~9~

1.2K 113 25
                                    


~Chanyeol'ün ağzından

"Bazı insanlar oluyordu yine o bazı insanların etrafında. Kalpleri siyah bir kumaş parçasıyla dikilmiş olanlar ve o siyah parçayı acıtmadan sökmeye çalışanlar... Acıtmadan o et parçasından kumaşı sökmek ne kadar zor, biliyor musunuz bunu? Hem de anestezi yapılmadan. Ben bilmiyorum ancak hissediyorum. Bir kelebek zarif elleriyle göğsümü açmış, gözleriyle gözlerimi kendi içine kapatmış yavaşça o kumaş parçasını oradan çıkartıp atmış gibi hissediyorum.

Baekhyun, kahverengi gözleriyle bir deniz gibi bakıyordu insanın gözlerinin içine. Sonsuzmuş gibi, asla kurumayacak, terk etmeyecekmiş gibi bakıyordu. Zayıf bedeniyle değil, gözleriyle kavgaya giriyordu her zaman. Minik koyu kahverengi gözlerini kocaman açıp karşısındakinin gözlerinin içine bakıyor, ciddi ve kırgın olmasına rağmen dudaklarında her zaman minik bir tebessüm oluyordu. Sinirlendiğinde boynundaki damarlar belirginleşiyordu. O diğerleri gibi kendisiyle kavga etmiyor, midesiyle boğuşmaya giriyordu. Klozetin önünde gözleri dolmuş bir şekilde eğilmiş oluyor, bacakları klozetin iki yanına kırık bir şekilde duruyordu kelebeğimin. Bembeyaz cildine büyük tezatlıkla parlayan kırmızı yanaklı kelebeğimin... Ve ben kelebeğimin her şeyi hatırlamasını bekliyordum.

Beklemek, birçok anlam barındırıyordu kendi içinde. Bir insan; Gözyaşının akmasını, sipariş ettiği pizzasının gelmesini, bir an önce pazar gününün gelmesini beklerdi. Belki en önemlisi sevdiklerini beklemekti. Beklerdi, beklerdi, beklerdi... Elinden başka bir şey gelmezdi çünkü insanın. Ölüm gibi gelen o zor zaman içinde sadece beklerdi. Sanki gelecek olan kişi onun hayatını bağışlayacak gibi, sanki gelirken kocaman bir armağan getirecekmiş gibi... Ve sonunda insan belki kavuşurdu o kişilere. Şu dünya da kaç kişi sevdiklerine kavuşabilmişti ki? Şu dünyada kaç kişi beklemeden sevdiklerine kavuşabilmişti ki... Zor işti beklemek. Kolay birinin yapabileceği şey değildi yani. 

On yaşındaydım. Çok hatırlayamıyorum. Babam ben beş yaşından dokuz yaşına kadar hiçbir gece eve gelmemişti. Onuncu yaşımın ilk gecesi eve gelmişti. Belli, sevgilisiyle kavga etmişti. O geceden sonra sevgilisiyle kavga ediyor, gece ben yattıktan ,o öyle sanıyor, sonra annemi dövüyordu. Annemin her çığlığında ben dişlerimi yorganıma geçirip ağlıyordum. Yüreğim kalkıp annemi kurtarmaya cesaret edemiyordu çünkü. Sabahları kalktığım da dudağı patlak, yüzünde kızarıklar, gözleri ağlamaktan şiş olurdu... On yaşımda anladım ben bir insanın ne kadar alçak, bir insanın ne kadar güçlü olabileceğini. Canı acıyordu, canım acıyordu ve bu onu fark ediyor, gülümseyerek acısına acı ekliyordu. Okula giderken hep yanaklarımı öpüyordu yaralı, çatlak dudaklarıyla... Canının acıdığını en derinden hissediyordum hep. Dudakları gerildiğinde gözünden bir damla yaş süzülüyordu. Sonra o tuzlu su dudağının üzerinde patlak yaraya değdiğinde yüzünü saklıyordu.

On dört yaşımda tam ergenliğe girdiğim zaman babamın anneme attığı tokata şahit olmuştum. O el annemin yanağına hiddetle inmiş, annem dengesini kaybedip kafasını sehpaya çarparak yere yığılmıştı. Saniye saniye hatırlıyorum o anı. Annemin gözlerini kapatarak ölümü beklemesini, babamın yere yığılan annemin karnına tekmeler savurmasını, kız kardeşimin henüz anne karnındayken annem ile beraber ölmesini...

On dokuz yaşımda Baekhyun ile Seul'de aynı hukuk fakültesini kazanmıştık. Aynı sınıfta, aynı sıradaydık. O zamanlar en fazla altmış kiloydu. Belki daha az... Gözleri büyük bir heyecanla parlıyordu. İlk defa gülümserken görmüştüm onu. Mükemmel değildi ama yakışıklıydı. Sadece yakışıklıydı, çok yakışıklıydı...

Yirmi bir yaşına girdikten dört ay sonra onun kaza haberi tüm fakültenin içine yayılmıştı. Bir buçuk ay gelmemesinin sebebinin bu olduğu da. Hafızasını kaybettiği, okula devam edemeyeceği hakkında bir sürü söylenti vardı. İnanmamıştım ilk seferinde. Sonra onu evinde ailesiyle beraber ziyaret ettiğimde inanmıştım. Altmış iki kiloydu ya... O an da en fazla elli iki kilo gibi görünüyordu. Tüm vücudu çökmüştü. Onun anoreksiya hastası olduğunu biliyordum ancak zayıflayacağını asla tahmin etmemiştim. Ve ablasının söylediğine göre: Ona sadece ailesini, anoreksiya hastası olduğunu ve küçükken yaşadıklarını, üniversiteyi dondurduğunu söylemiştiler. Hastalığı yüzünden...

HEAVEN OF BUTTERFLYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin