Önceki bölüm gibi çook severek ve gülümseyerek yazamadım bu bölümü malesef. Kerem'den de bahsetmem gerekiyor. Aşkdan çok tutku ve adrenalin dolu bölüm olduğundan bu şarkıyı seçtim. Umarım beğenirsiniz :))
Şarkı: Imagine Dragons - Believer
İyi Okumalar :)
***
Gerilerken yutkunup kendime 3 saniye süre tanımak istedim. Ama yapamadım çünkü arkamdan bir güzel edilen küfürler vardı. Kapıyı bırakarak geldiğimin aksi yönüne koşmaya başladım. GEçtiğim 3. kapıdan o izbandutun 2 katı birisi çıktığında "HASİKTİR!!" diye bağırarak solumdaki ilk kapıya girdim. Ben götümden zor nefes alıyordum ama adam neredeyse koşmadan beni yakalayacaktı! Girdiğim odanın anahtar deliğinde kilit olduğunu görünce düşünmeden kilitledim. Adam yumruklarken koşuş sesleri geldiğinde kapıya herkesin doluduğunu anlamıştım. Götüm rahattı çünkü kapı neredeyse zırhlıydı! Oda kapkaranlık ve biraz da metalimsi koktuğundan ne olduğuna bakmak için duvarda ışığı aramak için elimi gezdirdim. Adamların da vuruşları durduğuna göre kesin boktan bir yerdeydim. Elim yoğun olduğu anlaşılan birşeye sürüldüğünde üst dudağımı dişlerimin arasına aldım. Gözüm karanlığa iyice alışmıştı. Elime ışık düğmesi geldiğinde anında bastım ve ışıklar birkaç sönüp yanmanın ardından tamamen açıldı. Gözlerim irileşirken nefesim kesildi. Duvarda kanla "Buradan çıkış yok bebeğim." yazıyordu.
Belki hayatımda hiç çığlık atmamışımdır ama bu sırada...
Evet, çığlık attım.
Yutkunup derin nefes aldım ve etrafıma bakınmaya başladım. Pencereleri 2 - 3 tahtayla çapraz şekilde kapatılmıştı. Tahtayı biraz zorladığımda elimde kaldığında sırıttım. Hala kapıyı açmaya çalışmamaları beni iyice şüphelendirirken kırılan tahtadan göz ucuyla aşağıya baktım. Ben korkakça aşağıya bakarken burnuma yanık odun kokusu gelirken Allah'ım dedim. Nolur şimdi ölmeyeyim...
Kafamı odanın içine çevirip etrafa bakarken odada hiçbir şey yoktu. Kapının altından gelen dumanla gözlerim irileşti. Götümün yandığını görsem bu kadar şok olmazdım herhalde! Adamların seslerinin kesilmesinin nedeni sanırım buydu ama pek ihtimal vermiyordum öldüklerine. Büyük ihtimalle kağıt yakıp beni de tuzağa çekmeye çalışıyorlardı. Ama ben bunu yer miydim?
Yemek zorundaydım.
"Öldünüz mü lan?" demek herhalde o durumda en normal şeydi ve bende onu yaptım. Ses gelmeyince kapıyı açıp dışarıya çıkmak için adımımı attım. Atmamla ayağım sert zemine değiilde yumuşak birşeye basınca okkalı bir küfür savurdum. Adamlar gerçekten de ölmüşlerdi ve kağıt filan yanmıyordu. Yüzlerinde yanma izi yoktu ama sırtlarından vurulmuşlardı. Yüzümü buruşturdum ve ateşin olduğu tarafa doğru gitmeye başladım.
Keşke gitmeseydim.
Gerilerken nefesimi tutup hızlandım.
Önüme dönüp koşarken önüme merdivenler çıktı. Merdivenleri paldır küldür inerken herşeyi unutmaya çalıştım ama olmuyordu. 2-3 kat indikten sonra sanki oteldeymişçesine kapıların üzerinde numaralar ve kart girişleri duruyordu. Kaşlarımı çatıp daha hızlı inmeye çalıştım. Hızlı inerken ses yaptığım için birkaç kat sonra bir kadın çıktı karşıma. Yaşı 30'lardaydı. Fazla yaşlı değildi ama hayatın yorgunluğu göz halkalarına ulaşmıştı. Kıpkırmızı gözleri, mor göz altları, kurumuş dudaklar, uzun zamandır bakım yapılmamış ve kırışmış yüzleriyle kadının bedeni adeta kurtulmak için çırpınıyordu. Kurtulmaktan kastım da ölmek. Kadının sağından geçmeye çalışırken sağa geçti. Sola geçsem sola geçti. Kaşlarımı çatıp ne olduğunu sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPIK
Teen Fiction"Ayrıyken işe yaramayan, girintili çıkıntılı bir yapboz parçasıydık. Ama birleştik, bir bütün olduk. Ve artık işe yaramayan olmayacaktık." ⭐⭐⭐ Gülden, Emre, Kerem ve Mine. Bu dörtlünün başı kimin başkanu olduğu bilinmeyen bir grubun etkisi altındal...