Uyandığı andan itibaren gözünü duvara dikmiş sabit bir şekilde bir noktaya bakıyordu. Kafası çok dalgındı. Hala yaşadıklarını düşünüyordu. Bunlar sahiden düş müydü? Bunlar sadece rüyadan, halüsünasyondan mı ibaretti? Bilemiyordu hiçbir şeyi. Düşünme kabiliyetini yitirmiş gibiydi. Bunları babasına anlatırsa eğer bu sefer onu kesinlikle akıl hastanesine yatırırlardı. Bu nedenle kimseye bir şey anlatmamaya karar verdi. O sırada sabah uyanmak için kurduğu alarm çalmaya başladı. Saat 08.00 ' di. Kalkıp okula gitmesi gerekiyordu. Bunun bilinciyle duygusal ve fiziksel anlamda yorgun bir ruh haliyle yatağından çıktı ve giyinmek için gardrobun önünde dikildi. O sırada kapısı tıklatıldı.Ömür gidip kapının kilidini ve kapıyı açtı Dalgın dalgın kızın yüzüne baktı.
"Ömür bey kahvaltı sofrası hazır. Babanız ve Pınar hanım sizi bekliyorlar."dedi hizmetçi kız utana sıkıla. Ömür evlat edinildiğinden itibaren ona biraz abayı yakmıştı kız. Bu nedenle Ömürle konuştuğunda elleri terliyor, yüzü kırmızılaşıyor ve sesi titriyordu.
Ömür ise bunların farkında bile değildi."Tamam birazdan geliyorum."dedi düz bir sesle. Ensesini kaşıyarak yataktan kalktı ve dalgınca dolabına yöneldi. Kafası yerdeydi. Hala gördüğü şeyleri düşünüyor, ölen çocuklar için kalbinin derinlerinde büyük bir hüzün duyuyor ve bir babanın kendi çocuklarına böyle acımasızca nasıl kıydığını anlayamıyordu.
Çocukların yüzündeki korkuyu ve çaresizliği kalbinde derin bir yarık açmıştı ve hala da sızlatıyordu.Annesi gözünün önünde intihar ettiğinde aynı şeyleri kendiside hissetmişti. Dehşet verici bir korkuydu bu. Gözlerini kapatmak hiç istemiyordun. Çünkü o anlar aklına durmadan oynatılan bir film sahnesi gibi tekrarlanıyordu.
O sırada odasında bulunan banyoya doğru yöneldi. Bu banyo küçüktü ama iş görüyordu. En azından Ömür diğerleriyle aynı ortamdan kalmaktan azda olsa kurtuluyordu. Banyoya girip suyu açtı ve ellerini yıkamaya başladı. O esnada elindeki yara fena bir şekilde sızladı ve Ömür hissettiği acının büyüklüğünden dolayı ellerini sudan çekti."Ahh." Diye bir nefes verdi Ömür ve banyoda ki havlu ve sabunların bulunduğu dolaptan ilk yardım malzemelerini çıkarttı. Can havliyle elinden geldiğince yarayı sardı. Yara su toplamıştı. Ömür elindeki yara yüzünden suyu tekrar acamayacağını düşündü. Bu nedenle yüzünü yıkamaktan vazgeçti. Hızlıca tıraş oldu ve dişlerini fırçaladı. Etrafına baygın bakışlar ata ata tekrar odasına girdi. Eşofmanını çıkartıp dolabının önune tekrar geçti. Ne giyineceğini bilmiyordu.Aslında bilmiyor değildi sadece dalgındı biraz. On dakika sonra babasının sesiyle yerinden sıçradı. O kadar dalgındı ki zamanın geçtiğini anlamamıştı bile. Uzunca bir süre daha dolaba bakındıktan sonra ofladı ve siyah bir tişört ve kot pantolon kapıp üstüne geçirdi.
Koşar adımlarla odasından çıktı. Ayaklarını yerdeki püsküllü halıya sürterek oyalana oyalana indi aşağıya. Halının üzerinde olmak pamuk şeker üzerinde olmak gibi hissettiriyordu. Öyle yumuşak.
"Oğlum sofraya ne zaman oturacaksın? Sabahtan beri seni bekliyoruz. Bir an önce geç sofraya da başlayalım." gözlerinden ateş fışkıran bir ifadeyle bakarak bunları söyledi Yankı bey.
Ömür ise tek kelime etmeden ifadesiz suratıyla babasına baktı sonrada istemeyerekte olsa masaya oturdu. Aradan 2 dakika ya geçti ya geçmedi Ömür izin isteyerek kalktı ve çıkış kapısına yöneldi. Bugün tekrar psikoloğuna gitmesi gerekiyordu. Bu nedenle sıkıntıyla arabasını garajdan çıkardı ve kliniğe doğru yola çıktı.
Bu bölüm baya sıkıcı oldu farkındayım. Sadece Ömür'ün tepkisine ve babasıyla arasındaki soğukluğa yoğunlaşmak istedim burda. Bilerek uzatmadım fazla. Baya kısa oldu farkındayım. Ama telafi etmeye çalışacağım. Okuyorsanız çok teşekkür ederim. Vote verin diye ısrar etmiycem. Yanlışlarımı söyleyin yeter ki kendimi düzeltebileyim. İyi günler sevgili okurlarım.. Görüşmek üzere. 👋👋👋😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH NAR
Fantasy"Fedakâr bir aşığın ruhunu satmasıyla kurtulur yıldızlar. Seviyorsan gerçekten kalpten onu. O halde sat gökyüzüne ruhunu. Eyy ruhlar prensi kurtar acı çeken ruhları. Ait oldukları yere kavuştur onları."