Sakladıklarımızdan daha azdır gösterdiklerimiz. Bu yüzden yaşam zordur, ağırdır. Dışarıdan görünen şey gerçek sen değilsindir. Dünyanın büyüklüğü kadar iç dünyan vardır. Acıların vardır, sevinçlerin vardır en önemlisi aşkların vardır. Aşklarını saklarken acı çekersin. Çelişkilerle boğuşursun ama bunu iç dünyanda sır olarak saklarsın. Sırlar seni oluşturur ve ne kadar az sırrın varsa o kadar özgürsündür.
***
"Neden bu kadar geç kaldın oppa. Kardeşin seni çok özledi."
Bana kendini bıraktığında yüzünde tarif edilemez bir huzur vardı. Bu kızın çektiği bir acı vardı bu onun en büyük sırrıydı. Onun hakkında çok şey merak ediyordum. Neleri severdi, nelerden hoşlanmazdı, ailesi kimdi? En önemlisi beni gerçekten korur muydu? Odaya arkamdan gelen kadına yüklü bir para bıraktıktan sonra Ri Ta'yı kucağıma alıp dışarıya koşar adım çıktım. Arabasını artık gelir alırdı. Seung Hyun'un arka koltuğuna geçtiğimizde Seung Hyun gözlerini devirdi.
"Ah hyung ne kadar teşekkür etsem azdır."
Arabayı çalıştırdığında Ri Ta gözlerini araladı. Şaşkın bir tavırla etrafına bakarken:
"Öghhh...!"
Seung Hyun bağırmaya başlamıştı.
"Daesung şu kızın ağzına sahip çık. Arabama kusacak."
Ri Ta derin bir nefes alıp tekrar "Öghh" dediğinde telaşla etrafa baktım. Ri Ta'nın arkasında bir el çantası vardı. Hemen açıp Ri Ta'nın ağzına tuttuğumda Seung Hyun sert bir şekilde frene bastı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Daesung! O benim kıyafet çantamdı."
Çantaya baktığımda yüzümde ürkek bir gülümseme belirmişti. Çantanın ağzını kapatıp yerine koyduğumda üzerine iki kere vurdum. Ri Ta çoktan içine kusmuştu.
"Hyung bak eskisi gibi."
Seung Hyun arabadan inip çantadan tiksinircesine parmak arasında tuttu. Çantayı çöpe fırlattığında Ri Ta'ya baktım. Kendine daha çok gelmiş gibiydi.
"Nerdeyiiim?"
Bakışları benle buluştuğunda tüm yüzüne yayılan bir gülümseme belirmişti.
"Daesung shi nasıl buldunuz beni? Ah tabiiiiii telefonuma takip cihazı taktınıııııııızzzzz...."
Cevap vermeye yeltendiğimde başını omzuma dayamıştı. Seung Hyun arabaya bindiğinde Ri Ta'nın pozisyonunu görmüştü.
"Daesung bu kız 4 gün neredeymiş sordun mu?"
Olumsuz başımı salladığımda devam etti.
"Aptal bir adamsın. Neden pijamasıyla gelmiş, kimden kaçmış merak etmedin mi?"
Omuz silktim.
"Gelmesi önemliydi hyung."
Önüne dönüp arabayı çalıştırdığında konuştu.
"Sen merak etmiyorsun ama onu araştıracağım."
O kadar korkunç biri gibi durmuyordu. Bu kadar takmasının sebebini anlamıyordum. Sessizce başımı salladığımda onay verdim. Eminim kötü biri değildi.
***
Otoparka girdiğimizde kapımı açtım. Yardımıma koşan Seung Hyun Ri Ta'yı belinden kavrayıp yürütmeye başladı. Yanlarında ilerlerken Ri Ta yarı uyanık yarı uyur haldeydi. Arada anlaşılmaz bir şeyler mırıldanıyor geri susuyordu. Asansörde Seung Hyun Ri Ta'yı bana doğru yasladı.
"Çok ağır bu kız! Biraz da sen taşı!"
"Ağır mı? Hyung senin gibi güçlü biri için çok saçma bir cümle değil mi?"
Başıma bir kez vurduğunda katımıza gelmiştik.
"Aigo şuna bak! Bu kız mı hafif. Şişko olmasına ramak kalmış."
Ri Ta'nın dairesinin şifresini girdiğimde arkamdan konuşuyordu.
"Gerçekten hiç tasarım özelliğin yok. Bu mobilyaları Sims oyunundan falan mı beğendin?"
Takmıyordum. Onun kadar takıntılı değildim. Gerçi gruptan kimse onun kadar takıntılı değildi. Yatağı Seung Hyun açtığında yatağa yatırıp ayakkabıları çıkarttım. Seung Hyun konuşmaya başladığında ayağa kalkmıştım.
"Dae artık gitsem iyi olacak. Yoruldum."
"Peki hyung, her şey için teşekkür ederim."
Kapıyı kapatıp çıktığında uyuyan Ri Ta'ya baktım. Masumdu en azından benden daha masumdu. Yatağa oturduğumda en son ne zaman birine bu kadar bağlandığımı hatırlamaya çalıştım. Ama uzun zaman önceydi. Genelde kızlar diğer grup üyelerine yakın olmak için benim yanıma gelirdi. Bu yüzden grubuma karşı sıcak, dışarıya karşı soğuk bir imajım vardı. En iyisi bende kalkıp gitmeli ve taksiciyle ilgili olayı düşünmeliydim. Yataktan doğrulmak üzereyken Ri Ta'nın eli elimi yakalamıştı. Yüzüne baktığımda hala gözleri kapalıydı. Elimi çekmeye çalıştığımda beni kendine çekerek yatağa düşürdü.
"Aish şu kız! Ri Ta..."
Uyandırmaya çalışmalıydım.
"Ri Ta..."
Duyacağı yoktu. Bende elimden geleni yapmıştım. Yorganın altına girdiğimde elim elinin içindeydi. Sarhoş olmak bazen güzel bir şeydi. Gözlerimi kapattığımda huzurlu bir geceye dalış yaptım.
***
Çığlık sesi odayı inletiyordu. Ne zamandan beri alarmım bu ses olmuştu. Gözümü aralamamla başıma inen yastık darbesi bir olmuştu. Yarı uyku sersemi yastığı kaldırdığımda bir kez daha atılmıştı. Rüya değildi. Hızla yataktan doğrulduğumda Ri Ta yerinde zıplıyordu.
"Daesung shi ne geziyorsunuz burada? Burası neresi?? Beni motel odasına mı attınız! Benimle ne yaptınız!...... Hayır hayır anlatmayın. Dinlemek istemiyorum. İstifa ediyorum. Artık sizinle çalışamam...."
Ardı arkası kesilmeyen laflarına kahkaha atmıştım. Parmağımla üzerindeki kıyafetleri gösterdiğimde konuşmaya başladım.
"Kıyafetlerinle bu işi yapmak pek mümkün gözükmüyor."
Bir an duraksayıp üzerine baktığında elindeki son savaş silahı yastığı yüzüne kapatıp eğildi.
"Özür dilerim Daesung shi."
Eğik bir vaziyette kapıya doğru kaçtığında utandığı çok belliydi. Bu kızın neden her hareketi bana tatlı geliyordu. Rahatlaması için kendi daireme geçtiğimde hala sırıtıyordum. Üzerimdekileri değiştirip rahat bir şeyler giydiğimde kapının açıldığını duydum. Elindeki poşeti havada sallayan Ri Ta hızlıca "Kahvaltı hazırlayacağım sizeeee." diyerek mutfağa gitmişti. Onu rahatsız etmemek için televizyonu açtığımda içeriden yemek kokuları gelmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonunda bana seslendiğinde mutfağa gittim.
Az önceki olayın şokunu atlatmıştı. En azından yüzüme bakabiliyordu. Kahvaltıya göz atıp ona baktığımda telefonu çalmıştı.
"Efendim..."
Dediği tek kelime bu olmuştu. Yüzünün rengi gittikçe atarken Seung Hyun kapıdan içeri girmişti. İkisi de telefonla konuşuyordu. Seung Hyun ikimize bakarken konuşmaya devam etti.
"Öyleyse bu konuyu derinlemesine tartışmalıyız Hyun Ah!"
Telefonu kapattığında Ri Ta pür dikkat Seung Hyun'a bakıyordu. Hyun Ah'da kimdi. Neden Ri Ta'nın gözleri dolmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loser✔
Fanfiction"Katilsin! Oğlumu bana geri ver!" Sözler işin en has haliydi. Gözlerine bir an baktığımda artık abimin olmadığını ve tek sorumlusunun o olduğu gerçeğini anladım. Annemin kollarından kaldırıp çekerken annem son gücüyle bağırdı. "Katil Daesung!" Bu on...