Azıcık kısa oldu sankim.. Neyse affınıza sığınıyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Bitirdiğinizde boş yıldızı doldurmanızı, ufacık yorumlarınızla beni mutlu etmenizi diliyorum. İyi okumalar efenim.. Mamanız sizi seviyor Sarang sarang ^^
●●
Yukarıdaki gürültüyle hepimiz bakıştık. Chanyeol hemen ayaklandığında bende peşinden kalktım. Merdivenleri büyük bir gürültüyle çıkarken nefes nefese kalmıştık. Arkamdan diğerlerininde geldiğini duyuyordum ama dönüp bakmadım.Chanyeol odasının kapısını açtığında yüzündeki ifade beni korkutmuştu. Onu ittirip içeriye baktım. Gözlerim istemsiz peş peşe kırpışırken nefesim boğazıma takıldı. Göz göze geldiğimizde eline geçen yastığı bana fırlattı.
"Defol!"
Yastık eğdiğim başımı es geçerek koridora uçtu. Ben yerdeki yastığa dönüp bakarken diğerleride yanımıza gelmişti. "J-Jongin?" Diye seslendim ona dönerken. Kızarık gözleri etrafta deli gibi gezinirken atacak bir şey aradığı belliydi. Chan atılıp onu odanın ortasında yakaladı. Etrafını saran kollardan kurtulmaya çalışırken ağlamaya devam ediyordu.
"Çıkar şunu odamdan!"
Chanyeol'ün yakalarını tutup sirkelerken, Chan'le göz göze geldik. Kaşlarım birleşirken elimi yumruk yaptım. Yine ne bok oluyordu? Yine ne boka kafasını takmıştı? Halbuki dört gündür sorunsuzduk.
Lanet olasıca dayanamıyordu değil mi?
"Neyin var?"
Aynı şekilde Chanyeol'de onu omuzlarından sarsarken kendine gelmesini sağlayama çalışıyordu. Hepimiz kapıya doluşmuş onları izliyorduk. "Neden bana bunu yapıyorsun?" Bana yönelttiği soruyla dudaklarımı kemirmeyi bıraktım. Koyu kahvelerinin hedefinde olmak garip hissettiriyordu. Özellikle kızgın olduğunda.
"Neyi?" diye mırıldadım cevap olarak.
Bedenindeki kollardan kurtulup yerdeki telefonuna uzandı. Bana yaklaşırken gerilemek istemiyordum ama yine de bir adım kadar uzaklaşmıştım. Kolumu yakalayıp elime telefonu tutuşturdu. Ekrana çevirdiğim bakışlara rağmen o hâlâ bana bakmaya devam ediyordu.
Bir fan sayfasında Suho ve benim resmin vardı. Stajyerlik zamanımızdan kalmaydı ve Suho'nun yüzü boynumda kaybolmuş, bir bacağı bedenime sarılmış, uyuyorduk. Bu resmi hatırlıyordum. Tanrım! Bir sonraki resim yine onunlaydı. Bu resimde geçen sene gittiğimiz çekimlerdendi. Kai bu çekimde yoktu çünkü Shinee için dans etmesi gerekiyordu ve provaları vardı. Sehun'un bu resmi çektiğini hatırlıyordum. Teknenin ön kısmındaydık ve ben sırt üstü uzanırken Suho koluma doğru yatmıştı. Beraber kameraya bakarken gülümsüyorduk. Ekranı biraz daha aşağı indirdiğimde gördüğüm yorum gözlerimi yumup, telefonu sıkıca kavramamı sağlamıştı.
Üzgünüm Kai, ama sanırım onlar reel. Sende bir köşede ağlayabilirsin. Forever SuDo♡
Jongin cidden küçük bir çocuktan farksızdı. Kafasını buna taktığına inanamıyordum. "Bıktım." Yumduğum gözlerimi açıp ona sertçe baktım. "Bıktım Jongin. Yeter. Duydun mu? Seni daha fazla çekemeyeceğim."
Telefonu onun eline geri tutuşturduğumda yanaklarına sızan yaşları görmüştüm. Onu kırgın görmekten nefret ediyordum ama artık katlanamayacaktım. Cidden beni yoruyordu. Telefonu eline almasıyla duvara fırlattı. Hepimiz şok olmuş bir şekilde ona bakarken yere oturup kollarını bacaklarına doladı. Kafasını dizlerine gömdüğünde derin bir nefes vererek arkamı döndüm. Kapıdaki kalabalığı yararak koridora çıkarken canım sıkkındı. Fazlaca sıkkındım. Kendimi boğarak öldürmek istiyordum.