Yemek vakti gelmişti. Banu, Bülent ve Açelya şirketin küçük yemekhanesine doğru yürümeye başladılar. Yemekleri şirketin çay işlerine bakan Neriman Hanım yapıyordu. Açelya yemek vakti gelene kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamamış, hiç açlık hissi duymamıştı. Ancak daha sonra acıkabileceğini ve karnından gelecek gurultuların hiç de hoş olmayacağını düşünerek yemek yeme teklifini reddetmeyip, Banu ve Bülent'le birlikte yemekhaneye doğru yürüdü. Yemekhane teras katının olduğu bir üst kattaydı. Merdivenlerden çıkarken burunlarına güzel yemek kokuları geliyordu.
"Neriman Abla'nın yemeklerine bayılacaksın Açelya. Hele bir karnıyarık yapar ki, parmaklarını yersin vallahi! Onun yüzünden kilo alsam da, yemeklerinden vazgeçemiyorum. Dün tartıya çıkıp bir kilo daha aldığımı fark edince diyet yapmaya karar verdim. Az yemeye çalışacağım. Bakalım başarılı olabilecek miyim?" diyerek gülümsedi Banu.
"Ah, bu kadınlar. Kilo almaktan neden bu kadar korkarlar? " diyerek lafa girdi Bülent.
Banu kaşlarını çatarak Bülent'e baktı. "Senin tuzun kuru tabi Bülent. Makarnayı bile ekmekle yiyorsun. Nasıl kilo almıyorsun şaşıyorum. Yiyip yiyip kilo alıp göbeklendiğinde seni de görürüz bakalım."
Bülent, Banu'nun ona çatmasına hiç aldırmadan Banu'yu sinir edecek bir gülüşle genç kadına yanıt verdi. "Genetik kızım, genetik. Keşke "ben de yesem yesem de kilo almasam", diyorsundur, kıskanıyorsundur beni değil mi Banu?
Açelya Banu ve Bülent'in birbirlerine takılmalarına alışmıştı. Önceleri garipsemişti ama şimdi birbirlerine olan bu dokundurmalarını Karagöz ve Hacivat'ı seyrediyor gibi izliyor, hallerine gülüyordu.
Banu Açelya'ya döndü. "Sen de yiyip yiyip kilo almayanlardasın mısın Açelya. Tığ gibisin maşallah," diyerek genç kızı süzdü.
"Makarnayı ekmekle yersem kilo alırım Banu Abla. Bülent Bey kadar şanslı değilim. Dikkat etmezsem alırım."
"Öyle olmana sevindim. Eğer Bülent gibiysen kendimi kötü hissedecektim. Düşünsene ben diyet yapmaya çalışacağım. Siz ne kadar yeseniz kilo almayacaksınız. Bu adaletsiz bir durum olurdu."
Yemek sırasında onlardan önce bekleyen beş kişi daha vardı. Açelya gözlerin ona çevrildiğini, göz hapsinde olduğunu hissediyordu. Sabah birkaç kişiyle tanışmıştı ama çoğu personelle tanışmamıştı henüz. Onu merak etmeleri normaldi. Yemekhanede üç tane beyaz dikdörtgen masa vardı. Önce Banu elindeki yemek tepsisini odanın en uzak köşesinde olan, boş bulduğu masaya koydu. Yanına Açelya onun karşısına da Bülent oturdu. Yemeklerini yemeye koyulmuşken Açelya'nın yanındaki boş sandalyeye yeni mimarlardan Efe oturdu. Yemek boyunca hiç durmadan genç kızı soru yağmuruna tuttu. Arada sürekli kendini anlatıp, övdü. Açelya genç adamın kendisine olan bakışlarından ve bunaltıcı sorularından bıkmıştı. Banu ve Bülent'e "kurtarın beni der," gibi baktı.
Banu ve Bülent yemeklerini bitirmişlerdi. Genç kadın, Açelya'nın çağrısını anlayınca "Hadi kalkalım artık," dedi. Açelya içinden bir "Oh," çekti. Genç kız masadan kalkarken Efe daha sonra Açelya'nın yanına uğrayıp onu ziyaret edeceğini söyledi.
Açelya hiç istemese de "Teşekkür ederim. Beklerim," dedi zorlukla gülümsemeye çalışarak.
Açelya merdivenlere doğru yönelmişti. "Dur Açelya acele etme, bekle," diye seslendi Banu. "Hadi gel mutfaktan çaylarımızı alıp, terasa çıkalım. Terası seveceksin. Biraz hava alırız hem," dedi.
"Efe Bey beni çok sıktı. Bir an önce gitmek istedim."
Banu gülümsedi. "Hoşlandı senden belli. Genç, yakışıklı, hem de mimar. Daha ne istiyorsun ki?"
"Elektriği negatif abla. Gitse de kurtulsam diye baktım."
Banu kahkaha attı. "Biraz fazla gevezedir ama zamanla hoşlanabilirsin, aslında iyi çocuktur. Ona alışsan iyi olur, seni rahat bırakmaz artık, sık sık ziyaretine gelir," diyerek kahkaha attı.
Mutfağa gidip çaylarını aldılar. Terasta kendilerinden başka üç kişi daha vardı. Büyük şemsiyenin altındaki masalardan birisine oturdular.
"Terasın kenarlarında çiçekler vardı, yeni yeni açmaya başlamışlardı, oldukça güzel bir görüntü oluşturuyorlardı. Açelya temiz havayı içine çekip, "Gerçekten de burası çok güzelmiş Banu Abla," dedi.
"Ben çok severim burayı. Bazen hava almak için çıkarım. Eee anlat bakalım. Sevgilin filan var mı? "
"Yok Banu Abla. Bu sene sıkı bir şekilde üniversite sınavına hazırlanmam lazım. Sevgiliyle filan uğraşamam."
"Bu sene aşka kapattın kendini demek. Doğru söylüyorsun, aşık olursan sevgilini düşünmekten kendini derslere veremezsin. Umarım aşık olmamayı başarabilirsin sınava kadar."
"Umarım, Banu Abla."
Açelya aşık olmadığını söylemişti ama Fuat'a karşı bir şeyler hissediyordu. Bu kendi içinde yaşadığı, sadece kendisinin bildiği bir duyguydu. Hissettiği duygunun adını bilmese de Fuat'ı düşününce mutlu olduğunu biliyordu.
"Peki senin bir sevgilin var mı Banu Abla?" diye sordu Açelya.
Banu iç çekti. "Bir senedir bir sevgilim yok maalesef," dedi. Fuat Bey'den hoşlandığı geldi aklına. Platonik bir sevdaydı onunkisi. Fuat'ın ondan hoşlandığını belli eden bir bakışını yakalamamıştı hiç. Hem Fuat koskoca mimardı. Belki de sekreterine bakmazdı.
"Bu sene sana aşk getirsin inşallah."
"İnşallah canım. Sen de iyi bir üniversiteyi kazanırsın inşallah."
"İnşallah Banu Abla."
Çayları bitmişti. Mesai saatinin başlamasına az bir zaman kalmıştı.
f?r'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞIK OLAMAM SANA
RomanceOKUDUĞUNUZA PİŞMAN OLMAYACAĞINIZ GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ Hırslı, oldukça yetenekli, bir mimar olan Fuat'ın hayatında işten başka bir şey yoktu. İflah olmaz bir işkolik olan genç adama aşk gökyüzündeki yıldızlar kadar uzaktı. Yıllar sonra bir gün met...