Uriel
Sadece dikkatli gözler gökteki ani değişimi görebildi. Işık öyle hızlı, öyle aceleciydi ki onu tutamamış, ne olduğunu anlayamamıştım. Şimşekler göğü aydınlatırken, parlak dehşetin içinde bir mücevher gibi parlayan konuta bakıp, neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.Göğün alt katlarından gelen mırıltılar kulaklarıma ulaşacak kadar kuvvetliydi. "Sonunda çıldırdı" diyordu biri "Şiddete meyletmeye başladı" diye ekledi bir başkası.
Michael'ı tanımayanlar için ayrım yapmak zordu fakat ben – ve ilk kandan gelen diğer herkes – öfkeli şimşekler ve diğerlerini ayırabiliyorduk. Evinde her ne olduysa, olan şey onu dehşete düşürmüştü. Öyle bir dehşet ki Michael gücünün üstündeki kontrolünü yitirmiş, tüm gözlerden sakladığı kudreti dışarı taşmıştı. Yavaş adımlarla odamı geçip pencerenin önüne geldiğimde zihnimden onun zihnine dokunmaya çalıştım.
"Kapak mı gevşedi?"
Cevap yerine Michael'ın kendisi geldi.
Bugüne kadar hakkında söylediğim her şey silinebilir. Michael'ı daha önce hiç bu kadar garip görmemiştim. Göğün kapıları açılmış, tüm insanlara cennet müjdelenmiş ve insanların yeniden inanç kazandığını görmüş muhafızlar kadar mutluydu. Odama dalıp beni güvenli ışığın içinden çektiği an düşünebildiğim tek şey bu olmuştu. Onu bu kadar... bu kadar canlı gördüğüm ikinci bir an hatırlamıyordum. Ellerimi alıp şakaklarına yasladı. Düşünceleri başkalarının zihnimden okuyamayacağı kadar hızlı ve öfkeli anılarla doluydu, yine de tüm karmaşanın içinde bana göstermek istediği asıl şeyi buldum. Zihninin gerisinde çınlayan o ses beni binlerce kez yaraladı. Umut kapanmış tüm yaralarımı teker teker açtı, beni onun ellerimizden kayıp gittiği geceye geri götürdü ve geri getirdi. O tek kelime, kardeşimin adını fısıldayan o kısılmış, acıyla çatlamış fakat umut dolu ses zihnime sızıp açılan tüm yaralarımı iyileştirdi.
Duygularımı dizginleyebilmek için elimden geleni yaptım fakat kanımda kaynayan mutluluğu nasıl engelleyebileceğimi gerçekten bilmiyordum. Soracak binlerce sorum, almam gereken cevaplar vardı fakat ben, oynadığımız kanlı oyunun ortasında sessizce onu izlemekle yetindim. Gözleri yaşlarla dolmuş, bugüne kadar en çetin savaşlarda bile nefes nefese kalmamış olan savaşçı nefes nefese kalmıştı.
Dünyanın her bir köşesinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığına emindim fakat onu durdurmadım. Doğanın dengesinden sorumlu olan melekler bile bunun için onu uyarmadılar. O kadar uzun zamandır kendini hislerine kapatmıştı ki şimdi aniden Ariel'in sesini duymak onu mahvetmişti. Odaya bizi meraklı kulaklardan saklayacak kalkanı yayarken "Eth bunun gerekli olduğunu söylüyor" diye mırıldandı " Hükmedecekse bağımsız olmalı, Eth'e hak veriyorum ama..." Susup gözlerime baktı, ama sözcüğünden önce ne söylediyse önemsiz olduğunu biliyordum. Michael işini şansa bırakmaya alışık değildi. Hayatında hiçbir şeyi beklememiş, sabretmek zorunda kalmamıştı.
Bundandır cevap vermedim. Verecek bir cevabım yoktu. Ben bile bu düşünceyle acı çekerken, Michael'ın ne hissettiğini tahmin bile edemiyordum.
"Bilgeler ellerinden bir şey gelmediğini, bunun Ariel'in kaderi olduğunu söylüyorlar" dedi belli belirsiz bir sesle. "Hapsettiğim cadılardan hiçbiri kapıyı açacak kadar güçlü değil. Eth bile o kapılardan geçemiyor, ne yapabilirim Uriel? Sesini duydun, acısını duydun. Ne yapabilirim?"
"Bilmiyorum" dediğimde başını kaldırıp gözlerime baktı. Diğer muhafızlar, öfkeden gözü dönmüş bir lider görüyordu. Ben acıdan deliye dönmüş bir adam görüyordum. "Büyü kitaplarını bu yüzden mi okuyordun?"
Omuz silkip, ellerini yatağımın yanında duran kitapların üstünde gezdirdi. Geçitleri araştırıyordum, geçitlerin hassas noktalarını, onları tutan tılsımları. "Bir şey anladığım yok" diye mırıldandı umursamaz bir sesle "Sadece onların ne yapabileceğini saptamaya çalışıyor, belli büyülere karşı önlemler alıyorum. Ben ortalarda yokken, halkı koruyacak önlemler"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak - Gümüş Kanatlar Serisi II
FantasiAriel Silverfang başını belaya sokmaya devam ediyor. Tekme. Ariel, bezgin bir şekilde göz kapaklarını kaldırırken karşısındakinin kim olduğunu biliyordu. Adamın yüzüne bakıp hafifçe gülümsedi. Tekmelerin, zincirler kadar acıtmadığını hala öğrenememi...