Derya abisinin eve gelmesini zor bekledi. Mahmut eve gelir gelmez abisinin boynuna sarılıp sarsılarak ağladı. Abisine sığınmıştı şimdi. Yarın sabah abisiyle birlikte babasının yanına gidecekti. Nasıl bakacaktı babasının yüzüne ? Yüreği babasının çok acı çekmesine nasıl dayanacaktı ?
******
Vakit bir hayli geç olmuştu . İnsan, ağlamak için bir omuz arar ya bazen, o omuz yastıktı şimdi. Uyumak için yatağa giren tüm aile, gün boyu göz yaşlarını akıtamamanın verdiği ağırlıktan yorulup, yaşlarını sessizce yastıkla paylaşıyordu.
Can suskun... Can yorgun... Can üzgün... Can paramparça...
Güneş " Ben burdayım "deyip geldiğinde herkes uyanmıştı. Hazırlanan kahvaltı masasına oturan fertlerin Mustafa Bey hariç iştahı yoktu. Mustafa Bey hasta da olsa, canı çekmese de çok yemek yerdi. "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Sağlam vücutta beslenerek olur " diyerek beslenmenin önemini vurgulardı.
Kahvaltıdan sonra Mustafa ve Süleyman Bey dolaşmaya çıktı. Süleyman Bey abisini Boğaz'a gezmeye getirdi. Sahildeki banklara oturup uzun bir süre denizi seyrettiler. Havadan sudan sohbet ediyorlardı.
Hanımlar evi toparlayıp hastahanede lazım olabilecek şeyleri almak için dışarıya çıktılar. Mustafa Bey'in hemen ameliyat olacağını düşünemediklerinden valizde eksikler vardı. Yedek eşofman , terlik , peçete, bardak vs. Eksikleri tamamlayıp eve dönen hanımlar Mustafa Beyin sakallarını traş etmiş halini görünce şaşkınlığa uğradı. Doktor öyle gelmesini istemişti. O da kendince son hazırlığını yapmıştı işte.
Öğleden sonra hastahaneye gidip yatış işlemlerini yaptılar. Özel odalarda yer olmadığından , Mustafa Bey , dört kişilik erkek hasta odasında kalacaktı. Bu Esma Hanım için biraz zor olacaktı tabi ; ama diğer hasta refakatçileri de bayan olduğu için sorun yoktu.
Süleyman Bey akşama doğru eve döndü. Salondaki koltuğa yığılarak oturdu . Abisinin yokluğu şimdiden çok zoruna gitmişti. Kaç gündür alışmıştı abisine . Bugün abisiyle sahile gittiklerinde , gözleri dolu dolu abisinin söylediklerini zihninden geçirdi. " Amca baba yarısıdır . Ölüm hak kardeşim. O masaya yatıp kalkamamak da var. Ben ölürsem evlatlarım size emanet ."
Süleyman Beyin yaşları sel gibiydi. "Abiiiiii " diyerek böğüre böğüre ağlıyordu . Mutfakta olan Lale Hanım ne olduğunu anlamak için salona geldi. Eşini görünce olduğu yere çöküp o da ağlayarak eşine eşlik etti .
Rüveyda hastahaneden ayrılmak istemiyordu . Geç vakte kadar babasının yanında kaldı . Babasını ezberliyormuşçasına her konuşmasını dinledi , her hareketini inceledi . İlk aşkını doya doya seyretti . Gün yerini diğer güne bırakırken babasının arabasıyla amcasına gitti.
Süleyman Bey uyuyamıyordu." Bu gece uyku bize haram anlaşılan diyerek " yerinden doğrulup salona geçti . Ekru renkteki berjere oturdu . Sıkıntısından habire oturma şeklini değiştiriyordu . Sonra balkona çıktı. Derin bir nefes alıp verdiği sırada Rüveyda'nın geldiğini görüp kapı otomatiğine basmak için antreye yürüdü. Dürbünden yeğenini görene kadar kapının önünde bekledi.
" Hoşgeldin kızım ".
" Hoşbuldum. Beklettiğim için kusura bakma amca "
" Kızım zaten uyku tutmadı . Sen geldiğinde balkonda hava alıyordum. İstersen birlikte çıkalım ."
" Elimi yüzümü yıkayım gelirim amca ". Rüveyda odasına doğru yürüdü . Pijamalarını giyip banyoya gitti. Banyodan çıkıp başına tülbent atıp balkona çıktı . Normalde balkondan deniz manzarası seyretmek huzur vericiydi. Şimdi o huzur yoktu ; ama yine de sessizce yakamozun denize verdiği ışığın dalgalanışını izliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡ Minik Kalbim ♡
Roman d'amourHasret... Gözyaşları... On altı yaşında bir kız çocuğunun tüm hayatını etkileyen korkusu... Zamanı gelip evlendiğinde minicik bir kalbin atışlarını hiç duyamayacağı düşüncesiyle kendini cenderede hisseden Derya... Rüveyda ve Mert'in özlem dolu hikay...