Vazgeçmek Kolay mı ?

2.1K 167 9
                                    

Ahmet, nedendir bilinmez ama buraya gelmek istemişti. Ayaklarından ziyade yüreği sürüklemişti onu buraya. Bir zamanlar Kardelen ile beraber arşınladıkları o yolları yalnız başına yürüyerek tamamlamış, kendini de bir anda kulübelerinin önünde bulmuştu. İçinde boğulduğu hislerse  hâlâ tazeliğini koruyordu. Bile bile ateşe uzatıyordu elini. Bundan köpek gibi pişman olacak olsa da elini oraya uzatmaktan alıkoyamadı kendini. Yavaşça kapıyı araladı ve içeriye üstün körü göz attı. Tavan kısmı ağlarla dolmuştu. Tozlar desen ortalıkta cirit atıyordu. Kokusu ise katlanılacak gibi değildi. Ama Ahmet bunu yapmazsa hiçbir şeye nokta koyamayacakmış gibi hissediyordu. Sanki burası var oldukça içindeki Kardelen'i öldüremeyecekmiş hissine kapılıyordu. Her şeyin sorumlusu bu yermiş de tüm hıncını buradan almak istermiş gibi hareket ediyordu. Kendini avuttuğu her halinden belliydi aslında. Unutmak, her yerde onun izini ararken mümkün olmayan tek şeydi. Yine...yine ve yine kendini kandırıyordu, Ahmet Çağlayan. Ondan kaçarak bile kurtulamamıştı ki...Fakat deneyecekti. Bu sefer başarmak için elinden geleni yapacaktı.

Tahta duvarlara yazdıkları yazıları görünce burukça  gülümsedi. Kardelen'in el yazısıyla yazdığı satırların üzerinde parmak uçlarıyla gezinti yapmak kendisine biraz olsun iyi gelmişti. Yaptıkları boyalar etkisini yitirmiş olduğundan tuhaf bir görüntü oluşmuştu ama yine de ikisinin izlerini taşıyan tek yer burasıydı. Oysa, bu tahta-yıkık dökük harabeyi andıran kulübelerini el birliğiyle kütüphaneye çevirdikleri günü dün gibi hatırlıyordu Ahmet. Sonra da dışını, içini Kardelen ile beraber boyamalarını, burada oturup saatlerce kitap okumalarını, beğendikleri yerlerin altını çizmelerini, karakterler üzerine hayaller kurmalarını ve daha bir çok şeyi anımsıyordu...Bazen Kardelen şımarıklık yapıp kendisinden kitap okumasını isterdi, bazen de şiir. Özellikle de Atilla İlhan'ın satırlarına bayılırdı. Onları Ahmet'in sesinden duymanın kendisini ayrı bir mutlu ettiğini söyleyip durur, bitince de coşkuyla ellerini çırpar, baştan alması için kendi usulünce yalvarırdı. Daha kapıdan içeri adımını atar atmaz bu ve buna benzer Kardelen'li anılar üşüşmüştü aklına.

10 yaşındaki Kardelen'i her zamanki gibi yatağın ucunda oturmuş, kendisine gülümsüyordu. 15 yaşındaki Kardelen'i, arkasında sakladığı kitapla kendisine sokuluyor, seçtiği sayfayı okumasını istiyordu. 19 yaşındaki Kardelen'i ise kulaklarında uğuldayan, kalbini parçalara bölen o cümlesini dile getiriyordu. 

'' Biz Erdi ile nişanlanıyoruz, Ahmet.''

Ahmet sertçe yüzünü sıvazlarken adımlarını divana doğru hızlandırdı ve kendini boşluğa bırakır gibi bırakıp üzerine çöktü. Gözleri yanmaya başladığında tüm hatıralarını kovalamaya çalıştı. Buraya son kez kitap okumak için geldiklerinde ayrılığa hazırlıklıydı, Ahmet. Kardelen'i veda ediyordu kendisine. Yollarının tamamen ayrılacağını sözleriyle bağırıyordu. O andan sonra Ahmet'in payına gitmek düşmüştü işte. Şimdi de aynı şeyi yapacaktı. Onu da, hatıralarını da bu tahta kulübeye gömecekti! Ayaklanıp tahta rafların oraya yöneldi. Ellerini tozlanmış kitap kaplarının üzerinde gezdirirken beraber okudukları bir kitapta durakladı.

Milena'ya Mektuplar

O satırlar sadece imkansız bir aşkı değil; kendisini, kendisini bir türlü görmeyen Kardelen'i de anlatıyordu aslında. Hayat gerçekten acımasızdı. Kurtulmak istediğiniz şeyin, çareniz olması kadar acımasız...

******

Kardelen terzi provasından o kadar sıkılmıştı ki artık patlayacak noktaya gelmişti. Yine de saygısını elden bırakmamak için bir of bile demiyordu. Kayınvalidesi kendince fikirlerini dile getirince delirecek gibi olsa da çenesini bir şekilde tutmayı başarıyordu. Annesine, sırf atışmasınlar yine diye gelme demişti. Bu yaptığından dolayı büyük bir pişmanlık duyuyor hatta garip bir şekilde vicdan azabı çekiyordu. Şu dünyada, bu kadının hakkından gelebilecek tek kişi, hiç kuşkusuz, dünyalar tatlısı annesi, babasının baş belası olduğunu söylediği Canan Aydoğan iken Handan hanımı bundan mahrum etmesi kabul edilebilir bir hata değildi. Bu akıllara zarar düşüncesi ister istemez güldürmüştü Kardelen'i. Şu sıralar gülüşleri o kadar enderdi ki, onları çerçeveletesi geliyordu. Erdi de ne zaman gülüşünü yakalasa buna benzer cümleler kuruyordu. Ki haksız da sayılmazdı.

Senin İçin (Aşka Dönüş Seri-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin