Düşlemek bir nevi dünyadan bir anlığına kaçıştır. Üzerinize gelen dünyadan kısa bir an ayrılmaktır. Keşkeleri iyikilere değiştirdiğiniz yerdir. Bu yüzden insan çoğu zaman düşler. Acısını hafifletmek için, bazen kendini rahatlatmak için. Ama düşlerini kimseye söylemez. Düşler komiktir diğerleri için. İnsanlar insanları incitmek için en zayıf yerden vurur. Bizim ise en zayıf yerimiz düşlerimizdeki dünyadır. Sır gibi sakladığımız dünyamıza darbedir:
"Saçmalama!" cümlesi.
***
"Oppa, seni sevdiğim adamla tanıştırmak isterim!"
Cümlesindeki imkansızlık boğazıma yapışmıştı. Öksürsem geçmeyecekti ama nefes alamıyordum. Düşlerimde ne güzel bir dünya vardı. İlk kez birini sevmiştim. Abimin varlığı düşlerimi süslerken şimdi ise yeni biri girmişti. Daesung ile başka bir ortamda tanışmak ve beni sevmesini beklemeyi ne kadar çok isterdim. Abimle onu tanıştırmak ve yalanlar arasında boğulmamak ne kadar güzel olurdu. İmkansızdı. Kahretsin ki mümkün değildi!
Seung Hyun'un iğneleyici ses tonunu sindirmem mümkün değildi. Beni tanımaya bile çalışmamıştı. Sadece oyunumu açığa çıkartmış ve beni düşman olarak belirlemişti bu kadar çabuk çözüleceğini tahmin etmemişti veya etmişti ve beni kullanmıştı. Ama ben buna izin vermiştim. Elimi kavrayan kızı Dong Min'e emanet ederken onların benim daireme geçmelerini izledim. Tek yapmam gereken zaman kazanmaktı. Dong Min kapıdan çıktığında ağır ağır arkamı döndüm. Herkes bana bakıyordu. Boğazımı temizlerken söyleyeceklerimi toparlamaya çalışıyordum ama başaramıyordum. Ji Yong sabırsız bir şekilde konuşmaya başladığında minnet duydum
"Ah sonra açıklasın, gerçekten bunu kutlamalıyız! Yarın BİGBANG geri dönüyor!"
Seung Hyun itiraz edecekken Young Bae bana gülümseyerek:
"Bize Daesung'un gizli mahzeninden en kaliteli şarabı getirir misin Ri Ta!"
Atmosferin değişmesine şaşırmıştım. Yarım yamalak baş sallayıp arkamı döndüğümde şarapların bulunduğu odaya yöneldim. Ellerimin titrediğini odaya girince fark etmiştim. Onu terk etmek düşüncesi beynimde patlıyordu. Şaraplara boş boş bakarken omzumun hizasından bir elin uzanıp raflara dayandığını gördüm. Ürkek bir şekilde arkamı döndüğümde Seung Hyun oldukça yakınımda duruyordu.
"S-s-seung Hyun..."
Gülümsediğinde konuşmaya başladı.
"Sana sadece 6 saat süre veriyorum. Yalanlarınla birlikte onu terk et! Banka hesabına yüklü bir miktar para yatırdım. Bir süre buradan git! Daesung'un seni aramayıp bulmasına izin verme!"
Gözlerimi gözlerine kilitlediğimde konuşmaya başladım.
"Ben onu seviyor olabilirim ama onun için anlam ifade etmiyorum. Hem yaşamını ona geri verdim. Sadece zararlı çıkan benim."
Sesim son cümleme doğru iyice kısılmıştı. Seung Hyun bir şey söylemek ister gibiydi. Tereddütle bakarken birden boşta kalan eliyle arka cebinden bir kağıt çıkardı. Elime tutuştururken devam etti.
"Bir skandaldan yeni çıkmışken menajerin platonik aşkıyla uğraşamayız."
Kalbimin parçalandığını hissedebiliyordum. İçeriye gitmek için arkasını döndüğünde kağıt elimde terlemişti. Neden oturup beni dinlemiyordu. Belkide beni affedebilirdi. Neden bu kadar katı biri olduğunu anlamıyordum. Kağıdı açıp içerisindeki bilete baktığımda gözlerimden bir damla yaş aktı. Hayır gitmek istemiyordum. Daesung'la bir gelecekten vazgeçebilirdim. Ama buradan gidemezdim. Beni bulamazdı. Beni bulmasına izin vermezsem yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loser✔
Fanfiction"Katilsin! Oğlumu bana geri ver!" Sözler işin en has haliydi. Gözlerine bir an baktığımda artık abimin olmadığını ve tek sorumlusunun o olduğu gerçeğini anladım. Annemin kollarından kaldırıp çekerken annem son gücüyle bağırdı. "Katil Daesung!" Bu on...