Bölüm 1

2K 46 56
                                    

(Wattpadde ilk hikayemi sizlerle paylaşmaktan dolayı tatlı bir heyecan hissediyorum. Umarım hikayeleriniz arasında benim hikayeme de yer verir ve keyifle okursunuz.Yorumlarınızı, desteklerinizi bekliyorum.)

Mayıs ayının son günleriydi. Sıcak hava kendini göstermeye başlamış olsa da, yazın kavurucu sıcaklığı henüz gelmemişti. Dört saatlik uykuyla durmasına rağmen uykusuzluk çekmeyen genç adam, oturduğu lüks sitenin açık oto parkında bıraktığı arabasına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Az bir uykuyla yaşamaya alışmıştı. Üniversite yıllarında hocaların verdiği proje ödevlerini yetiştirmek için uykusuz kaldığı zamanlar çok olmuştu. En güzel projelerini gece çizmiş, en güzel hayallerini gece kurmuştu. O yüzden bedeni, ruhuna uyum sağlayıp gecenin güzelliğini kaçırmamak adına az bir uykuyla dinç bir şekilde ayakta kalmayı başarabiliyordu. Hafiften esen ılık rüzgâr, bir taraftan genç adamın kumral renkli düz saçlarını okşayıp geçerken, bir taraftan da otoparkın kenarında sıralanan leylaklardan hoş bir rayiha yayıyordu. İşe giden çoğu yorgun, yarı uykulu, birbirine aşina, bir o kadar da ilgisiz, soğuk ve mesafeli yüzler, birbirlerine selam vermeden kendi arabalarına doğru ilerliyorlardı.

Rüzgârın saçlarını okşayıp geçmesini daha çok duyumsamak, leylak kokusunu daha çok içine çekmek isteyen genç adam yavaşladı, yolun ortasında durdu, yavaşça gözlerini kapattı. Baharın tazeliği ve rüzgâr esintisiyle iyice hissedilen leylak çiçeklerinin ferahlatıcı kokusu içini huzurla doldurdu. Eflatun renkli leylakların görüntüsüne dayanamadı, ayakları onu leylak ağaçlarının yakınına sürükledi. Ağaçların bulunduğu toprak alanda kendisini bu denli etkileyen ağaçları seyretti bir süre. Sonra kendisine en yakın ağacın yanına gidip, küçük bir dal kopardı, burnuna götürüp koklayarak yürümeye, yürürken de içinden konuşmaya başladı:

'Bunu daha sık yapmalıyım aslında. Es geçiyorum güzellikleri, sanki nereye yetişeceksem. Oğlum, yolun sonu ölüm, bu kadar koşturarak gitmene gerek yok. Dur, soluklan biraz. Yavaşla, ya..vaş..la. Aşırı hız öldürür!.. Başarı adına kaybettiğin huzuru böyle koşturarak kazanamazsın. Yaşadığının farkına varmadan, çevrendeki güzellikleri hissetmeden koştursan ne yazar! Şu rüzgârı hissetmeden, şu leylağı koklamadan geçip gittiğin yol gibi, geçip gideceksin hayattan da! Ne adına? Adını altın harflerle yazacaklar tarihe sanki! Yaşamadan ölenler listesinde yer alacaksın olsa olsa. Ruhun bedeninden geride kaldı, hissetmeden yaşıyorsun. Kızılderililer gibi yapmalısın. Durup beklemelisin ruhunu ki, bedenine yetişsin, tekrar bütünleşsinler. Yaşadığını hissedesin, hissederek yaşayasın. Kendine yabancı, herkese yabancı, içinde yaşadığı güzelim dünyaya yabancı, vurdumduymaz, asık suratlı insanlardan birisin sen de. Şu koşturarak gidenlerden farklı değilsin ki! Güneş batıdan doğmaya başlasa farketmeyeceksin bu gidişle. Yazık, çok yazık!' dedi.

Bu düşüncelerle yaklaştığı beyaz renkli spor Mercedes'inin yanına gelince durdu, siyah ceketinin sol cebinden arabasının anahtarını çıkardı. Anahtara dokunmasıyla açılan kapıdan süzülerek, rahat siyah deri koltuğa yerleşti. Sağ elindeki leylağı bir kez daha koklayarak, yandaki koltuğa bıraktı. Ne kadar çalıştırmayı denese de bir türlü arabayı çalıştıramadı.

"Kahretsin! Ne şimdi bu sabah sabah! Biraz önceki keyfimden eser kalmadı! Ne yapacağım şimdi? Yerinden kımıldamıyor benimki!" Arabanın direksiyonuna elini sert bir şekilde üst üste iki kere vurdu. Elini saçlarının arasından geçirdi, üfleyip püfledi.

"Yetiştirmem gereken projeler, takip etmem gereken bir sürü iş varken şimdi senin bana yaptığın bu keleklik nedir arkadaş?" diye söylendi. Bir-iki dakika durup, sinirinin yatışmasını bekledi. "Sen de benim gibi biraz durmak, rahatlamak istedin anlaşılan! Benimki iki dakikalık bir molaydı, ama sen uzatıyorsun, oldu mu şimdi?" diyerek sinirle karışık gülmeye başladı.

AŞIK OLAMAM SANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin