Denize bakan bankta oturuyordum. Yağmur başladı birden,gözlerimi kapattım ve o denizle buluşan yağmur kokusunu içime çektim. Karşıda ki dağların eteklerini sis bulutları sarmıştı. İnsanlar bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Yağmurdan kaçıyorlardı. Neden kaçar ki bir insan yağmurdan ? Biz zaten bütünüyle ıslak serhoş değil miyiz ? Öyleyiz ya. Cebimden sigaramı çıkarttım,sonra düşündüm. Yakmakla yakmamak arasında saniyeler içinde büyük bir savaş verdim.
Ve yağmur kazandı.
Ceketimin düğmelerini açarken soyunup soyunmama arasında büyük bir savaş verdim. Ama ruhum huzura kavuşmalıydı. Bende öyle yaptım. Sonra durdum ve onu gördüm. Saçları rüzgarla dans ediyordu,kokusu havaya karışıyordu. Ve onu gördüm. Tutuldum. Ama soyunmaya devam ettim. Kat ve kat soyundum,onun için. Ona ulaşabilmek için. Çevremdekiler bana bakıyordu. Fakat o dönüp bir kez bile bakmadı. O kadın beni o soğukta yaktı. Yanan bir tek bendim. Kimse görmedi.
Ve yağmur kazandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökte Ölüm Yokmuş
PuisiBana bir sonbahar fısılda senden başka masumiyetim yok,çocukluğum tek tabanca.Her şeyi geriye saymaktan yorgunum.Kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var.İçimdeki tabiat sana doğru fırlama, çıplak elle tuttuğum bir elektrik teli bu muamma.