Bölüm 6-) Kim bu İçimdeki?

845 28 0
                                    

Multimedya: Gülden

Bölüm Şarkıları: Adele - Someone Like You

Selena Gomez - The heart wants what it wants

(NOT: Bölüm Gülden'in ağzından devam ediyor.)

İyi okumalarrrr :)

Bazen, bir şeyi düşünmeden yaparsınız. Hatta öyle düşücesiz gibi durursunuz ki dışarıdan bakanların sizin vicdanınızın olmadığını düşünürler. Kimse içimizi bilmiyor ki. Ne yaşadığımızı, nasıl bir yıkımın altında kaldığımızı bilmiyorlar, bilmiyorlardı. Kimse sizin kalbinizin çığlıklarını duymuyor mesela. Ya da ruhunuzun eridiğini. Hiç yaptınız mı kalabalık bir sokağın ortasında hıçkıra hıçkıra ağlayarak kendinizi teselli edememeyi ? Ve ya başınızı omzuna koyupta karnınıza ağrılar girene kadar gülmeyi? Ya da sinirden derinizi çizmenizi ? Ya da... Hiç birşeyi hissetmemeyi ? Beyninizin bir kısmı ağlarken diğer tarafının kahkalar atmasını?

Durmadan koştum, koştum. Kimseyi dinlemeden herşeyimi arkada bırakarak koştum. Belkide şuan kardeşim ölüyordu. Belkide ailem herşeyden bihaber evdelerdi. Belkide Serenay yakalanmıştı. Bende olaylardan bihaber olduğum kadar olayın ortasında olandım da. Dışarıdan birisi bana acıyabilirdi. Ya da üzülebilirdi, üzülebilirdim.

Şuan yanımdan gelen birisi beni dövse işi bitince 'Eyvallah' derdim. Hiçbir acı benim ruhuma olan acıdan daha büyük değildi. Hiçbir acıma duygusu ruhuma olan acımamdan daha büyük değildi. Kolay kolay sinirlenmezdim. Hatta kavga olduğu zaman karşı tarafı sinirlendirir. Kendim normal birşey yapıyormuşçasına rahat ederdim. Ama şimdi öyle değildi. İşler tam tersi olmuş, sinirlenen taraf ben olmuştum.

Nefesimin kesildiğini hissederken, karnımdan çekilip hızlıca beyaz bir arabaya kondum. Arabanın beyaz olması dikkatimi çekerken, bu arabanın içinin gözümü bir yerden ısırdığını fark ettim. Önde siyah kapşonunu kafasına takmış bir adam vardı. Yüzünü göremediğimden adam demem saçmaydı ama, direksiyondaki elleri hafif hafif nasırlıydı. Bu elde bir yerden ısırmıştı ama çözememiştim. Ağzıma bir bez bağlanırken çırpınmaya başlamıştım bile.

Artık gücümün son demlerini, beni tutan kişinin eline tırnaklarımı geçirdim. Adam acıyla inlerken, onun bu afallamasından yararlanarak kapıya doğru davrandım. O sırada sürücü adam, beni kolumdan tutup yanına çekti. Ön koltuğa sertçe oturulduğumda kolumu hızlıca kurtarmaya çalıştım. Bu araba gerçekten gözüme tanıdık gelmeye başlamıştı. Sürücünün kim olduğunu gerçekten merak ettiğimde sürücünün eline baktım. Parmağında et beni vardı. Yüzünde siyah birşey ile kapatmıştı. Bu kim olduğunu öğrenmemi engellerken, sinirlenip daha da şiddetli elimi çektim. Sürücü de kıpırdadığından araba sarsılmıştı. Bir an kaza yapacağımızı düşünmüştüm çünkü gerçekten öndeki tırla yapışık gibiyorduk. Araba, küçük bir arabaydı. Yani daha hızlı gitse tırın altına girebildik, o derece basıktı. Bir otobandaydık. Arabalar sıktı ama trafiği oluşturacak kadar çok değillerdi. Makas atarak arabaları geçebilirdik ama bu otobanda çok fazla halfiyat kamyonu ve tırlar vardı. Bu hızda makas atarak gidecek olursak ölmemiz an meselesiydi.

Elimi kurtardığımdan amacım bir aralar kapıyı açıp atlamaktı. Ama sürücüde bunu fark etmiş olacak ki daha da hızlanmıştı. Bu hızda atlarsam ölmem kaçınılmaz olurdu. Arkada beni tutup arabaya çeken kişi benim eline tırnaklarımı geçirdiğimi ve öne geçtiğimi yeni yeni idrak ediyordu. Sonu görünmeyen bir tünele girdik. İnsan burnunun ucunu göremezken, arabaların sinyal ışıkları sadece ufak bir aydınlanma yapıyordu. Hava zaten fazlasıyla karanlıkken gecenin bir köründe bu kadar arabanın neden burada olduğunu merak ederken, aklıma gelen dahi (!) planla arabanın koltuğunun altına kendimi sıkıştırdım. Burada benim girebileceğim kadar yer vardı. Küçük bir bedenim olduğundan rahatlıkla küçük yerlere girebiliyordum.

Tünelden çıktığımızı, yüzüme gelen market ışıklarından anlamıştım. Arabadakilerden birisi biz tünelden çıktıktan hemen sonra:

" Gülden nerede lan?!" dedi. Adımı nereden bildiğini sormak için ağzım hazır olda beklerken, konuşmamamın bu plana daha uygun olucağını düşündüğümden ve beni yakalayıp hırslarını daha kötü çıkartacaklarını bildiğimden de sustum ve söylediklerini dinlemeye başladım.

"Nasıl patron?"

"Bir kıza sahip çıkamadın mı lan?"

"Abi yanındaydı senin tünele girdik ondan öncede yanında yok muydu ?" bu sözler üzerine diğer adamın patron dediği kişi ağzında birkaç şey gevelemişti ama anlamamıştım.

"Patron o zaman Baba'ya söyleyelim yoksa kendi öğrenir, bilirsin." Baba dedikleri kişi gerçekten merak etmiştim.

"Şu benzincide durup söylesek iyi olucak." Diye söylendi Patron dediği kişi. Araba bir kaç dakika sonra yavaşlayıp dururken, iki kapının açılma sesi geldi. Koltuğa biraz daha gömüldüm çünkü önden baktıklarında beni rahatlıkla görebilirlerdi. Arabayı kitlediklerinin sesini duymadığımdan kafamı hafifçe dışarıya çıkartıp arabanın etrafında birinin olup olmadığına baktım ve kimse yoktu. Pompacı arkasını dönmüştü ve makineye birşeyler yazıyordu. Bende fırsattan istifade olarak tamamen vücudumu dışarıya çıkarttım ama hala yerdeydim. Yukarıyı hala tam olarak görmüyordum ve kimseden de ses gelmiyordu. Kimsenin olmayacağı düşüncesine kapılarak elimi kapının kulpuna götürdüm. İşim kapıyı açıp kaçmak olacaktı. Hızlı koşardım ve çabuk yorulmazdım ama bir süre büklüm büklüm oturduğumdan hafifçe kaslarım acıyordu. Elimi yavaşça kapının kulpuna getirdim ve kapının açılma sesi geldi. Sığabileceğim kadar kapıyı açıp oradan kendimi sıyırdım. Etrafımda kimse yoktu. Ayağa kalktım ve koşmaya hazırlanırken bu sesler beni durdurmaya yetmişti.

"Patron sen gir içeriye ben şu benzinin parasını ödeyeyim."

"Tamam. Çabuk ol daha Baba'yla konuşacağız." Hemen eğilirken kenardan adamları bulmaya çalıştım. Arkama da baktım ve tam arkamda patron dediği adam vardı. beni fark etmemiş gibiydi ama ben hafifçe öne doğru kaydım. Beni görme tehlikesini göze alamazdım.

Kapının açılma sesi gelmişti. Adamın homurdanışını ve ağır küfürlerini kapı kapalı olmasına rağmen duyabiliyordum. Kapının tek tarafı açıldığını görmüştüm. Diğer tarafının kapı kulpu yoktu. Ve şanssızlığım yine son sürat devam ettiğini belli etmek istercesine bu tarafın kapısı düzgündü. Her türlü yakalanacaktım. Ben belki şansım yaver gider diye düşünürken araba çalıştı, araba yol alırken ben orada başı boş kaldım. Hemen fırsattan istifade pompacıların durduğu yere ilerledim. Araba geri geri geleceğini belirten sinyaller gönderirken kulağıma, adımlarımı hızlandırdım. Bir kol hissettim omzumda baktığımda o adamdı. "Gel bakalım küçük fahişe!" diyip beni arabaya doğru sürüklemeye başladı. Adam izbandut gibiydi. Adam önde bende ciddi anlamda yerde sürünerek geliyordum. Önüne bakıyordu. omzumu tutan ellerini sertçe ısırdım. Adam acıyla inlerken omzumu çok fazla sıkmadan tutmaya başladı. Ağzıma kanın tadı gelmeye başlayınca daha da ısırdım. Beni tamamen bıraktığından emin olunca dişlerimi elinden çıkardım. Ve var gücümle koşmaya başladım. Arkama baktığımda adam "Patron!!" " Kız kaçıyor Patron!!" diyip duruyordu. Sert bir yüzeye çarpınca gerileyip düştüm. kimin beni düşürdüğünü görmek için kafamı kaldırdığımda bunun Kerem den başka biri olmadığını gördüm. Yutkundum, yutkunduk. Patron dediği diğeriyle uğraşırken Kerem beni arkasına çekti. Dudağımı yaladım ve dişlemeye başladım. Ayak seslerini duyduğumda Kerem'in elini kolumda hissettim. Daha sonra hızla çekildiğimden yere düştüm. Kerem bana korkunç bir ifadeyle bakıyordu. Kaşlarımı çatıp tedirgince ona baktım. Beni korumasını bekliyordum. Patronun sesini duydum.
"Bizden kaçabilecek kadar akıllı olabilirsin ama hesaba katmadığın şeyler var." Çatık kaşlarımı daha da çattım ve Kerem konuya girdi.
"Herkese güvenmemelisin."
Hızla doğruldum. Heryerim sırılsıklamdı. Terden bayılacak gibiydim. Kurumuş ve yapıştırılmış gibi olan gözlerimi açtım. Etrafa baktığımda burayı hiç tanımıyordum. Dışardan duyulacak bir şekilde yutkundum. Korkuyordum. Hangisinin gerçek olduğu hakkında bir bilgim yoktu. Kapıdan Emre çıktığında kaşlarımı çattım.
"Senin ne işin var burada Emre?"
"Asıl senin ne işin var? Burası benim evim."
Bölüm Sonu.
Yağmur





SAPIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin