4. Bölüm- Ölemezsin !

427 36 7
                                    

Ambulans geldiğinde kendimi çok ama çok kötü hissediyordum.Bir de o arada annemler gelmişti beni azarlamışlardı.Üstüne üstlük o arabadan o çocukla beraber Can Gürsoy da çıkmıştı ve Can Gürsoy beni boğulmaktan kurtaran adamdı.Belki de iyi adamdı.Ama bunları daha sonra düşünecektim.Şu anda önemli olan tek şey Halime annemin yaşamasıydı.Yaşamalıydı.

Ambulans görevlileri Halime anneyi arabaya bindirdikten sonra "Hanginiz yakınısınız ? Ona göre ambulansta yanında oturacak." dediler.

Ben gözümü silerken "Benim.Onun yakını benim.O benim manevi annem.O benim Halime annem " dedim.O arada da göz ucuyla anneme bakıyordum.Ben Halime teyzeye "Annem" diyince ne kadar da şok oldu öyle.Beter olsun.Beni eğer sevseydi anne sevgisini başka bir yerde aramazdım.

Ambulans görevlilerinin yardımıyla Halime annemin yanına oturdum.Ne kadar da çaresiz ve masum duruyordu...

Yanıma birinin oturmasıyla kafamı kaldırdım ve onu gördüm hani whatsapptaki çocuğu.
"Eğer Halime anneme bir şey olursa seni yaşatmam pislik.Allah bilir hangi maddeyi kullanarak oturdun sürücü koltuğuna ? " ona dönerek "Söylesene ha söylesene hangi iğrenç madde veya zevk yüzünden Halime annem bu halde ? "

Çocuk yavaştan ağlamaya başlamıştı.Ağlama lan o güzel yüze ağlamak yakışmıyor.

Ben çocuğun ağlamasını izlerken Halime annemin diğer tarafına ambulans görevlisi oturdu ve hareket etmeye başladık.Kafamı Halime anneme doğru çevirdim.Görevli kadın ona değişik kablolar bağlıyordu ve yaralarını sarıyordu.Ayy bakamayacağım...

Kafamı çocuğun olduğu tarafa doğru çevirdim ve yine onu incelemeye başladım.Kendisi ağlamayı kesmiş beni izliyordu.Oha ! Bu çocuk beni izliyordu ya.

Elini cebine soktu ve mendil çıkartıp bana doğru yaklaştı.Ben hareketsiz bir şekilde onu izliyordum.Biliyorum benim şu anda bu çocuğu gebertmem lazımdı çünkü... çünkü onun yüzünden Halime annem.... Hayır hayır o ölmeyecek yaşayacak !
Mendili sanki çok kıymetli bir heykel siliyormuş gibi kavradı ve benim yüzümü silmeye başladı.O benim yüzüme mendille bile olsa dokunurken kalbimde kelebekler uçuşuyordu.Kendimi Nirvanaya ulaşmış gibi hissediyordum.

Elindeki peçeteyi cebine geri koyup konuşmaya başladı :

"Ben sende nasıl bir izlenim bıraktım bilmiyorum.Ama ben o dediğin maddeleri... ıııı... kullanmam yani araba sürerken kullanmam.Annen - annen mi bilmiyorum- birden önüme çıkınca direksiyonun hakimiyetini kaybettim ve çarptım.Ben de üzgünüm bu konuda.Hatta hiçbir zaman ağlamayan ben senin gözünün önünde az önce ağladım ama sen ağlama yalvarırım.Sen ağlayınca bir fena oluyorum.Bana eski sevgilimi hatırlatıyorsun.Tamam o senin gibi down sendromlu değildi ama..."
Birden pot kırmışcasına cümleyi toparlamaya çalıştı. "Yani down sendromlu derken seni ezmiyorum.Belki de siz normalsinizdir, biz anormalizdir.En çok ona neyin benziyor biliyormusun ? " diye sordu üzüntüyle.

Allahım beni affet yarabbim.Burada Halime annem ölüm döşeğinde ama biz neler konuşuyoruz.Ama elimden hiçbir şey gelmiyordu ki.Elimden gelse benim canımı Halime anneme verirdim...

"Neyim benziyor" dedim sesimi normal yapmaya çalışarak.

Üzüntüyle bana döndü. "Masumluğun küçüğüm masumluğun... O da aynı senin gibi masumdu."

Acaba noldu da ayrıldılar ?

"Neden ayrıldınız peki ? Yani özelse cevaplamayabilirsin."

İçini çekti "Lösemiydi.Onun için her şeyi yapabilirdim ama son anlarında yanında bulunamamıştım çünkü o sıralar başka bir kızla.... " ağlamaya başladı.Ama ağlamakta haklı yani.Sevgilisi ölüm döşeğindeyken başka bir kızla ne işi vardı ? Erkekliğe sığmazdı bu.

Masum Ve Günahkar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin