Multi: French Montana, Swae Lee - Unforgettable
"Ben... bilmiyorum. Sana benzeyen bir çocuğum olsun isterim ama daha hiç bir şey garanti değil. Belimde dövme var, aynısı sende var ve ne olduğu hakkında hiç bilgim yok. Gözümü senin evinde açtım ve hala bana ne olduğunu anlatmıyorsun, nel-" sözüm havada asılı kalırken Emre sertçe bağırdı.
"Hiç bir şey bilmeyeceksin. Buna asla izin vermem. Sana zarar gelmesine izin veremem, yeni kavuşmuşken..." son cümlesini fısıldayarak ve kendine söyler gibi söylediğinde üzerine gitmedim. Derin nefes alıp arkama yaslandım. Dirseğimi arabaya yasladım ve avucumun içine de yüzümü yerleştrip rahatlamaya çalıştım. Aklıma soru takılırken Emre'ye döndüm. Kaşlarımı çatmıştım.
"Emre, okulumuz ne olacak? Okumayacak mıyız? Tatilin bitmesine çok az kaldı. Bir şekilde halletmeliyiz." dedim. Yüzünü bana çevirip güven veren sesiyle konuşmaya başladı.
"Beraber aynı okula gideceğiz, aileni endişe etme. Onları hallettim. Bundan sonra senin olduğun her yerde ben de olacağım. Ayrılmayacağız." dedikten sonra gülümsedi. Ona sinirli olduğumda bağırmak bile gelmiyordu içimden. Bağırsam cam gibi tuzla buz olacak gibiydi.Başımı sallayıp önceki pozisyonuma geri döndüm.
Emre adımı seslendiğinde yumuşacık başlıktan kafamı kaldırdım. Havaalanına gelmiştik. Hızlıca indim arabadan ve Emre'nin yanına geçtim. Belimden tutarken başımı nazikçe öptü ve uçağımızın yanına geldik.
Uçaktan inerken Emre biraz hızlı davransa da benim midem bulanmıştı. Sanırım otobüs gibi uçak tutmuştu. Emre hızlıca merdivenlerden indi ve önümüzde duran arabaya bindik. Arka koltuğa yerleşmemle mide bulantım biraz daha artmıştı. Elimle karnımı tutup kaşlarımı çattım. Emre kasılmamı fark etti ve bana döndü.
"Sevgilim, bir şey mi oldu, iyi misin?" Emre peş peşe sorular sorarken bir sorusunu kestim.
"Midem deli gibi bulanıyor biraz hızlı olsak iyi olacak yoksa kusucağımı hissediyorum." Emre önde ki şöföre bir şeyler söyledi ve karnımın üstündeki elimin üstüne koydu elini. Ona anlamsızca baktım. Beyin işlevlerim yok gibiydi. Gözlerinin içi parladığında hayır dedim, lütfen umutlanmasın...
"Sadece mide bulantısı mı? Emin miyiz?" Gözlerimi irileştirdim. Basit mide bulantısını hamile olabileceğime yormuştu. Emre gerçekten de bebek istiyordu. Araba durduğunda dışarıya baktım. 5 yıldızlı lüks bir otele gelmiştik. Elimi yanağına koydum. Toplantı için ettiği traş yüzünden tek tüy bile yoktu. Samimice gözlerinin içine baktım ve gülümsedim.
"Daha çok erken. Bu kadar umutlu olma."
Elimi çektim ve kapımı açıp dışarı çıktım. Temiz hava iyi gelir diye düşünerek derin nefes aldım. Mide bulantım komaya sokacak derecedeydi. Hızlı adımlarla otele girdim. Emre peşimden hızlıca gelip kartı görevliden aldı ve belimden tutup asansöre yönlendirdi. Girdiğimiz gibi düğmeye bastı. Katımıza geldiğinde asansör kapı açılmasıyla hızla kendimi attım. Elimle ağzımı kapatmıştım, midem ağzımda gibiydi.
Kartı kaydırıp kilidi açtı ve ben önüme gelen ilk kapıya girdim. Elimi ağzımdan çektiğim gibi kusmam bir olmuştu. Emre yanıma gelip saçlarımı topladı ve yanıma eğildi. Tuvaletin kenarlarından destek aldım ve bir süre daha kustum. Kusmam bittiği gibi Emre kollarımdan kaldırdı ve yüzümü güzelce yıkadı. Kuruladıktan sonra da -bütün yükümü Emre'ye vermemden anlasa gerek- kucağın aldı ve yatağa götürdü. Yatırdıktan sonra üstümü de örtüp televizyonun kumandasını başucuma koydu. Anlımdan öptükten sonra yüzüme gülümseyerek baktı.
"Sen biraz uyu, yanına ağrı kesici ve biraz da yemek koyarlar. Telefonun, televizyon kumandası gibi şeyler de yanında. Biliyorum, umutlu olma diyorsun ama bir de hamilelik kontrol şeysinden koydurucam. Sen biraz iyi olduğunda onu dener misin?" Başımı salladım yorgunca. O kadar uykum vardı ki gözlerim istemsizce kapandı. Emre ufak öpücük kondurduktan sonra eşyasını hazırlayıp çıktı. Bende derin bir uykuya daldım.
***
Evlendirme Programı gördüğümde kumandayı yanıma koydum.
1 haftadır kuzenim Aslı'nın yanında İzmir'deydim ve günlerimin hiç biri farklı değildi. Dışarıya çıkmıyor, fast-food gibi şeyleri asla yemiyor, sebze yemekleri yiyordum. Sülalemizde belki de en yakın olduğum kişiydi Aslı. Onu hastaneden aradığımda hemen gelip almıştı beni ve şimdi yanındaydım. Gülden'i çok özlemiştim ve yaptığı şeyler umurumda değildi. O bana bilerek zarar vermemişti. Aslı da kafa birisiydi ama benden 5 yaş kadar büyük olduğu için pek konuşacak şey bulamıyorduk. Aslının yaptığı yemekler her zaman çok güzeldi ama benim canım bir şey istemiyordu ve günden güne eriyordum.
Aslı odaya girdiği gibi gülümsedim. Elindeki koca kupalardan birini uzattığında teşekkür edip elinden aldım. Sıcak kahveden bir yudum aldıktan sonra televizyonun sesini biraz daha açtım. Aslıyla evlenme programındakileri çekiştirirken oturduğum koltuğa biraz daha yayıldım. Yine uyku bastırırken gözlerimi açık tutmaya çalıştım. Aslı da halimi görmüş olucak ki konuşmasını kesti ve battaniye getirip üzerimi örttü. Derin uykuya daldım.
***
Hızlıca gözlerimi açarken ağzıma gelmiş kusmuğumu atmak için tuvalete koştum. Bütün midemi çıkartırken destek aldım. Bütün saçım yapışmıştı. Aşırı terlemiştim.
Yüzümü yıkayıp tuvaletten çıktım ve bavulumun küçük gözünü açıp saç lastiğimi çıkartıp saçımı yukarıdan dağınıkça topuz yaptım.
Baş ucumda ki komidine yöneldim ve üzerindeki hamilelik testini aldım. Kutusundan nasıl kullanıldığını okuduktan sonra tuvalete gidip idrarımı teste koydum. Çıktığımda testi yanıma koydum. 2 çubuk olursa hamile demekti. Tek çubuk hamile olmadığını gösteriyordu. Yanıma koyup telefonumu elime aldım. Emre mesaj atmıştı.
Gelen:Emre'm
Uyanık mısın? Yanına gelmemi ister misin?
Gelen:Emre'm
Kendini iyi hissetmiyorsan birisini yollayabilirim ya da ben gelebilirim.
Gelen:Emre'm
Geliyorum. İşim bitti.
Son mesajını yaklaşık 45 dakika önce atmıştı. Tamam dedikten sonra telefonu yanıma bıraktım ve testi elime aldım.
Nefesim kesilirken gözlerimi kırpıştırıp tekrar baktım.
2 çizgiyi gösteriyordu!
Kapı açıldığında ağzım açık, gözlerim kocaman Emre 'nin içeri girişini izledim. Gözümden yaş akarken dudağımı ısırdım. Emre' nin gözü elime iliştiğinde o anlamadan ben söyledim.
"Emre hamileyim."
Emre'nin gözleri sonuna kadar açılırken ayağa kalktım. Deli gibi başımın dönmesini umursamadan Emre'ye koştum. Kollarını açarken kucağına zıpladım ve sıkıca sarıldım.
Belimden sıkı sıkı tuttuğunda omzum ıslanmaya başladığında ben de ağlamaya başladım.
Kucağından indirdikten sonra burnunu çekti ve omzumdaki saçlarımı geri itti. Sesi titrerken konuşmaya başladı.
"Bebeği istemiyorsun biliyorum ama aldırmayalım nolur. Onun nokta kadar canına kıymayalım."
Gülümseyerek omuzlarında ki ellerimi saçına getirdim ve hafifçe okşadım.
"Onu asla aldırmam. O bizim bebeğimiz, ikimizin parçasını nasıl istemem? Ona çok iyi bakacağız. Yaşımız fazla büyük değil, farkındayım ama bunu halledebiliriz. Sadece ikimiz, tamam mı?"
Öyle sıcak gülümsedi ki, güneşim oldu sandım. Öyle güzel sarıldı ki, kendimi yuvama hapsettim.
Üstümü değiştirdim ve hemen bir hastaneye gittik, kan tahlili yapmak için. Kanımı verdikten sonra bekleme salonuna gittik ve susadığımı söylediğimde bana 5 şişe su almıştı resmen! 5 dakikada bir halimi soruyordu ve gülmekten karnım ağrımıştı neredeyse! Kan tahlilinin çıkması 45 dakika sürecekti, yani biraz beklememiz gerekiyordu. Emre otele gitmemizi, onlar arayıp haber verebileceklerini söylemişti ama istememiştim. Arada midem bulansa da pek sıkıntım yoktu.
Emre'nin omzuna kafamı koymuşken Emre fikir attı ortaya.
"Ultrasona mı girsen? Hem bebeğimizi de öğreniriz." sırıtırken konuştum.
"Daha bebek olup olmadığını bile kesin olarak bilmiyoruz. Hem olsa bile çok küçüktür. Görmemiz imkansıza yakın."
Emre kaşlarını çattı. Biraz sinirlense de çok sorun haline getirmediğini düşünerek rahat omzuna iyice gömüldüm. Gözüm daldıktan sonra kendimi uykuya teslim ettim.
Emre omzuma yumuşakça dokunurken pamuk sesiyle konuşuyordu.
"Bebeğim, Gülden haydi kalkın. Sonuçlar çıktı bizi bekliyor doktor." Esnerken doğruldum ve Emre'nin elini tutup kalktım ayağa. Doktorun odasına girmeden önce ikimiz de derin nefes çektik. Kapıyı açarken durdum. Emre'ye dönerek elimi yanaklarına koydum ve gülümseyerek konuşmaya başladım.
" Emre'm bu odadan bebeğimizin olmadığını öğrenmemiz benim duygularımı asla değiştirmeyecek. Ne olursa olsun ne üzüleceğiz ne de duygularımız değişecek, tamam mı? Bebek yok diye kendini üzmeni istemiyorum." başıyla onayladığın da ufak bir öpücük kondurdu dudaklarıma ve kapıyı tıklatarak kapıyı açtık. Doktor elindeki kağıtlara gülümseyerek bakıyordu. Kapıyı açtığımızı görünce gülümsedi.
"Buyrun, oturun lütfen." gülümseyerel koltuğa oturdum. Emre karşıma oturunca gülümsedikten sonra doktora döndüm. Doktor samimi bir sesle konuşmasına başladı.
"Sözü fazla uzatmak istemiyorum. İkinizin de heyecanı yüzünüzden okunuyor. Sizi tebrik etmek ederim, 1 aylık bebeğe sahipsiniz! Size yemeniz ve yememeniz gereken şeylerin listesini vereceğim. Bunlara uyar ve düzenli egzersiz yaparsanız sağlıklı bir hamilelik geçirirsiniz. Tekrar tebrik ederim!"
Emre bir iki şey sorduğunda dinlemedim. Gözümü yere dikip durumumu düşündüm. İçimdeki canlı, beni 19 yaşında anne yapmıştı. Emre'nin en büyük iziydi bende ki. Doktorun odasından çıktık ve kocamam sarıldık birbirimize. Daha tabii ki çok erkendi ama aldırmak gibi bir seçeneğim yoktu. Arabaya bindik, uyuyacağımı söyledim ve uyudum. 24 saat uyusam da hala uykum olacak gibi hissediyordum. Yine pamuk gibi bir uykuya daldım. Bu günden sonra başlıyordu maceramız. Ve ben bunun üstesinden gelebilecek miydim bilmiyordum.
Yeni bölüm yazmaya başladım bile eheheheh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPIK
Teen Fiction"Ayrıyken işe yaramayan, girintili çıkıntılı bir yapboz parçasıydık. Ama birleştik, bir bütün olduk. Ve artık işe yaramayan olmayacaktık." ⭐⭐⭐ Gülden, Emre, Kerem ve Mine. Bu dörtlünün başı kimin başkanu olduğu bilinmeyen bir grubun etkisi altındal...