Sıradaydık. Müdür her zamanki konuşmasını yapacaktı ki bir türlü gelmiyordu. Herkes öfleyip püflüyordu çünkü hava çok sıcaktı.Müdür Siyah gür saçlı, baya kalıplı, bodyguard gibi bir adamdı.
Ve geldi çok kızgın görünüyordu.Yüzünden de yürüyüşünden de bize bağıracağı anlaşılıyordu.Ama benim korkacağım bir şey yoktu çünkü yanlış bir şey yaptığımı zannetmiyordum.
Sonra konuşmaya başladı
"Kimse benim Okulumdan KAÇAMAZ"
Birden ödüm patladı iyice terlemeye başladım acaba günlüğümü bulup alfabeyi çözmüşler miydi?
Müdür devam etti.
"ve kim denerse denesin çok ağır cezaları OLACAKTIR"
"Burada size kötü mü davranıyoruz , Hapisaneye mi gitmek istiyorsunuz yoksa, orada suçlularlar beraber , küçücük hücrede kısılı olarak mı yaşamak istiyorsunuz ,oranın buradan daha mı iyi olduğunu düşünüyorsunuz ha?"
Nerdeyse herkes böyle düşünüyordu ama tabi ki kimsenin sesi çıkmadı.Hepimiz korkuyorduk bu adamdan.
Ve müdür devam etti.
"Verilen kitapları okumuyor musunuz yoksa bilmiyor musunuz kaçmaya çalışmanın cezalarını? Kaçmaya çalışmak diyorum çünkü asla kaçamazsınız ancak deneyebilirsiniz sizi pislikler."
Bu sözün üzerine Saffet Hoca pis pis sırıttı.
Müdür
"Getirin onu buraya"
Benden mi bahsediyor diye etrafıma bakarken başka bir çocuğun müdüre doğru getirildiğini gördüm. Çocuk kan revan içindeydi. Anlaşılan baya bir dövmüşlerdi.İki tarafından da 2 öğretmen tutuyordu.
Müdür
"Bırakın şu pisliği"
Öğretmenler bıraktı ve çocuk anında yere düştü ve bir bağırış koptu.
Çocuğun bacağı kırılmış olmalıydı.Daha 2 gündür burada olmama rağmen kırıklar bana normal geliyordu zira benim de sol kolum alçıdaydı.
Müdür
"Erol TOKGÖZ,buradan kaçmaya çalıştı ve tabi ki beceremedi ama buna tepki olarak
Bu günden sonra bazı şeyler değişecek;
öncelikle burada çalışan tüm bekçiler(bahçedeki gardiyanlar) hepiniz KOVULDUNUZ!! Bir çocuğun bile tek başına C bölümüne yaklaşmasını engelleyemiyorsunuz.Ve karanlıktan faydalanmaya çalışanlar,bundan sonra bahçenin her tarafı lambalarla aydınlatılacak.Gece yarısı bile olsa etraf gündüz gibi olacak .
Nasıl uyursanız uyuyun umrumda değil."
bu benim planım için kötüydü.Kaçmak zorlaşacaktı.Hemen herkes gibi kaçış olayını geceleyin yapacaktım ama gecede etraf aydınlık olacağından bir şey fark etmeyecekti gündüzden.
müdür cezalardan bahsetmeye başladı.
"kaçmaya çalışan bu çocuk sene sonuna kadar özel sınıfa(özel sınıf homojen sınıfın diğer adıydı) gönderilecek ve her hafta ,farklı birisi ona derslerini götürecek. 10 dakika içinde onun yanından ayrılma zorunluluğunuz var. Sene sonunda tüm dersleri diğer öğrenciler gibi vermek zorunda.
Son olarakta 'Kurallar Kitabı'nı tamamen ,cümlesi cümlesine, baştan sona ezberleyecek .Yıl sonunda hepsinden sınava girecek.Ve olur da aranızda bu çocuğa derslerini götürmek isteyecek kadar enayi biri varsa danışmaya gitsin onlar yönlendirirler sizi"
Herkes çocuğa çok acımıştı, bazıları ise gece takılacak olan ışıklar yüzünden ona küfür ediyor,kızıyordu.Ben ise bu 2 grupta da değildim.Ben çocuğun başarısız ve beceriksiz olduğundan kaçamadığını düşündüm.
Böylece moralim de bozulmadı çünkü ben yakalanmayacaktım.
Yatakhaneye sayım için çıkarken koridorda bir şey fark ettim .Okullarda gurur tablomuz diye asılan tablo benzeri bir şey. Amaç burayı hapis değil de okul gibi göstermek.
1 numaranın puanına baktım hemen. 923 puana ulaşmıştı. Çok şaşırdım gerçekten. Çıkmaya çok yaklaşmıştı, baya heyecanlı olmalıydı bu lanet ötesi yerden çıkacağı için.Dahi biri olmalıydı ayrıca.Şahsen o puana gelmenin imkansız olacağını düşünüyordum.
Kim bilir kaç yıldır içeridedir, burası hakkında her şeyi biliyordur kesin diye düşünüp kim olduğunu öğrenmek için yanda ismine baktım.
Şok olmuştum. Bir numaralı kişi Erol TOKGÖZ idi .
