Ona aşk demişsin; söylesene, bana ne kaldı ?

3.1K 206 2
                                    

Kardelen ellerini arkada toparlayıp yavaş adımlarla Ahmet'e sokuldu. Her zamanki gibi kitap köşesine çekilmiş, dünya ile iletişimini koparmış, ellerinin arasındaki satırlara gömülmüştü. Kikirdemesini bastırmaya çalışıp elleriyle gözlerini kapadı. Ahmet klasik homurdanmalarını yaparken Kardelen ses tonunu becerebildiği kadarıyla kalınlaştırdı.

'' Bil bakalım ben kimim ?''

'' Helyum gazı mağduru Kardelen olabilir misin ?''

Kardelen'in gözleri fincan tabağı büyüklüğünde açılırken ellerini çekti. Sarı saçları omuzlarına serpilirken Ahmet'in omzundan destek aldı ve hafifçe bedenini yana eğip yüzüne bakmaya çalıştı.

'' O kadar da sesimi değiştirmiştim! Nasıl bildin ?''

Ahmet'in gamzeleri yine meydana çıkmıştı işte. 

'' Kokun seni ele veriyor.''

Ne dediğinin farkına varması epey geç olmuş olmalıydı ki, utançla kekelemiş, gözlüğünü de alışkanlık haline getirdiği bir pozisyonla geriye, burnunun ucuna doğru ittirmişti. Kardelen banktaki yerini aldığında onun aksine hâlâ gülümsüyordu.

'' Demek kokum ha ?''

'' Kardelen, özür dilerim. Biraz ileri gittim sanırım. Aslında seni küçük ellerinden de tanımıştım.''

Yanı başında kıkırdayan kıza istemsizce kaş çattı. 

'' Niye gülüyorsun ?''

Kardelen dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi buna bir son vermiş, gözlerini de boşluğa devirmişti. Ahmet o an kendine kızmıştı. Şimdi de bir aptal gibi şaka yaptığını söylüyordu. Kız ise başka dünyadaymış gibi o boşluktan gözünü alamıyor, tuhaf hareketlerle parmaklarını büküp duruyordu. Sonra da küçük, pembe dudakları aralanmıştı zaten. Daha fazla içinde bu yükü taşımayacakmış gibi düşen omuzlarıyla başını kaldırmış, bakmaya doyulmayan yüzünü Ahmet'e çevirmişti.

'' Ahmet, ben aşık oldum.''

Sözleri belki de defalarca kulaklarında eko yapar gibi yankılanmıştı. İçindeki garip duyguya ise anlam veremiyordu Ahmet. Oysa, Kardelen adına mutlu olmalıydı. Onun sevincine aynı gülücüklerle eşlik etmeliydi. Onun yerine tepkisiz kalmıştı. O kadar ki, Kardelen ellerini gözünün önünde tutmuş, sağa sola doğru oynatarak kendisine sesleniyordu.

'' İyi misin, Ahmet ?''

'' Şey, tabi...Ben birden duyunca...''

'' Şaşırdın değil mi ?''

Aceleyle başını salladı.

'' Ben de.''

'' Sen de ne ?''

'' Ben de çok şaşkınım. Ailem dışında kimseye böyle sahiplenici hisler besleyeceğimi düşünmüyordum. Ama sanki o benim eksik parçammış gibi. Bunu itiraf etmesi biraz utanç verici olsa da, tutamadım içimde. Yoksa içim içimi yiyecekti. Beni ancak senin anlayabileceğini düşündüm dostum.''

Dost kelimesi ilk kez boğazına yumru gibi dizilmişti. Halbuki onların temeli dostluğa dayanıyordu. Kulağına neden bu kadar yabancı gelmişti ki bu kelime ? Belki de onu kaybedeceğini düşündüğü için hüzünlüydü. Kardelen'i başka bir hemcinsiyle paylaşmak zorunda kalacağı için mutsuzdu; kim bilir...

'' Kime peki ? Ben tanıyor muyum ?''

Kardelen, terli ellerini banka yapıştırıp kenarlarını kavrarken fısıltıyla ama tane tane konuştu.

'' Sınıfa yeni gelen çocuk...''

Ahmet bir kez daha şaşırmıştı.

'' Erdi mi ?''

Başını ağır ağır salladı Kardelen. Havanın sıcak olmasına rağmen titriyordu da. Ahmet kendine geldiği an gülümsemeye çalıştı. Kız ise ağlayacakmış gibi dudaklarını büzmüştü.

'' Çok utanıyorum.''

'' Neden ki ?''

'' Aşık olmuş olmam büyük bir suç gibi geliyor...''

'' Oysa o, dünyanın en güzel hissi Kardelen.''

Sulanmaya nazır gözleri kendisini bulduğunda elini kaldırıp kızarmış yanağına bastırdı.

'' Kıymetini bil. Bu hissi yaşayamadan ölen o kadar çok insan var ki...''

'' Ne yani, aşkın nefes almak kadar gerekli olduğunu mu söylüyorsun ? ''

Ahmet omuzlarını kaldırıp indirirken yeniden gözlüğünü ittirdi.

'' Nefes almayı bilmem ama benim bu gözlüğü itelemem kadar şart...''

Kardelen'i eskisi gibi güldürmeyi başardığında görevi tamamlanmıştı Ahmet'in. En azından kendisi, genç kız yeniden konuşmaya başlayana kadar öyle sanıyordu.

'' Nereye ?''

Dudak büktü Ahmet. Ama şu an Kardelen'in olmadığı herhangi bir yere ihtiyacı varmış gibi hissediyordu.

'' Bana yardım etmeyecek misin dost ?''

Bunun için ne yapması gerekirdi ki ? Kardelen koşar adımlarla yanına gelip gözlerinin içine yalvararak bakınca kabul etmek dışında seçeneği kalmamıştı. Yüzü, eski pür neşe haline dönerken bu sefer o planını anlatmıştı, sonra da heyecanla kendisine dönmüştü.

'' Ee, nasıl buldun ? Sence işe yarar mı ? ''

'' Kardelen, bu şekilde onu kazanmak yerine neden dürüstçe davranıp hissettiklerini söylemiyorsun ?''

'' Olmaz! Ben...utanırım. Sanki bilmiyorsun Ahmet,'' dedi alıngan bir tavırla surat asarken.

Ahmet masanın üzerinde duran eline uzanıp birkaç kez vururken gülümsedi.

'' Peki...peki. Asma hemen yüzünü. Dediğini yapalım bakalım.''

'' O zaman ben şu parti işi için ne yapabilirim onu düşüneyim.''

Ellerini çırpan kızın bir anda boynuna atlaması ve mutluluk çığlıklarıyla kendisini iltifata boğması, kalp atışlarının kulaklarında uğuldamasına, dudak kenarına türeyen gülücüğe sebep olmuştu.

Şimdiyse o dar sokaklarda elinde bavuluyla, her köşesine sinmiş çocukluk anılarıyla, şimdi bir köşeden kızın fırlayıp kollarına koşmasını dileyen kalbiyle adımlarını atıyordu. Etrafta kendisini çekiştiren ve kim olduğunu sorgulayan kısık sesleri, kendisini bir yabancıymış gibi işaret edip mimlemelerini fark etmiyordu bile. Onun gözleri bir tek Kardelen'i arıyordu. Evlerinin önünde duran genç çocuk, terli ellerini kot pantolonuna silip yukarı tırmandı. Buz mavisi gömleğinin yakalarını son kez elden geçirip derin bir nefes aldı. Tüm cesaretini topladığında da zile uzandı. Kendisini görünce büyük şok geçireceklerinden emindi. Giderken kimseyle vedalaşmamıştı. Şimdi de büyük bir değişimle karşılarındaydı işte. Dile kolay, gidişinin üzerinden tam 6 sene geçmişti.

'' Buyur evladım, kime bakmıştın ?''

Annesinin sözlerine gülümsedi. Belki kocaman adam olmuş, tip olarak da epey değişmişti ama gamzeleri olduğu yerde duruyordu. Kadın bayılacakmış gibi kapının pervazına tutunurken sevinç gözyaşlarıyla bağırdı.

'' Ahmet...Ahmet'im sensin!''

Senin İçin (Aşka Dönüş Seri-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin