Kendime geldiğimde hala Rüzgar'a bakıyordum. Sınıfta Rüzgar ve birkaç kız hariç herkes alkışlıyordu. Pelin'de alkışlamayanlara dahildi.
Pelin önümüzde oturuyordu. Rüzgar benim sabah ona attığım bakışı şimdi bana atıyordu. Çok utanmıştım ve eminim yanaklarım kızarmıştı. Bir şey yok dercesine kafamı salladım hafiften.
Hoca teşekkür edip yerime oturmamı söyledi. Ben de tavşanlar gibi ürkek ürkek yerime ilerledim.Yani Rüzgar'ın yanına.
Yerime oturup ona bakmamaya özen gösteriyordum ve haliyle dersten kopmuştum. Neyse ki imdadıma zil yetişmişti. Derken okulun bitmesine bir saat kalmıştı ve hava iyice kötüye gidiyordu.. Bu durum telaşlanmama sebep olsa da umursamadım.
Henüz okul başlayalı 1 gün bile olmamıştı ama sanki haftalardır okula geliyordum.
Hala Rüzgarla iki kelime etmemiştik. Çok tuhaf geliyordu bana. Yani neden konuşmuyordu anlayamıyordum. Sanırım bu yüzden aklımdan atamıyorum.
Kafamı sıraya koymuştum. Ona çaktırmadan baktığımda daha doğrusu çaktırmadan baktığımı zannettiğimde yakalanmıştım. Rüzgar'a değil tabii ki. Pelin'e.
Sanki kötü bir şey yapıyormuşum gibi sürekli beni izliyordu. Zaten Rüzgar'da kafasını gömmüştü bile devekuşu gibi sıraya. Bana doğru ters ters bakıyordu.
Birden Rüzgar'a da olan saçma ve gereksiz sinirimden ona bağırmaya başlamıştım.
Ve olaylar benim iradem dışı gerçekleşmeye başlamıştı.
"Ya ne sabahtan beri gözlerinle beni batırıyorsun yerin dibine? Naptım sana söyler misin? Düşman mı oldun tanımadan etmeden?" diye bağırmaya başladım. Doğru düzgün kelimeleri bile birleştirememiştim.
Umursamaz ve küçümseyici bakışlarla:
"Sen o kadar büyük müsün gözümde sana düşman olayım salak şey!" dedi alaylı bir şekilde kötü kadın kahkahası atmaya çalışırken.
Birden kendimi kaybedip üstüne atladım. Bugün cidden asla yapmayacağım şeyler yapıyordum. En önemlisi de beni umursamayan birini aklımdan atamıyordum.
Hemen saçlarına yapıştım. O kadar kendimi kaybetmiştim ki tek derdim saçlarını tek tek yolmaktı.
Birden birisi belimi kavradı ve beni kendine çekti. Elinden kurtulmak için direndim ama başarılı olamadım . Beni duvara kadar çektikten sonra kendine çevirdi ve o an bakışlarıyla beni çiviledi adeta. Donup kalmıştım ilk başta ama hemen mantığım devreye girip beni uyardı: "Kendine gel Belinay!"
Ters ters bakmaya başladım Rüzgar'a. Ardından da sesimi yükselttim.
"Sen niye benim işime karışıyorsun ya sana ne?!"
"....."Allah'ım resmen cevap vermiyordu. Bildiğin umursamıyordu. Sadece anlamsız bir ifadeyle bakıyordu suratıma.
Daha çok sinirlenmiştim ve Pelin'e doğru tam atılacakken tekrar beni yakaladı belimden.
Ardından yine saçmalamaya başlamıştım..
"Ha anladım. Sevgilini koruyorsun. Söyle o sevgiline gözlerini benden uzak tutsun!" diye çemkirdim.
Tekrar gitmek için yeltendim ama bırakmadı.
"Ya bırak dışarı çıkıcam. Korkma sevgiline bir şey yapmam." dedim bağırarak.
Hızla önce Rüzgar'a daha sonra Pelin'e öldürücü bakışlar atarak çıktım sınıftan.
Bu sırada yine bir zil çalmıştı. Hemen lavaboya koşmuştum.
Kendimi bir tuvalete kilitleyip ağlamaya başladım. Eve gitmeden önce bütün sinirimi atmam gerekiyordu ve ben yine sinirimi kendimden çıkarmıştım. Bunu kendime gelince fark ettim. Avuç içlerim ve bileklerim tam bir fiyaskoydu. Kanıyordu ve bazı yerler morarmıştı. Kesinlikle tırnaklarımı kesmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bugün Gökyüzü Daha Mavi
Teen FictionGüzel manzara deniz de değil de gökyüzündeydi sanki. Güzel manzara gökyüzü değil de O'ydu sanki.. Her güzel şeyin yanında katlanılması gereken kötü bir yanı vardır.