Okul birincisi okuldan kaçmaya çalıştı ve puanı da 923 tü
Neden bir insan 923 puan kazanacak kadar burada durup ,çalışıp sonra kaçmayı denerdi ki?
Ve 923 puan kazanmış birisi kaçamadıysa ben kaçabilecek miydim?
Kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüşe döndüm.Sonra sayım için yatakhaneye gittim.
Sayımdan sonra dersler başlıyordu.Bugün bütün gün ders vardı ve en kötü tarafı o pislik Saffet' in dersine girmek zorunda olmamdı.
Derslerin başlamasına 15 dakika vardı .Hemen adımı yazdırmaya gitmem gerekiyordu. Başlangıçta bu çocuğun yanına gitmeyi bu kadar istemiyordum ama C binasına bu kadar yaklaşabilmek hem çok büyük bir başarıydı hem de belli ki çocuk biliyordu orada ne olduğunu.
Danışmaya gittim .Oradan beni alt kata gönderdiler.Alt katta kimse yoktu.
Sonra bir tane bekçi geldi.
Adımı oradaki kağıda yazacaktım.
Hemen ilk sıraya adımı yazmayı düşünüyordum ki 3 kişi adını yazmış bile. Bu da 3 Haftanın dolu olduğunu gösteriyordu.
Yapacak tek bir şey vardı.İlk ismi değiştirmek. Sonradan vazgeçenler için silgi de vardı.
1 numaraya adını yazan kişiyi sildim ve kendi adımı yazdım.
Sonra yukarı çıktım dersler başlamak üzereydi. Kitaplarımı dolabımdan alıp F bölümüne doğru yola çıktım.
Biz derste iken gürültüler geliyordu. Lambaları takmaya başlamışlardı bile .Bugünden itibaren her gece apaydınlık olacaktı ve duyduğuma göre yatakhanelerin camlarına da ışık geçirmez siyah perdeler takılacakmış.Müdür üzüldü herhalde halimize.
Sonra Bir anons duydum, beni çağırıyorlardı. Ziyaretçim varmış.Kim olabilirdi ki? Hiçbir fikrim yoktu, kim benim için buraya gelecekti?
Tam ayaklandım ki dersimiz matematik olduğundan Saffet şerefsizi
"nereye gidiyorsun dersteyiz burada görmüyor musun?"
"anons olduğunda dersten çıkabiliyoruz sanıyordum"
"yanlış sanıyormuşsun seni ukala, otur oturduğun yere de dersin bitmesini bekle."
Dersi uzattı da uzattı.
Ders Bitince hemen koşarak B binasındaki danışmaya gittim.30 dakika geciktiğimden gitmişti.
Ama baya bir beklemiş bana söylediklerine göre. Her kimse benimle görüşmeye baya istekli imiş demek ki.
"ne kadar oldu acaba ayrılalı?" diye sordum
"5 dakika kadar, belki hala buralardadır, bu kadar beklemesine şaşırdım.Bir şeyler sordum ama cevap vermedi.Türkçe bilmiyor galiba."
"Anons yapabilir misiniz hala buralardaysa"
"Tamam" dedi
ve
"Jack cooper lütfen danışmaya"
Jack cooper da kimdi ve beni nereden tanıyordu?
Bana geleceğini söylediler ve giriş kattaki ziyaretçi odasına ellerim bağlı olarak soktular.
Biraz sonra sakallı, gözlüklü kısa boylu bir adam geldi.Tanıyamadım.
"pardon kimsiniz tanıyamadım"
"hello barry how are you" (Merhaba Barry nasılsın) bu cidden ilginçti
" excuse me i dont know who you are,and my name isn't Barry"(pardon sizi tanımıyorum ve de adım barry değil)
"sure you do"(tabi ki tanıyorsun) dedi ve gözlüğünü hafif araladı.
"Sen Ne yapıyorsun burada"
"they have been watching us, in here my name is Jack OK?(izliyolar bizi burada adım Jack tamam mı?)
"alright,you are still running away ha?"(tamam, hala kaçıyorsun demek ha?)
"I just wanted to apologise for what i did.you are here because of me"(sana yaptığım şey için özür dilemek istedim . Benim yüzümden buradasın.)
Zamanımız dolmak üzereydi.
"Look it s OK.Now listen carefully,i need you to stop what you are doing right now and be where you are supposed to be" (tamam önemli değil , şimdi iyi dinle,şu an yaptığın şeyi bırakıp, şu anda olman gereken yere gitmen lazım)
"you mean.." (yani..)
"yes i mean it"(evet orayı diyorum).
"when you get out, look right and be there in 7 o clock , today"(çıkınca sağa bak ve bugün saat 7 de orada ol.)
Önce bana baktı ve üzülmüş gibi bir şey söylemeden çıktı. Bense sırıtıyordum.Çünkü bu gerçekten tam ihtiyacım olan şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış
Adventure18 yaşın altındaki çocukların suç işlemesi durumunda gönderildiği zorunlu, yatılı bir okul vardı. Burada suç işleyenler hem cezası süresinde yatılı olarak kalıyor hem de eğitim görüyordu. Böylece çocuklar eğitimlerinden de geri kalmıyordu. Ama her ş...