Bugün nöbetçiyim. O yüzden saat 6 da kalkıp aşağı indim.Boş zamanlarım için günlüğümü aldım ve de Osmandan gece yatmadan istediğim dosya altlığı ve dosya kağıtlarını aldım.Bir yere gönderildiğimde kimse yoksa ortalıkta harita bile çizebilirdim.Kurallar kitabını da unutmadım tabi.Danışmadaki masaya oturdum.Kurallar kitabından rastgele bir sayfa açtım.
Sayfa 136 madde 53
Acil durumlar
"Deprem yangın vb alarmın çaldığı acil durumlarda tüm binalar boşaltılacaktır "
Tüm kelimesinin altını çizdim. ve okumaya devam ettim
"herhangi bir bölümde yangın alarmı çalarsa tüm alarmlar aktive olacak ve bütün alarmlar çalmaya başlayacaktır.Bu olduğunda herkes giriş kapısı ve B bölümünün ortasına – meydana – çıkmak zorundadır."
Israrla herkesi dışarıya çıkarmak istemelerindeki nedenden dün bahsetmiştim.Burası tam olarak hapisane de değil okul da.çocuklara full özgürlük tanıyamazsın ama gardiyan öğretmenlerde silah taşımamalı.
Bu okuduğum cidden önemli bir bilgiydi.ayrıca Erol dan öğrendiğim kadarıyla C bölümünden çok büyük bir kapı açılabiliyordu bu da bariz bir şekilde itfaiye arabası için yapılmıştı.
Dosya kağıtlarından birine
-yangın
-alarm
-C binası
-Elektrik kesintisi
Yazdım.Devam edecektim ama şu anda aklıma gelenler bunlardı.
Sonra müdür geldi.Hemen kalemi cebime attım.Kağıt zaten kitabın arasında duruyordu. Kitabı da kapattım.
"git A binasına Erdem beyi bul. Ona saatlerin bugün eskisi gibi olacağını söyle.Bizim içinde, de o anlar"
Bizim için derken erkekleri kastediyor olmalıydı.Yani kızlarda bizimle aynı yemekhane de mi yiyordu? Eğer doğru ise biz dersteyken olmalı çünkü yemekten önce ve sonra hemen derslerimiz var ve ölsen dersten çıkamazsın.
Yemekhane binasına gittim kalemim cebimde kalmıştı. İçeride 1 kişi vardı.
"Erdem bey burada mı?" diye sordum
"gelir şimdi bekle şurada " dedi.
Yine benim için fırsattı bu. Birkaç soruya cevap bulabilirdim zaten nöbetçilik yüzünden Erol ile görüşmeye gidemeyecektim bugün.
Yemek masalarının orada dolanıyordum.birden masanın üzerinde çizilmiş bir şey gördüm.Heyecenla yanına gittim.
3 yıl önce, ben 12 yaşında iken yanımızdaki çok güzel evde oturan ailenin Lisa diye bir kızı vardı.Ailesi Amerika dan gelmişti.Onunla ilk tanıştığım gün aşık olmuştum diyebilirim.Güzelliği tarif edilebilir gibi değildi.O yüzden tarif etmeyeceğim ayrıca bu günlüğün bulunma ihtimaline karşı onun kim olduğunun açığa çıkmasını istemem.Ama şunu söyleyebilirim ki Sarışındı ve çok çok güzeldi.
Neyse Lisa ile ilk tanıştığım gün adını öğrenince okuldan bildiğim birkaç ingilizce kelime ile bak bende ingilizce biliyorum havası vermeye çalışmıştım.Allahtan bölünmüştü yoksa rezil olacaktım ama ciddi ciddi ingilizce bildiğime inandırmıştım ilk gün.Sonradan onunla ingilizce de konuşabilmek için ve yalan söylediğimi anlamasın diye ingilizce öğrenmek konusunda çok hırslı oldum. Kendim çok çalışıyordum.Kitaplar almıştım.Yazıyordum, okuyordum, dinliyordum,izliyordum.
Oysa Lisa türkçe biliyordu.uzun bir süredir türkiye de yaşıyordu çünkü. Ve Türktü zaten. Benim istediğim onu etkilemekti.Ve en son amacıma ulaştım onunla ingilizce konuşa konuşa iyice geliştirdim ingilizcemi.Yoksa okulun ingilizce konusunda bana kattığı hiçbir şey yoktu.
2 yıl boyunca komşuyduk,çok iyi arkadaştık.Kendimize özel gizli alfabe,sayılar, semboller bile yapmıştık.Özellikle kullandığımız bir sembol vardı.Biri diğerinden önce bir yerde bulununca ambleme benzeyen bu sembolün kendisine ait olan kısmını çiziyordu.Diğer kişi bunu görünce diğer yarısını çizip tamamlıyordu amblemi.Böylece ertesi gün orada buluşuyorduk.Amaç eğlence idi yani.
Benim odamın camından onun odasına notlar fırlatıyordum vs.
Bu gördüğüm çizilen şey o amblemdi.Lisa da buradaydı.Mümkün olabilir miydi böyle bir şey.Ne gibi bir suç işlemiş olabilirdi ki.Çok güzel olmak mı,Çok sevimli olmak mı?
Hemen amblemin bana ait olan kısmını cebimdeki kalemle çizdim.Zaten yemekhanede olan bir kişi bulaşık yıkıyordu.Amblemi çizdikten sonra biraz daha bekledim ve Erdem Beye mesajı ilettim ve geri döndüm.
Müdür
"neredeydin yarım saat oldu, seni diğer binaya göndereli."
Nöbetçilik yatakhanelerin olduğu bölümde, B bölümünde , oluyordu.
"Erdem bey daha gelmemişti de onu bekledim" dedim
"tamam bir daha bu kadar uzun sürmesin yine gidiyorsun ama bu sefer F Bölümüne. Git oraya ve orada gördüğün her hocaya bunları imzalat."
"hemen"
diyerek kağıtları elinden aldım ve yolda giderken dürbünle bakarken gördüğüm camdan bakan kız aklıma geldi.Tanıyamamıştım mesafeden ve yüzündeki yara bere izlerinden.ama gözler hiçbir zaman değişmez derler belki tanıdık gelmesinin nedeni odur.sürekli camdan bakıyorsa beni bir yerde görmüş olma olasılığı vardı.Büyük ihtimalle O Lisa idi. Yüzü çok kötü olmuştu, dayak yemiş olmalıydı.Bu yüzden onu tanıyamamış olabilirdim.
Belki nöbetçi iken D bölümü hakkında daha fazla bilgi edinebilirdim.Ama önümüzdeki bir saati tüm hocaların peşinden koşarak geçirdim. Sinir bozucu bir durumdu.
Kağıtları müdüre götürdüm.
Yemekhane saati gelmişti.A binasına geçtim .O adam hala bulaşık yıkıyordu.Demek ki burada birileri yemek yemişti.Ooo kızlar gelmişti.Ben sınıflarda iken buraya geçmiş olmalılar.Hemen o masaya oturmak için aceleyle yemeğimi aldım ve o masaya geldim.Ne olacağını bilmiyordum bana bir not falan bırakmış olmalıydı. Sağa sola baktım sonra bir şey düşürmüş gibi yapıp yere eğildim.Masanın altına bir kağıt yapıştırılmıştı.Lisanın bana mektubu olmalıydı bu.
Bu sırada dikkat çekmeden elimi masaya sürterek çizdiğimiz amblemi silmeye çalıştım.Ne de olsa artık masamız belli idi.Ne beklersiniz? Amblem anında silindi.Biz masaya oturmadan masayı silmemişlerdi bile,azıcık dandirik bir şekilde silse bile geçerdi bu kalemin izi.
Yemeğimi yavaş yavaş yiyordum ki herkes dağılmış olsun ben çıkarken .Böylece notu aldığımı kimse göremeyecekti.
Yavaş yavaş yemeğimi yedikten sonra sessizce, masanın altına bantlanmış olan kağıdın bantlarını söktüm.Kağıtı gömleğimin altına soktum.Ve danışmaya doğru yola koyuldum.Biri arkamdan bağırdı
"hey"
Saffet Hocaydı bu
"hey nöbetçi sensin di mi?"
"evet" dedim
"bunu müdüre götür." Dedi elindeki kağıtları bana verirken.
Ödüm patlamıştı bir an.Neyse gömleğimin içine sıkıştırdığım kağıdı danışmada kitabın arasına sıkıştırdım.Meraktan ölüyordum ama henüz okuyamamıştım.
Müdüre kağıtları götürmek için F binasına gittim. Müdür odasına daha gelmemişti.
Odanın kapısı açıktı. Kapının hemen önündeki çöp kutusu vardı ve ağzına kadar dolu idi.En üstteki kağıt ilgimi çekti.
1 saatimi harcadığım tüm öğretmenlere imzalattığım belgelerdi.Hiçbir anlama gelmiyordu yani . Sadece nöbetçiyi, kızlar yemekhaneye geçerken uzak tutmak için söylenen bir yalandan ibaretti.Bu da bütün öğretmenlerin okumadan imzalamasını açıklıyordu.
Şu anda işim yoktu ben de danışmadaki yere inip mektubu okumaya karar verdim.
Geldim masaya oturdum ve mektubu açtım . çok heyecanlıydım.Canımdan çok sevdiğim kız arkadaşım Lisa, ki kendisinin burada olduğunu bilmeyi bırak bu İlde olduğunu bile bilmiyordum, bana mektup yollamıştı.
Mektup her zamanki gibi şifreli olarak yazılmıştı.Her harf için farklı bir şekil koymuştuk, böylece bakanlar okuyamayacaktı.Ama bir sorun daha vardı ben de okuyamıyordum.Şekillerin hangi harf olduğunu düşünerek harfleri çıkarabiliyordum. Ama direk okuyamıyordum. Sıra sıra bütün harfleri bulup kağıda yazıp bir nevi tercüme ederek anlayabiliyordum yani.Bundan hiç bahsetmedim ona.Çünkü o sanki latin harfleriyke yazılmış gibi okuyabiliyordu.
Elime başka bir kağıt aldım ve harfleri sıra sıra yazmaya başladım.A4 sayfasının yarısına kadar yazılmış bir nottu bu.Çevirmesi o kadar uzun sürmemeliydi.
"Selam ALP"
İlk başı buydu zaten sel .. i çözdükten sonra direk yazdım.
"büyük ihtimalle birçok şeyi merak ediyorsun ama onların peşinden gitme, çünkü eğer seni tanıyorsam daha ilk günden plan yapmaya başlamışsındır."
Harfleri çevirmekte gittikçe hızlanmakla kalmıyordum hem de başını ve sonunu çevirince kelimenin tamamı anlaşılıyordu.
"başına bela açmam ,korkma ama artık planında 3 kişisin"
Aslında 4 kişi oluyordum çünkü Osman da gelmek istiyordu. Ve de yunusun burada olduğunu nereden biliyordu?
"bu konuda Yunusu suçlama sakın"
Ona yunus mu söylemişti, onu buraya yunus mu getirmişti.
Acayip kızgındım mektubu ve benim çevirdiğim mektubu hemen saklayıp sinirli adımlarla yukarı çıktım.Ders arasıydı herkes ya yatakhanede ya da kütüphanedeydi.ve emindim ki yunus yatakhanedeydi.hemen bizim yatakhaneye çıktım.
yatakhanedeki diğer çocuk sürekli uyuyan çocuğu öldürmekle suçlandığından birkaç gündür sadece yunus ve ben vardık yatakhanede.Böylece çok rahat oluyorduk plan yaparken. Neyse yatakhanenin kapısını açtım. Yunus da tam dışarı çıkacakmış belli ki. Kapının önündeki yunusu var gücümle itip yere fırlattım ve bağırdım
"ONA BURADA OLDUĞUMU SÖYLEDİN!!!"
Ayağa kalktı ve
"sakin ol, ben sadece burada olduğunu söyledim , niye söylememem gerekiyordu ki?"
"buraya geleceğini biliyordun" dedim yumruğumu savururken. Eğildi ve vuramadım.
"Burda mı Lisa burada mı,nasıl haberin oldu?"
"onun Adını ağzına alma bir daha" yunus beni kesinlikle dövebilecek güçte idi.ama sinirliydim ,kendime hakim olamıyordum.ve tam ona vuracakken yumruğum tuttu ve bileğimi ters döndürdü, ayağıma çelme taktı ve ikimiz de yere yuvarlandık.Üzerime çıktı. Ve
"bilmiyordum diyorum işte, sakin ol bir insan gibi konuşalım,nasıl gelmiş, neden gelmiş,nereden biliyorsun?"
Üzerimden kaldırıp ayağa kalktım. Yüzünden söyleyeceğim şeyi merakla beklediği anlaşılıyordu.
"o işareti yemekhanede gördüm, o da bana mektup verdi"artık çok daha sakin, kısık ve üzgün bir sesle konuşuyorduk.
"ne yazıyor?"
"Daha hepsini bitirmedim ama buraya gelmesindeki etken senin burada olduğumu söylemen.
"Ne söyledin ona?"
"Tesadüfen karşılaştık.yolda gördüm, seninle kılık değiştirip konuştuktan sonra.Bana yapmam gerekenleri söyledin ya onları yaparken."
"Ne söyledin ona"
" sana yardım etmek için senin yanına geleceğimi "
"neden burada olduğumu söyledin?"
"ben kılık değiştirmiş halde olduğumdan beni tanımazdı ben de ona seslendim veda etmek için.Bana merhaba bile demeden senin nerede olduğunu sordu.Dediğinde göre uzun zamandır seni arıyormuş"
"mektubun devamını okumam lazım." Dedim ve çıktım.
Hemen danışmanın oraya geldim ki bir öğretmen –Saffet hoca-beni bekliyor.
"neredesin bakayım sen?"
"tuvalete çıkmıştım da "
"neden bu kattaki tuvaleti kullanmadın."
"doluydu."
Tip tip baktı biraz sonra
"git müdüre imzalat şunları sonra hemen yanıma gel, kaybolma yine bir yere." Dedi.ben de F bölümüne gitmek için yola çıktım
Müdürün odasına ilk defa girecektim. Oraya gitmiştim ama odanın içine girmemiştim.
kapıyı tıklattım ve içeri girdim .
"imzalamanız gereken..." cümlemi bitirmemiştim ki
"tamam tamam getir"
Kağıtlara önce biraz göz attı ama okumadığı belli oluyordu.Sonra da imza attı
"tamam gidebilirsin"
"iyi günler"deyip çıktım
Müdürün odasında duvara asılmış 3 tane plazma ve her birinde 9 a bölünmüş görüntüler vardı.Bunlar gizli kameraların görüntüleri idi.Demek ki toplam 27 kamera vardı ancak bir tanesinini görüntüsü yoktu demek ki kameralardan biri çalışmıyordu.
Mektubu okumam gerekiyordu ve bugünkü yemekhane saatinde benim de bir adet mektup yazıp cevap göndermem gerekiyordu ki 1 saatim vardı ama şu anda da işim vardı.Saffet hoca beni çağırmıştı.
Yanına gittim .Bana dedi ki
"revire git"
"ne için"
"git dedim onlar bilir"
Revire gittim üst kattaydı.Ben içeri girince doktor
"kolundaki alçıyı çıkarabiliriz" dedi
"çabuk oldu" dedim
"aslında daha çabuk olabilirdi, tam olarak kemik kırılmamıştı zaten hasar görmüştü sadece.Ben garanti olsun istedim "dedi
Kafa salladım anladım dermişçesine.
"tamam geç şöyle"
Alçım nihayet çıkmıştı ve şu anda boştum hemen mektubnu tercüme etmeye başladım.
"sana bu bölüm hakkında bilgi vermek istiyorum.Kızlar bölümü,küçük bir bölüm,size göre çok az kişi var. Sınıflar, yatakhaneler vs hepsi bir binada ancak yemekhane için çıkabiliyoruz o da siz dersteyken.Buradaki boş zamanımın çoğunu camdan bakarak geçiriyorum.Seni görmeye çalışıyorum,arkadaş edinmiyorum çünkü korkuyorum ya yanımda götürmek isteyeceğim biri ile tanışırsam diye.
Buradaki dayak çok kötü ama sen de anlarsın senin de başına neler gelmiş ilk günden.Yunusun söylediğine göre kolun kırılmış.
Bundan sonra her gün bu şekilde mektuplaşalım ,sen bana planını anlar ben sana burada sana yardımcı olabileceğim konularda bilgi vereyim.
Seni çok özledim"
Ve mektubun sonuydu. Ona cevap yazmak için 15 dakikam vardı.Bugün bizden sonra yemekhaneye gideceklerdi.Çünkü bugün bizim derslerimiz öğleden sonraydı.
Yazmaya başladım.Aklımda olmayan harfler için başka bir kağıda alfabeyi yazıp karşılıklarını yazmıştım.
"sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki ama bunu sıranın altına yapıştırmama 15 dakika kaldı.
Seni çok çok özledim ama bunları karşılaştığımız zamana saklamak istiyorum.
Kolumun alçısını çıkardılar madem bahsettin, şu an iyiyim merak ediyorsan.Planlar konusunda fazla bir bilgiye sahip değilim ama şu an elimde bunlar var
- 1 adet bozuk güvenlik kamerası
- C bölümü
- Elektrik kesintisi
- Yangın alarmı
- Ve bize bazı yardımları sağlayabilecek bir çocuk
O da bizle geliyor yani 4 kişiyiz.
Yunus bahsetti mi bilmiyorum çıktıktan sonrasını o halletti.
Dürbünle D bölümünde ne olduğunu öğrenmeye çalışırken tüm perdelerin kapalı olduğunu ama birinden bir kızın baktığını görmüştüm.Sarışın bir kızın. Ama tanıyamadım çünkü hem çok uzaktı hem de yüzü fena bir haldeydi.
Eğer o gerçekten sen isen sana onu yapan kişiyi bulacağım ve ..."
Mektubun sonu buydu.Yemekhane için anons yapacak olan adamın geldiğini görünce mektubu katlayıp cebime koydum.Adam anonsunu yaptı ve benim yerime oturdu.
Bant bulmalıydım. Yatakhanede vardı ama yukarı çıkarsam adam neden yukarı çıktığımı kısıtlı süre olduğunu ve hemen yaemekhaneye gitmem gerektiğini söyleyecekti.Düşündüm ve
"yukarıdan bir şey alıcam da "deyip hemen yukarı çıktım.Odamdan bantı cebime atıp koşarak yemekhaneye gittim ki kimse gelmeden bantlayabileyim.Ama çok geç kalmıştım tabi ki.Yemekhane dolmuştu.Mecbur yavaş yavaş yeyip en son çıkanlardan olacaktım.Yemeğimi aldım ve o masaya doğru giderken o masanın dolu olduğunu gördüm.Ve gidip başka bir masada olan yunusun yanına oturdum
"orayı tutmuş olman gerekiyordu."
"ben de geç çıktım, rehberlik öğretmeni konuşmak istedi" dedi
"ne yapacağım ben şimdi?"
"yavaş ye en son çık.Onlardan çıkmış olur Sen de o masaya geçersin."
"biri bana neden masa değiştirdiğimi sorarsa?"
"Burada Su kalmamış dersin."
"ama su var burada"
Cevap vermedi.Bardağına su döktü ve içmeye başladı.Sürahinin yarısı dolu idi.Bir o Bir ben suyu bitirdik.
Dediği gibi yaptım ve nerdeyse herkes çıktıktan sonra oraya geçip notu yapıştırdım.Adam arkamdan bağırdı
"hadi acele et toparlayacağız buraları"
"tamam çıkıyorum şimdi" deyip Zaten soğuk gelmiş yemekleri yavaş yemek için buz gibi yaptığımdan son iğrenç lokmayı da ağzıma atıp, tepsiyi aldım.Tepsiyi yerine koydum ve Sınıflara F bölümüne gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış
Adventure18 yaşın altındaki çocukların suç işlemesi durumunda gönderildiği zorunlu, yatılı bir okul vardı. Burada suç işleyenler hem cezası süresinde yatılı olarak kalıyor hem de eğitim görüyordu. Böylece çocuklar eğitimlerinden de geri kalmıyordu. Ama her ş...