Sadece tek bir şey söyleyeceğim; Sarang sarang ^^
●●○Gece uyuyamamış olmak sinirlerimi azda olsa bozuyordu çünkü bir çekimdeydik. Ve birazdan da menajerlerle bir toplantı vardı. Yüzümü gören herkes bana iyi olup olmadığımı soruyordu.
Tabi ki de buna tek gülen Jongin'di.
Ona olan uyarıcı bakışlarımı umursamıyordu. Dün koltukta Suho ile benim olduğum pozisyonu tutturmak için neredeyse yarım saatten fazla uğraşmıştık. Elbette Jongin hiç bir zaman tam anlamıyla memnun olmazdı. Aslında üstünde uyumayı kabul ettiğim için şükretmeliydi.
Tam rahat ediyordum, 'Hayır hyung böyle değil. O zaman elin Suho'nun belindeydi.' diye bir ses duyuyordum ve yemin ederim, bu tam yirmi üç kez olmuştu. Saymıştım. En sonunda 'Sadece anı yaşasak olmaz mı?' diye sorarak onu can evinden vurmuştum.
Tabi bu sorumdan hemen sonra o benim üstüme çıkmış, yayılarak uyumaya başlamıştı.
Anın tadını en iyi şekilde çıkarıyordu.
Elbette o üstümdeyken uyuyamamıştım. Gözlerimi bir kez daha ovuşturduğum sırada bileğime dolanan parmaklar elimi yüzümden uzalaştırdı. "Soo, lütfen makyajını bozma. Bu üçüncü yapışım." Kız bana yalvarırken baygın bakışlarımla ona bakmaya devam ettim. "Kusura bakma gerçekten." Kız bana anlayışla başını sallayıp kapatıcıya buladığı fırçayı göz altıma sürtmeye başladı. Bunun daha çok uykumu getirdiğinin farkındaydı umarım.
"Evet baylar, herkes yerine." Kameranın arkasındaki adam seslendiğinde kızın omuzunu sevecen bir şekilde sıkıp teşekkür ettim. Kadraja girip, bize nasıl durmamız gerektiğini anlatan adama odaklandık.
"Siz okulun belalılarısınız çocuklar. Öncelikle şu gözlerinizdeki yavru köpek bakışlarınızı kaldırın. Kai, ortaya geç. Sen grup liderisin. Kusura bakma Suho. Bugünlük böyle."
Hep beraber gülerken, Suho önemli olmadığı hakkında bir şeyler geveliyordu. Jongin ortaya geçip ellerini cebine soktu. Hemen moda girebiliyordu bu çocuk. Cidden.
"Kai'nin sağ kolları.. Sence kim olmalı?" Yanındaki bana makyaj yapan kıza döndü. "Biri Sehun olmalı. Diğeri ise Soo. Bu yorgun gözleriyle bir kavgadan çıkmış gibi duruyor. Sağ kol için gayet ideal bir görüntü." Bana göz kırptığında ona gülümsedim ve Jongin'in bana dönen bakışlarını umursamadan yanına yaklaştım. Bakışlarını arsızca üzerimde tutmaya devam ederken kafasını önüne iteledim. Bunu yaparken bile ona bakmamıştım.
"Evet. Sehun ve Soo, Kai'nin önünde bir elinizi birleştirin. Sırtınız biraz bize dönük ama bakışlarınız kamerada olsun. Kai, sende seni korumaya çalışan arkadaşlarından kutulmaya çalışıp ellerini çözmeye çalış." Onlar kameranın başına geçtiklerinde Baek'in mırıldandığıyla başımı hızla ona çevirdim.
"Kıskanç Kai olsanda yeter."
Patlayan flaşla bir küfür savurdum. "Kusura bakmayın." İstediklere pozisyona girdim hemen. Bu şekilde de bir iki poz çekildik. Yönetmen biraz değişiklik yapıp -bunlardan biri Suho'nun belime bir kolunu sıkıca dolamasıydı- çekimlere devam etti. Nedenini bilmediğim ve Tanrının bana bir oyunu olduğunu düşündürecek şekilde Suho'yla çok fazla yakınlığımız olmuştu. Hepsi çekim amaçlıydı ve istenileni yapıyorduk ama Jongin'in bana attığı kısa bakışlar kendimi sorgulamamı sağlıyordu.
Neden sorguluyordum onu bile bilmiyordum ya, neyse.
Sonunda çekimler bittiğinde ellerimle saçlarımı havalandırıp, stresten terlemiştim, çalışanları eğilerek selamladım. Ceketimi çıkarırken üstümde hissettiğim bakışarla Jongin'e döndüm. O sırada Chen yanıma geldiği için bakışlarımız bölünmüştü.