Baekhyun, kollarını bağlayıp kendine çekti. Kansızlıktan üşüyordu. Siyah montuna biraz daha sarıldı. Zayıf ve hastalıklı vücudunu ısıtamıyordu artık.
Beyaz bir tene, derin ve mavi kadar güzel kahverengi gözlere sahipti. İnce, gül kurusu dudakları vardı. Çatlak ve soluk cildi onu tıpkı canavar gibi gösteriyordu. Gözlerinin altı uykusuzluk yüzünden morarmıştı. Uyuşturucu bağımlısı gibi görünüyordu. Konuşurken küçük gözleri bir anda büyüyor, derin kahve gözleri daha da derinleşiyordu. Bu diğer insanları korkutuyordu.
Siyah gibiydi biraz da Baekhyun. Herkes depresyonda, ya da yalnız kaldığında siyahı arıyordu. Belki de sırf bu yüzden siyah bir anda moda olmuştu herkes içinde. O bile kirlenmişti siyah olmasına rağmen...
Önüne düşmüş siyah saç tutamlarını yorgun elleriyle geriye attı. Açılmakta zorlanan göz kapaklarını kaldırıp kapının üstünde asılı mini televizyona dikti göz bebeklerini. Yazılar zorlukla seçiliyordu.
"1911 BYUN BAEKHYUN"
Hareket ettirdiğinde eklemlerin sesi duyulan sıska ve kısa bacaklarını sandalyede sallandırdı bir süre. Zorlanarak bastı ayaklarını yere. Kapıya vurdu ve içeri girdi.
Doktor, zayıf çocuğu ayakta gülümseyerek karşılamıştı. Ailesinden sonra her şeyi bilen kişilerden biri, doktordu. Siyah montunu usulca çıkarıp sedyeye koyarken zayıflığı bir kere daha doktorun gözleri önüne serilmişti. Kısa boyuna göre fazla zayıftı, Baekhyun.
"Merhaba," dedi kısık çıkan sesiyle. Montunu koyduğu sedyeye oturdu ve kafasını bir şeyler düşünüyormuş gibi sallayan doktora baktı. Kızmıştı. Doktoru onun dediği şeye sadece iç çekerek cevap vermişti.
"Söylediğiniz ilaçları kullanıyor ve her gün yazdığınız miktardaki yemekleri saati saatine yiyorum."
Doktoru gülümseyerek yaklaşıp "Sonra kendini kusturuyorsun." dedi. Kısa ve sıskanın yüzü bir anda donmuştu ve gözlerini kaçırmak zorunda kalmıştı. Neredeyse on yıldır bu hastalıkla baş etmeye çalışıyordu. Onlarca doktora gitmişti belki ama bu hastalık öyle bir şeydi ki tüm vücudunu ele geçirmişti. Bir yetmiş dört boyu vardı, yirmi üç yaşındaydı ama sadece kırk bir kiloydu. Ve bu her gün biraz daha azalıyordu. Her gün aynada kendine bakıyor, zayıf olmasına rağmen kendini şişman görüyordu. Çok şişman... Depresyonda olduğu zaman o kadar çok abur cubur yemesine rağmen onları kusuyordu. Normal zamanlarda da kendini çok şişman gördüğü için yemiyor hatta kendini zorlu egzersizlere tabi tutuyordu.
"Kaç kilosun?"
Baekhyun kafasını kaldırdı ve doktorun kahverengi gözlerine baktı. Yalan söylese anlardı doktoru. Bir yıldır tanıyordu doktorunu. Ne yalan söyleyebiliyordu ona ne de dürüst davranabiliyordu. Hatta o karanlık kahverengi gözleri sadece doktorun üzerinde işe yaramıyordu.
"Kırk bir," dedi fısıltıyla. Doktoru kafasını sallayarak geri dönüp oturdu koltuğuna. Baekhyun ise kafasını tekrardan eğmiş, zayıf bacaklarına bakmaya başlamıştı. O küçükken olduğu gibi yine kilolu olmak ve kusmamak istiyordu ama ne yazık ki tedaviler işe yaramıyordu. Belki tedavilerin işe yaraması için doktorun "dikkatle" söylediği o şeyleri yapması gerekiyordu.
Çünkü biliyordu; Eğer böyle giderse kalbi buna fazla dayanamayıp, ölecekti...
Eveeeet. İlk ficimin ilk bölümü. Yazım hatalarım varsa özür dilerim. Her neyse vote verip yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız benim için çok önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEAVEN OF BUTTERFLY
Fanfiction'BİLİNMEYEN NUMARA' Baekhyun telefonun yeşil düğmesini kaydırıp telefonu kulağına götürdü. Aynı anda kalın bir adamın sesi geldi telefondan. Sesi çatlaktı ama huzur vermişti bu ses Baekhyun'a. "Bilimsel araştırmalara göre bir karga yüz elli yıl kel...