Geri Gitme-Part 3

618 45 19
                                    


Natasha'nın Ağzından

Uyandığımda bir sandalyeye bağlıydım. Mücadele etmeye çalıştım ama ellerimin zincirlerle bağlanmış olduğu anlayınca iç çektim. Eğer denemezsen asla bilemezsin dedim içimden ve mücadele etmeye devam ettim. 

"Asla başaramayacaksın." diye bir ses duydum.

Kafamı yavaşça bana doğru gelen adama doğru çevirdim. 

"Clint nerede?" dedim bağırarak. 

Gülümsedi. Neden Loki gibi davranıyor ki?!

Arkasına döndü. 

"Neden kendin bakmıyorsun?"

Odadaki ışık seyrekti ve sadece bir beden görebiliyordum. Yerdeki bedenin Clint'e ait olduğunu fark edince ne yapacağımı bilemedim. Zar zor nefes aldığını görebiliyordum. Onun elleri de zincirlerle bağlıydı. 

"Ona ne yaptın?!"

"Sadece birkaç şey." dedi Barney gülerek. "Bir yere gitmem gerekiyor, siz ikiniz ben yokken kötü birşey yapmazsınız değil mi?" dedi ve depoyu terk etti.

"Clint!" diye bağırdım. 

"Clint! Clint!" 

Seslenmeye devam ettim ama hiçbir işe yaramıyordu. Bana cevap vermiyordu. Belki yanılıyordum ve ölmüştü. Gözyaşları yüzümden süzülmeye başladı ama bir inildeme duyunca durdular. Görebilmek için kafamı kaldırdım. Clint uyanmaya başlıyordu. Kafasını tekrar bırakmadan önce bana bakar gibi oldu.

"Hayır! Uyuma!" dedim. Tekrar inildedi. 

"Buraya gelmeye çalışabilir misin? Gelip bu zincirleri çözmen gerekiyor."

Kendini yarı yola kadar sürükledi. "Nat... Yapamıyorum." dedi zorlukla.

"Lütfen! Tekrar dene!" diye yalvardım. Hafifçe kafasını salladı ve kendini yanıma sürkledi. Zincirleri çözmeyi denedi ama başaramadı. Tahmin ettiğimden de kötü gözüküyordu. Kollarında çizikler, yaralar ve bazı kırbaç izleri vardı. Dişlerimi sıktım. Onu böyle görmek benim de canımı acıtmıştı.

Daha sonra kol saatiyle mücadele ettiğini fark ettim. Bunca zamandır onunla mı uğraşıyordu?! 

"Clint, ne yapıyorsun?!"

"Natasha... Saatimdeki şu düğmeyi görüyor musun?" dedi güçsüzce. Söyledikleri garip gelse de bana dediğini yine de yaptım. Düğmeye bastım. Daha sonra saatten lazer çıktı ve zincirleri kesti. "Bir SHIELD saati" dedi güçsüzce gülümseyerek. Sonunda özgürdüm. Ceketim sayesinde bileklerim acımıyordu.

Clint hakkında aynı şeyi söyleyemezdim. Ceketi üzerinde değildi. Hızlıca sandalyeye tekme attım ve zincirleri çıkarmayı denedim. İşe yaramayınca  saatini çıkarıp lazer ile kestim. Sonunda onun da ellerini çözdüm ama bilkeleri metal yüzünden kıpkırmızı olmuştu. Saatini geri taktım ve ona yardım etmeye çalıştım.

"Lütfen uyuma!" diye yalvardım. Yavaşça gülümsedi ve gözlerini kapamaya başladı.

"Coulson ya da Yenilmezler birazdan gelecektir." dedi yavaşça. Ona daha haber vermemiştim. Coulson ölmüştü...

"Clint...Coulson öldü." dedim iç çekerek. Donup kaldı. Phil onun yakın arkadaşıydı. Gözlerini tekrar kapattı.

"Hayır, lütfen. Clint uyuma. Ölme çünkü b-ben de seni seviyorum." dedim gözlerim dolarken. Sonra deponun kapısı açıldı. Barney içeriye iğrenmiş gibi bakan bir suratla girdi. 

"İkinizi en son farklı yerlerde bırakmıştım." diyerek ikimize de sert bir bakış attı.

Bana vurdu ve ben de geri düştüm. Clint'i kaldırdı ve onu tekrar duvara itti. Clint bu arada yarı uyanıktı. Kaçmaya çalıştı ama bunun için çok güçsüzdü.

"Clint!" diye bağırdım. 

Clint'in yavaşça solduğunu gördüm. 

"Hayır." 

Yardım etmek istedim ama kalkamıyordum. Ona vurmak için korkmuyordum. Ben ona saldırabilene kadar Clint'i öldürecekti zaten.

Onları korkuyla izledim ama sonra kapıda bir patlama oldu. Oraya baktım. Thor ve Hulk dışında Bruce da dahil tüm Yenilmezler gelmişti. 

"Adamı yere bırak." dedi Tony.

"Peki, eğer böyle oynamak istiyorsan Demir Adam." dedi Barney ve Clint'i yere attı. 

Clint'e doğru, Bruce ve ben, koştuk. 

"Bayağı yara almış gibi görünüyor." dedi Bruce yavaşça. Yenilmezler Clint'i o kadar da çok tanımıyorlardı. En son olanlardan sonra ona güvenmekte bazen zorluk çekebiliyorlardı. 

"Medikal yardımca ihtiyacı var. Şimdi." dedi Bruce sertçe.

Tony ve Steve'e baktığımda Barney ile işleri bitmişti. Steve yanımıza koşup Clint'i kaldırdı. 

"Neden bu kadar uzun sürdü?" diye sordum Tony'e.

"Uzman suikastçileri bulmak o kadar da kolay değil de ondan." dedi ve sırıttı. Steve, ben ve Bruce jete bindik. Tony de uçarak gelmeyi tercih etti. Steve bana endişeli bir şekilde baktı ve yaralarıma göz gezdirdi.

"Bayan Romanoff, yaralarınız için birşeye ihtiyacınız var mı?" kibarca sordu. Gülümsedim.

"İyiyim ve bana Natasha dersen sevinirim." diye gülümsedim.

Geldiğimizde Clint'i hızlıca medikal kısma götürdüler. Uzun süre bekledikten sonra Bruce onu görmeme izin verdi. Sonrasında da onu asla yalnız bırakmadım.

------------------------------------

O olaydan yaklaşık bir ay geçmişti. Herkes Clint'le daha iyi anlaşıyordu ve onunla eskiden daha yakın olmadıklarına pişmanlardı.

Her zamanki gibi Clint'in yatağındaydım. Son zamanlarda daha da yakınlaşmıştık. Sıkıntıdan ofladım. Kısa bir süre sonra Clint geldi. Steve ile bir şey görüşmek için kısa bir süreliğine gitmişti. Nedenini bilmiyordum. Bana sadece 'Steve'i göremeye gidiyorum.' demişti.

Yataktan kalkmamı rica edince ayağa kalktım. Önümde diz çöktü ve bana o soruyu sordu.

"Benimle evlenir misin?"

Şaşırmıştım. Sonuçta sadece çok kısa süredir birlikteydik ama geçmişimiz... 

"Ne diyeceğimi bilmiyorum."

"Evet çok güzel bir cevap olurdu."diye sırıttı.

"O zaman evet, Clint."

Selam arkadaşlar. Bu hikayeyi elimden geldiğince hızlı düzenledim. Umarım beğenmişsinizdir.

Clintasha One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin