200121| Gümüş Kanatlar Serisi II - Kaçak | Bölüm XXI [Güncellendi]

2.1K 247 20
                                    

Noah

Elimin altında kıpırdayan boğazı dikkatimi dağıtıyordu. Lanet olası muhafızların daha cesur olmalarını, en azından bana karşılık verecek kadar cesur olmalarını bekliyordum fakat bok kafalıların biri bile bana karşılık vermemişti. "Onu görmemi engelleyemezsiniz" dediğimde, parmaklarımın arasındaki boğaz hafifçe kımıldadı. Sonunda bana karşılık vereceğini düşündüm, Raphael bok kafalıların liderlerinden biriydi. Saldırıyı görmezden gelemezdi.

Zorlukla nefes aldıktan sonra "Onu görmeni engellediğimiz yok" diye soludu, söylediklerini zorlukla anlayabildiğimden boğazındaki elimi çekmiş, onu fırlattığım duvara yaslamıştım. "Aniden ortadan yok oldu, ne karıştırdığını bir tek tanrı biliyor." Ortadan yok olmuştu öyle mi? Kahrolası herif daha birkaç dakika önce bana kadınımın kafayı yediğini söylemişti, ne çabuk yediği kafasını düzene koymuştu da kararlar alıyordu?

"Beni. Ondan. Uzak. Tutamayacaksınız" dedim her sözcüğü vurgulayarak, Ariel buralarda bir yerdeyken onu görmemeye katlanamazdım. Onu görmeli, iyi olduğuna emin olmalıydım. Bunu anlamıyor muydu? Burada cinayetlerle ve geri zekalı iblislerle uğraşırken sürekli onu düşünüyor olmak yeterince zordu.

Raphael başını iki yana sallayarak duvardan uzaklaştı. Hareketlerinde adını koyamadığım bir tutukluk vardı. Boş odanın içinde hızlı adımlarla yürürken "Benim de onu gördüğüm söylenemez" diye homurdandı. "Michael, bunun normal olduğunu söylüyor fakat karşılaşacağın kişi tanıdığın kişiye hiç benzemiyor Noah, buna kendini hazırlasan iyi edersin." Başını iki yana sallarken, gerçekten öfkelenebilirmiş gibi öfkeyle tısladı. Muhafızların yasak olan hisleri tam anlamıyla yaşayamadıklarını biliyordum. Bugüne kadar gerçek anlamda öfkelenebilen tek muhafız görmüştüm, o da tam olarak muhafız sayılmazdı. Muhafızlar öfkelenmez, kontrollerini yitirirlerdi. Yasak olanları birebir yaşamaya başladıklarında, dönüşüp düştüklerini duymuştum. Joel ve Boel'e olduğu gibi. İki kadın da kendilerini yasak düşüncelere kaptırıp, dünyanın dibini boylamışlardı. Nefes verirken, Ariel'in beni kendinden uzak tutmayacağını düşündüm. Ortalarda olmak istemiyorsa da bir şekilde beni bulurdu, benden uzak durmazdı.

Nefes verirken, bok kafalı Fenrir'in başka bir plan yapmamış olmasını dilemekten başka bir şey yapamadım. Yeni bir kayboluşla uğraşamayacak kadar yorgundum.

Duyuyor musun Fenrir! Molaya ihtiyacım var.

**

Uriel gözlerini devirerek bana baktı. Yaptığı şeyin son derece aptalca olduğuna inandığını görebiliyordum. İçine sıçmak istediğim mantıkları yüzünden, sinsi planların aslında tamamen saçma olduğunu bir türlü kavrayamıyorlardı. Onlara göre her şey dürüstçe ve adil bir şekilde halledilmeliydi. Yalan gereksiz, günah ve tehlikeliydi. Kıçımı yesinler.

Gözlerini tekrar yuman adamı izledim. Yalan söylememesi için, ona öğrettiğim yalanları bir kez de ciddi olarak tekrarlamak zorunda kalmıştım. "Kanatlarını yerlerinden sökerim Uriel, Luna'yı kendi ellerimle parçalara ayırırım Uriel. Victor'a annesinin çocukları iyileştirmek için gitmediğini, kaçırıldığını söylerim Uriel."

Bunu elbette yapmazdım, ben bile o kadar acımasız bir adam değildim fakat yine de Uriel bunun Micheal'ı harekete geçirebilecek tek şey olduğunu söylemişti. Ariel'i bulabilmek için Michael'a aşık olduğumu bile iddia edebilirdim. Bu gerçekten umurumda olmazdı. Dakikalar geçti, Uriel'in yüzünde onlarca ifade belirse de bir türlü gözlerini açmıyordu. Kahrolası herif, düşünceler yerine telefon kullansaydı en azından ne hakkında konuştuklarını bilebilecektim. Biz kurtlar bu konuda çok daha iyiydik en azından konuşmalarımız duyulabiliyordu.

Bana birkaç insan ömrü gibi gelen dakikalar sonra Uriel bana dönerek hafifçe iç çekti. "Michael da onu bulamıyor ama onu bulduğunda senin yanına getireceğine söz verdi" dedi, hafifçe gülümsemeye çalışırken. "Biraz çıldırmış gibi davranman gerekebilir, durumu abartmış olabilirim"

Kaçak - Gümüş Kanatlar Serisi IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin