneş gözlüklerimi taktım ve arabayı çalıştırdım. Yaklaşık on dakika sonra okula vardık. Arabadan indi ve bana sarıldı. Gülümsedim ve okul çantasını verdim. Arabaya binmeden önce birinin beni çağırdığını duydum.
"Bay Barton değil mi?" geri döndüm ve kafamı salladım.
"Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordum, ona doğru yürürken.
"Ben Colin Brandon, spor öğretmeni. Sizinle kızınız hakkında konuşmam sıkıntı yaratmayacaktır umarım."
"Hayır, tabii ki." dedim ve gülümsedim. Onun ofisine doğru yürüdük ve ben de güneş gözlüklerimi çıkardım.
"Kızınız. Herhangi bir spor programı uyguluyor mu?" Colin sordu.
"Hayır."
"Jane çok atletik bir görüntü seriyor. Dış koşuda ondan daha büyük çocuklarla birlikte koşabiliyor. Aynı zamanda onun jimnastik dersine de dikkat ettim. Gerçekten çok iyi. Herhangi bir program uygulamadığından emin misiniz?" tekrar sordu.
"Bunu duymak çok güzel ve yüzde yüz eminim ki hiçbir şey uygulamıyor. Eğer uygulasaydı haberim olurdu. Sonunçta onun babasıyım." diye sırıttım. Tabii ki anlıyordum. Ebeveynlerine bakılırsa şaşırmamak gerekirdi.
"Eğer başka bir sorunuz olursa beni aramanız yeterli." dedim ve odadan çıkıp güneş gözlüklerimi geri taktım.
Arabaya bindim ve Stark kulesine geri sürdüm. Asansöre binecekken, içeriden Pepper çıktı. Bana el salladı ve yürümeye başladı. Tam binecekken onun çığlığını duydum. Kapıdan çıktım ve elinde silah olan bir adamla karşılaştım. "Şuraya bakın hele. Bu Tony Stark'ın kız arkadaşı." dedi adam.
Pepper bana yalvaran gözlerle baktı.
"Onu bırak." dedim.
"Ne?" diye homurdandı.
"Dedim ki, onu bırak." diyerek iç çektim.
"Dövüşmek mi istiyorsun?" diye güldü.
"Benim için fark etmez." dedim. Pepper'ı bıraktı, ve bana doğru koştu.
İlk yaptığım şey elindeki silaha tekme atmak oldu. Bana vurmaya çalıştı ama ben onu tuttum. Şok olmuştu. "Biliyorsun ki eğer devam edersek senin sonun kötü bitecek." diye sırıttım. Onu bıraktım ve koşmaya başladı.
"Teşekkürler." dedi Pepper.
"Sadece etrafına dikkat et. Tamam mı?" dedim, düşürdüğü dosyaları ona verirken. Kafasını salladı ve yürümeye devam etti. Geri gittim ve asansöre bindim. Sabırla bekledim ve sonunda gitmek istediğim kata çıkabildim. Tony her zamanki gibi 'Çok Gizli' odasındaydı. Parolasını gizlice öğrendiğimden kolayca içeri girdim.
"Güvenliği daha dün değiştirdim!" diye sızlandı.
"Stark kız arkadaşın biraz önce saldırıya uğradı."
"Peps?" endişeli görünüyordu.
"Evet, sana haber vermek için gelmiştim ama merak etme herşeyi hallettim." dedim
Rahatlamışçasına uzunca bir iç çekti ve teşekkür etti. "Sana borçlandım Barton."
Ona yaptığı şeyde yardım etmeye karar verdim. Zırhını tamir ediyordu.
"Barton bana ordan tornavidayı uzatsana."
Dediğini yaptım. Bu çok sıkıcıydı ama bundan başka yapacak hiçbirşeyim yoktu.
Eveeet. Umarım beğenmişsinizdir. Ara vereceğimi zaten söylemiştim ve umarım bu arayı yanlış anlamamışsınızdır. Sadece arada birkaç gün benim tatilim ve öbür hikayeyi yazma zamanım olacak. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clintasha One Shots
FanfictionClintasha Tek Bölümlük Hikayeleri I have a permission from kittycute53