Fuat için kendini yavaşlatma günü sadece bir gün sürmüştü. Gece yine sabaha kadar yeni aldıkları proje üzerinde çalışmıştı ama çizimi bir türlü istediği gibi, hayal ettiği gibi olmamıştı. Yaptığı çalışmaya acımadan projenin tamamını bir hamlede yırttı attı. Proje üzerinde ne kadar çalıştığı önemli değildi, onun için sonuç önemliydi. Sonuç tatmin etmezse biraz önce yaptığı gibi yırtar atardı tüm yaptıklarını. Geceden neredeyse gün doğumuna kadar alışveriş merkezinin çizimiyle uğraşmıştı. Sıradan, diğer alışveriş merkezlerine benzeyen bir çizim olmayacaktı. Zaten işin içinde Fuat varsa çizim sıradan olmazdı. Mutlaka bir ayrıcalığı, insanı kendine hayran bırakan tarafı olurdu yaptığı eserin. İstanbul'un en büyük alışveriş merkezi olacaktı aldıkları proje ve diğerlerine benzemeyecekti. Projeyi veren firma özellikle özgün olması için Fuat ve ekibini tercih etmişti.
Genç adam istediği gibi bir çizim yapamayınca yorulduğunu anladı. Dört saat sonra işe gidecek olsa da dört saat onun için yeter de artardı. Başka bir mimara da vermek istemiyordu çizimi, yine de fikirlerini alacaktı elbette. Bu çizimde başarılı olurlarsa prestijleri kat kat artacaktı. Oldukça yorucu bir gün geçirmişti. Gün boyu Kaan'ı görmek zorunda kalması onu bayağı yormuştu. Günün stresinin büyük bir yanının Kaan'dan kaynaklandığını düşündü. Hayal kurup istediği çizimi yapamamasını da Kaan'ın kara bir delik gibi enerjisini soğurmasına bağladı. Dinlenirse kendine geleceğini düşündü. 'Belki de istediğim eseri rüyamda çizebilirim,' diye düşündü. Sonra da "İnşallah rüyama girmez terminatör herif. Her şeyi yok ediyor,' diye geçirdi aklından. Kaan'a yaptığı terminatör yakıştırması hoşuna gitti, güldü kendi kendine.
Yatağına girmeden önce yatak odasındaki perdesini aralayıp pencereden gökyüzünü seyretmek istedi. Ay dolunaydı bu gece. Gökyüzünün zifiri karanlığında parlayan birkaç yıldızı ve dolunayı seyretti birkaç dakika öylece. Gökyüzünü seyre dalmışken metrodaki kız düştü aklına birden. Geometri sorusunu çözerken genç kızın üfleyip-püflemesi geldi aklına, gülümsedi. Soruyu çözmeye çalışırken yüzünün aldığı halle nasıl da sevimli görünüyordu. Neden durup dururken metrodaki kız gelmişti ki aklına? Uzun zamandır kalbinde böyle kıvılcımlar yanmıyordu. Aşka zamanı da yoktu, kalbini çalan birisi de. Şimdi gecenin dördünde pencereden dolunayı ve yıldızları seyrederken hayalinde beliren genç kızın bakışları ve görüntüsü de neyin nesiydi? Hem bu kız ondan dokuz-on yaş kadar küçük olmalıydı. Etkilenmiş miydi bu kızdan farkında olmadan. Yarın da aynı saatte belki yine başka bir matematik sorusuyla cebelleşen Açelya'ya rastlamak umuduyla metroyla işe gitmeyi düşündü bir an. 'Saçmalama Fuat. Bir kere gördüğün bir kızdan etkilenmiş olamazsın," dedi kendi kendine. Sonra da metroyla işe geldiğini öğrenince insanların yüzünde beliren şaşkın ifade belirdi gözünde.
"Bir kere metroya bindiğimde kıyamet kopmuşken, bir kere daha binsem ne derler acaba? " diye düşündü.
"İnsanlardaki algıyı değiştirmek o kadar kolay mı sandın oğlum sen? Belki de haklılar. İşyerine bisikletle ya da metroyla giden başbakan, bakanların ülkesi değil ki bizim ülkemiz. Genel müdürler bile binmez ki metroya bizim ülkemizde. Zenginler binmez ki metroya son model arabaları, özel şoförleri dururken. Parası kısıtlılar, öğrenciler biner metroya, otobüse. Ben niye bindim ki?" diyerek güldü kendi kendine ve yatağına attı kendini. Turkuaz renkli pikesini üzerine çekip, uykuya dalmak üzere olan gözlerini kapattı.
Saatin alarmından önce uyandı. Genellikle alarmdan önce uyansa da yine de tedbiren alarmı kurulu olurdu. Biraz yorgunluk emareleri hissetse de bedeninde, kendini iyi hissediyordu. Hazırlanmak ve kahvaltı yapmak için bol zamanı vardı. Kahvaltı yapmama gibi bir durumu yoktu. Evin temizliğine, yemeğine, kısacası evin tertip ve düzeniyle ilgili her şeye Emine Hanım bakıyordu. Bu evin patronu oydu adeta. Emine Hanım Fuat'ı çocuğu gibi sever, mutlaka kahvaltısını hazırlardı. Genç adam kahvaltı yapmak istemediği günler "Bugün zahmet etme, kahvaltı yapmayacağım Emine Teyze," dese de "Kahvaltı günün en önemli öğünüdür yavrum. İnsanın zihnini açar. Senin gibi iyi bir mimarın kahvaltısını es geçmemesi lazım. Yoksa çizim yapamazsın" der kaşlarını çatardı. "Tamam, Emine Teyze yine sen kazandın. Canım istemese de kahvaltımı yapacağım anlaşıldı," derdi çaresizce. "Küçük çocukları yemeklerini yemeyince tehdit ederler ya. Sen de beni küçük çocuk belledin. Yine de tehdidine boyun eğeceğim Emine Teyzem, güzel çizimler yapamazsam öleyim daha iyi," deyip uslu bir çocuk gibi kahvaltı masasına otururdu.
"Allah gecinden versin yakışıklı oğlum benim. Sen her ne kadar yetişkin bir adam olsan da benim evladımsın," diyerek sevgi dolu gözlerle Fuat'a bakardı. Fuat da elli beş yaşlarında, üzerinde oldukça emeği olan bu kadını sever, ona zaman zaman çocuk gibi davransa da karşı çıkmazdı. 'Genel müdür değil, istersen başbakan ol bazılarının gözünde hâlâ çocuksun," diyerek güler geçerdi. Fuat'ın ailesi de Ankara'da oturuyordu fakat Fuat, Güven Mimarlık ve Mühendislik Şirket'inde çalışmaya başlayınca daha rahat etmek amacıyla Çayyolu'nda kiralık, lüks bir eve çıkmıştı. Beş yıldan beri de Emine Hanım, Fuat'ın yanında çalışmaktaydı.
Fuat kendine gelmek için duş aldı, duştan sonra gardırobundaki düzgün bir şekilde asılı duran farklı renklerdeki birkaç takım elbisesinden koyu gri renkli olanında karar kıldı. Gri takım elbisesinin içine beyaz gömleğini giydi ve kravatlarının arasından takım elbisesine en yakışan birkaç kravatından pembe üzerine yatay gri çizgileri olan kravatını seçti. Personelinin kıyafetine karışmıyordu. İster spor, ister takım elbise giysinler yeter ki karşısına orijinal fikirlerle gelsinler diye düşünüyordu. Kendisi de çoğu zaman spor kıyafetleri tercih ederdi ama mülakatda daha ciddi bir ortam için takım elbise giymeyi tercih etmişti. Biraz sonra kapı kilidinin açıldığını duydu. Emine Hanım olmalıydı bu gelen. Yine her zamanki gibi birazdan mutfağa geçecek Fuat için kahvaltı hazırlayacaktı.
"Günaydın Emine Teyzem," diye seslendi, mutfak tezgâhında, arkası dönük bir şekilde domates doğrayan kadına.
Emine Hanım Fuat'a doğru dönüp, genç adamı baştan aşağı süzdü. "Günaydın Fuat'ım. Her zaman derim. Şu takım elbise başka bir hava verir erkeğe ama oğlum sana da ayrı bir yakışıyor. Nazar değmesin sana tü tü tü. Genç kız olsam gözümü senden alamazdım inan. Gönlünü çelen bir kız olsa da evlensen artık be oğlum. Ne o bir o kız, bir bu kız. Hiç yakışmıyor sana sürekli kız arkadaş değiştirmek."
Genç adam gülümsedi. "Zaman geçirmek benimkisi. Zaman geçirmek dediğim, kısıtlı bir zamanı paylaşmak sadece. Aşka zamanım mı var Emine Teyze?"
Emine Hanım genç adamın sevdiği gibi ne demli ne de açık olan normal demdeki çayı küçük çay bardağına doldururken bir taraftan konuşuyordu.
"Hep iş, güç mü olacak oğlum hayatında? Aşk öyle bir şeydir ki. Zaman mekân dinlemez. Demek ki sen hiç âşık olmamışsın. Olsaydın böyle zamanım yok filan demezdin. Biliyorsun ailem beni kocama vermediydi de ben kaçmıştım. Pişman mısın dersen değilim. Kavgalarımız olmuyor mu? Oluyor tabi ama birbirimizden yine de vazgeçemeyiz. Dilerim sen de bulursun. Ya da o seni bulur. O da olmazsa ben sana helal süt emmiş bir kız bulurum."
"İlla birisini bulup evlendireceksin beni öyle mi?"
"Fena mı olur yani. Evlenip çocuğun olur, çocuğuna da bakarım ne güzel."
"Ooo, Emine Teyzem. Sen işi büyüttün. Evlendirdin, çocuğum da oldu. Ben iyisi kaçayım artık. Biraz daha durursam ikinci çocuk filan da dersin şimdi," diyerek ağzındaki son lokmayı yuttu ve masadan kalktı.
"Sana dua edeceğim. İnşallah iyi bir kızla karşılaşırsın. Sen buna değersin oğlum. Aşk insanın karşısına her zaman iyi birisini çıkarmayabilir. Gözün açılınca da iş işten geçer. İyi ve güzel bir kız olsun."
"Emine Teyzem bari tipini de tarif et, tam olsun."
"Hangi tip kızlardan hoşlandığını bilsem onu da dileğimde belirtirim," diyerek güldü Emine Hanım.
"Yok artık, ben gidiyorum Emine Teyze. Sana kolay gelsin."
"Hayırlı işler oğlum, dua edeceğim ona göre."
"Tamam, Emine Teyzem sen duanı et bakalım. Merak ediyorum, bakalım tutacak mı," diyerek muzipçe güldü ve kapıya yöneldi.
"Tutacak, tutacak. Buna gönülden inanıyorum," diye arkasından seslendi Emine Hanım, genç adam dış kapıdan çıkarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞIK OLAMAM SANA
RomanceOKUDUĞUNUZA PİŞMAN OLMAYACAĞINIZ GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ Hırslı, oldukça yetenekli, bir mimar olan Fuat'ın hayatında işten başka bir şey yoktu. İflah olmaz bir işkolik olan genç adama aşk gökyüzündeki yıldızlar kadar uzaktı. Yıllar sonra bir gün met...