Kliniğe yaklaşmaya başlamıştım. Fakat içimdeki iç sıkıntısından bir türlü kurtulamıyordum. Hala bir önceki gün gördüğüm düşü ve elimdeki yanığı düşünüyordum. Bütün bunlar nasıl olabilmişti? Bu soruyu kendime sormam çok anlamsız olsada bir cevap peşindeydim. O an psikoloğuma bu düşü anlatıp anlatmama konusunda ikileme düşmüştüm. Kafamda tartığıma göre bunu anlatırsam durum ciddileşecekti. Bir anda deli muamelesi görecektim. Hatta beni kliniğe bile yatırabilirlerdi. Bu nedenle bu konuyu psikoloğuma veya babama açmama kararı aldım.
Arabayı kliniğin park yerine hızlı bir dönüşle park ettikten sonra istemeye istemeye arabadan indim.
Yavaş adımlarla kliniğe doğru yürümeye başladım. Başım önüme eğikti ve aklımda bir ton soru vardı.
Merdivenleri çıkmaya başladığımda etrafta fazla insanın olmadığını fark ettim. Bu şaşırtıcıydı çünkü genelde bu saatlerde burası fazla kalabalık olurdu. Çünkü koğuştaki hastaların ziyaret saatiydi.Aldırmadım ve adımlarımı biraz hızlandırarak basamakları çıktım. Doktorların ismi kapıların yanında yazıyordu. Ordaki isimler arasından kendi doktorumun adını bulmaya çalıştım.
"Füsun Sönmez" yazılı kapıyı bulduğumda artık çok yorulmuştum. Fiziksel olarak değil, zihinsel olarak. Kafamdaki düşünceler beni ele geçirmiş gibiydi. Beynimde binlerce fısıltı oluşmuştu ve aklımı kemirip bilmediğim soruları sorup duruyordu bana. -Neden o düşleri görüyorsun? Onlar da neyin nesiydi öyle?Bu gerçek miydi? Birine söylesem bana inanır mı?- Kafayı yemek istemiyordum ama bu gidişle bu rüyalar beni deli edecekti.
"Ömür bey? Ömür bey iyi misiniz?" Dalgınlığım yüzünden fark etmediğim ve şuan topuklu ayakkabılarıyla bakıştığım ince sesli kadın benim doktorumdu. Sakince başımı kaldırdım. Biraz kibar olmak adına hafifçe gülümsedim ve başımla selam verdim.
"İyiyim doktor hanım. Sadece ilaçlarım bende dalgınlık yapıyorlar galiba. Bu aralar dikkatim çok dağınık. Sürekli bir yerlere dalıp gidiyorum. Seyanslarımız sonunda umarım çok daha iyi olurum." Bu verdiğim yanıt gerçekten bilinçli bir insan konuşması gibiydi. Karşımdaki doktoru inandırdığımı düşünüyordum. Düşündüklerim açığa çıksın istemiyorsam renk vermemem gerekiyordu. Bu sebeple onun cevao vermesine fırsat vermeden konuyu değiştirdim.
"Bugün saçlarınızı çok beğendim. Bir değişiklik mi yaptınız acaba?" Evet konuyu değiştirme konusunda pek başarılı sayılmazdım fakat Füsun hanımın bu iltifatın konuyu değiştirmek için söylenen bir iltifat olduğunu anlaması muhtemel değildi. Çünkü Füsun hanım ilgiye muhtaç bir insandı. Ve ilgiye muhtaç insanlar kendilerine edilen iltifatlara ne olursa olsun inanırlardı. Şanslıydım ki iltifat konusunda tam isabet yapmıştım.
"Aa. Fark etmenize çok şaşırdım Ömür bey. Biraz saçlarımı kestirdim. Bu kadar dikkatli olduğunu ilk defa görüyorum." dedi gülümseyerek. Aslında tabiri caizse ağzı kulaklarındaydı. Çünkü bunu benden hiç ummazdı.
"Ahh evet doğru ya. Saçlarınızı kestirmişsiniz. Çok yakışmış." Diye bir iltifat daha iliştirdim araya. Doktorum tamamen unutmuştu öbür konuyu. Şuan aklında benimle ilgili düşünceler geçtiğine adım kadar emindim.
Kaşlarını çatarak yüzüne baktı. Bir yandan da işaret parmağıyla gözlüğünü düzeltmişti. Sonra elini indirdi ve eliyle odasını gösterdi.
"İçeri buyrun Ömür bey. Seyansımıza devam edelim."
Sakin adımlarla doktorun kasvetli odasına girdim. Bu odaya her girdiğimde içimde içimde sigara içme isteği oluşuyordu. Beni tedirgin eden hislerimle birlikte doktorun karşısına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH NAR
Fantasy"Fedakâr bir aşığın ruhunu satmasıyla kurtulur yıldızlar. Seviyorsan gerçekten kalpten onu. O halde sat gökyüzüne ruhunu. Eyy ruhlar prensi kurtar acı çeken ruhları. Ait oldukları yere kavuştur onları."