Zarar-Part 2

418 38 5
                                    

Geç kalmasından dolayı özür dilerim. Paylaşmam gereken zamanda İstanbul'da değildim. İyi okumalar...



Jane'in Ağzından

Babamın gelmesini sabırla bekledim. Çok sıkılmıştım. Birinin omzuma dokunmasıyla zıpladım ve arkamı döndüm. Bu arkadaşım Katy'di.

"Baban ünlü falan mı? Sanki onu daha önce bir yerde gördüm." dedi. Onun ne sormaya çalıştığını anlamıştım. Babam Hawkeye mıydı?

"Zannetmiyorum... hayır." diye yalan söyledim. Annem ve babam normalde bunu umursamıyordu ama ben bunun bir sır olarak kalmasını istiyordum.

"Peki, sonra görüşürüz." diyerek el salladı. Ben de el salladım ve babamın sonunda geldiğini fark ettim. Arabaya bindim. 

"Gelmen neden bu kadar uzun sürdü?" diye iç çektim. O da zayıfça gülümsedi.

"Üzgünüm, Tony amcanın benim yardımıma ihtiyacı vardı." dedi gülümseyerek. Saatime baktım, okçuluk dersim vardı ama eminim ki geç kalmıştım.

"Merak etme, sonuçta baban Hawkeye. O da sana okçuluğu öğretebilir." 

Güldüm ve Stark kulesine doğru yola çıktık. Arabadan indik ve çantamı odama götürdüm. Babam beni antrenman odasında bekliyordu. Elinde siyah yayı, sırtında da ok kılıfı vardı. Okumu kavradım ve onun yanına doğru yürüdüm.

"Hazır mısın?" diye sordu. Kafamı salladım.

İlk okumu attım, kırmızı noktaya yakın bir yere geldi. Babam bana gülümsedi. Çalışmaya devam ederken o da benimle birlikte ok atıyordu. Onun attıklarının her biri ortaya denk geliyordu. Ben de birkaç tane atmıştım ama hepsi kırmızı noktanın yanındaki alana denk geliyordu. Daha sonra saatime baktım, yemek saatini çoktan geçmiştik. Eşyalarımızı aynı anda topladık. Mutfak yakındı o yüzden merdivenleri kullanmakta bir sakınca görmedim. Bu sefer benim ile yarıştı.

"Bu sefer parmaklıklardan indin değil mi?" babam sordu. Kafamı salladım, daha önce birkaç kere yapmıştım.

"Başla!" dedi. İkimizde parmaklıklara ataldık nasıl olduğunu bilmiyorum ama mükemmelce yapabiliyordu. Parmaklıktan parmaklığa atlıyorduk. Önce o indi ben de onun hemen arkasından indim. Bana doğru sırıttı ve birlikte yemek yemeğe gittik. Yemekten sonra yataklarımıza ayrıldık. Tekrar o kabusu görmek istemiyordum. Ona doğruyu söylememiştim ama onun öldüğüyle ilgiliydi.

"Baba? Tekrar seninle birlikte uyuyabilir miyim?"

Kafasını salladı ve odasına girmeme izin verdi. Pijamalarımı giydim, babamla başka bir tişört ve SHIELD pantolonunu giydi. Büyük ihtimalle yarın görevi vardı. Yatağın içine zıpladı, ben de ışığı kapattım ve yanına yattım.

---------------------------------------------------------

Bir çarpma sesi duyarak uyandım ve hızlıca kafamı kaldırdım. Birkaç adam babamı yerde tekmeliyordu. Bana baktı ve bana doğru zayıfça gülümsedi. Ağlıyordum ve korkmuştum. Babamın canını acıtan bu iğrenç insanlar kimdi?

"Kız uyandı." dedi mor adam. Ve bana doğru geldi. Elimi tuttu, çığlık atmaya çalıştım ama çığlığımı duyuramadım. Adamın eli ağzımdaydı ve beni sürüklemeye başladı.

"Hayır!" diye bağırdı babam. Biri ona birşey yapmıştı. Hiçbir fikrim yoktu. Sadece vücuduna elektrik verilmişti. O da inildedi. Mor adam beni kafesin içine attı.

"Baba!"diye bağırdım.

"Aslında ben Black Widow'a bakıyordum ama Hawkeye da işimi görür."dedi adam.

"Bana ne istersen yap ama kızımı bundan uzak tut!"dedi babam.

Babamın karnına tekme attı ve onun duvara vurmasını sağladı. Bu sefer gözlerini kapadı. Lütfen uyuma.

"Gitmemiz gerek. Şimdi!" dedi adam. "Kızı da getir."

Birkaç yeşil adam geldi ve bulunduğum kafesi aldı. Bazıları da babamı aldı. Bizi bir kamyonun arkasına yerleştirdiler. Tekrar ağlamaya başladım. Mor adam bana doğru yürümeye başladı. Şoföre ilerlemesi için işaret verdi.

"Haha, aynı annene benziyordun."diye güldü.

"Kimsin sen?"diye sordum sessizce.

"Benim adım Zemo eğer gerçekten bilmen gerekiyorsa. HYDRA'nın lideriyim. Eskisi aramızdan ayrıldı."

Zemo babama doğru yürüdü ve onun ellerini bağladı.

"Babama ne yapacaksın?"diye tısladım.

"Sadece birkaç bilinen şey. Bilgi vereceksem işkence, laboratuvar testleri ve bilinen diğer şeyler." Yüzünü göremeseniz de alaycı olduğu kesindi.

Birden daha çok korkmaya başladım. Kendim için değil, babam için. Ya ölürse ya da daha kötü olursa.

"Onun dışında iyi olacak."dedi Zemo. Yolculuğun geri kalanı sessizdi. Tabii benim ağlamam dışında. Daha sonra kamyon durdu. Neredeydik biz? Havaalanı gibi duruyordu. Kafesimi ve babamı kaldırdılar ve bizi bir jete götürdüler. Zemo kafesten çıkmama izin verdi. Tabii beni koltuklardan birine bağlama şartıyla. Aynısını babama da yaptılar. Onun tek farkı zincirlerin olmasıydı. İnildedi.

Uçak yolculuğu bayağı yavaş gidiyordu ve ne yapacağımı tam olarak kestiremiyordum. Ama sonra babamın uyandığını duydum.

Umarım beğenmişsinizdir. Öbür bölümü de bugün yayınlamayı düşünüyorum.


Clintasha One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin