İmdat!

56 6 2
                                    

Belinay'dan


Titreyerek uyandım birden. Aslında titrediğim için değil ciğerlerime kadar işleyen bir koku yüzünden uyanmıştım.

İlk başta bir şey çakmamıştım fakat daha sonra ilgi alanıma nerede olduğumu bilmediğim bir yer girdi.

Lanet olsun şu halime bak. Sırılsıklam olmuştum. Nasıl bu haldeyken uyudum ben anlayamıyordum.

Başım felaket bir biçimde ağrıyordu. Acaba bayılmış mıydım? Ayrıca benim burda ne işim var? Sorularla bu sefer kendi başımın etini yiyordum.

A bir dakika.. En son karşıdan karşıya geçiyordum. Gökgürledi ve yere çömeldim panikle. Evet biri kucaklamıştı beni.. Allah'ım kimdi o? Yoksa.. Yoksa kaçırılmış mıydım? Babamı vuran kişi mi kaçırmıştı?..

Panikle ayağa kalktım ve üzerimden siyah deri bir ceket düşmüştü. Eğilerek yerden aldım ve beni uyandıran şeyi buldum. Sigara kokusu.. Ceketten geliyordu bu koku ve birden aklıma beni taşıyan kişinin de böyle koktuğu gelmişti.

Ceketi üstüme geçirdim. Tabii ki bu kadar üşürken onu burada bırakmayacaktım. Arkamdan ağlardı sonra (!).

İlk gördüğüm kapıya yöneldim ve kapıyı açmamla tek katlı bir yerde olduğumu fark etmem bir oldu. 5 basamaklı bır merdiven vardı. Hızlıca indim ve etrafıma bakındım.

Olamaz! Burası henüz hikayesini öğrenemediğim Belalı Sokak'tı.. Evimden biraz uzak olsa da yürüyerek gidilmeyecek bir yol değildi. Hızlıca hareket etmem gerekiyordu aksi taktirde beni buraya getiren kişi beni göndermek istemeyebilirdi.

Adımlarım hızlanmıştı. Bu arada yağmur da durmuştu. Biraz uzaklaşmıştım eski konumumdan. Gayet güzel bir şekilde yoluma devam ediyordum fakat birkaç serseri önüme çıkınca işler değişmişti.. Pis pis sırıtıyordu ikisi de. Üzerime doğru gelmeye başlayınca bende refleks olarak gerilemiştim.

"Ne istiyorsunuz benden?"
"A-aa canım sakin ol.. Sadece biraz sohbet edeceğiz."
"Yaklaşma bak! Yoksa çok fena olur." diye çemkirdim suratlarına.. Tabi onlar sadece güldüler haklı olarak.
"Ne olurmuş canım?"
"Aptal herif! Bana CANIM deme!" diye tekrar çemkirdim sanki onlardan kuvvetliymişim gibi.

"Senin dilin çok uzun sen gel de buraya biraz kısalım biz senin dilini.."

"Gelin de kısın!" diyerek meydan okudum ve başladım geldiğim yolu koşturmaya. Tabi onlarda peşimden..

Biraz onları yorduktan sonra virajı döndüm. Hemen ardından çıktığım kulübeye girdim. İçerisi hala boştu. Tek fark oraya bir tane battaniye gelmişti.

Birden o salakların sesini duyunca düşüncelerimden sıyrıldım ve kendime saklanacak bir yer aramaya başladım.

En iyi yer olarak kapının arkasını seçecekken bir şey fark ettim. Bir paspas vardı ve ucunun azıcık göründüğü yerde bir kapak. Kapağın altında da kim bilir ne vardı? -Allah'ım nasıl bir yerdeyim ben böyle?- O yüzden kapının arkasında kalmaya devam ettim.

Kapının arkası cidden sağlam bir yerdi. Bir çıkıntı vardı ve ben oraya rahatlıkla girebilirdim.

Harabe bir yer olduğu için hemen dikkatlerini çekmiş olsa gerek ayak seslerini duymaya başladım. Ardından da dilleri devreye girdi:

"Küçük fare!.. Nerdesin canım?"
-..

"Bak elma dersem çık armut dersem çıkma. Elma.." dediğinde gülmemek için zor tuttum kendimi. Bunlar cidden aptaldı. Şu halde olmasam kahkahayla gülerdim cidden. Komedi filminde ki salak adamlar gibiydiler..

"Off kaçırdık burada yok hadi gidelim.."
"Ya saçmalama burada işte Cüneyt kokusunu alıyorum."
"Oğlum köpek misin sen hadi.."
-...

"Haa tamam. Hadi gidelim."

Kısa bir sessizlikten sonra her ne olduysa kabul etti gitmeyi. Hele şükür kapıya doğru yöneldiklerini ayak seslerinden anladım. Ardından kapı sesi vee. "kırt" kapı kapandı.

Biraz bekleyip olduğum yerden çıktım ve tam kapıdan çıkarken ensemde ve kollarımda bir el. Kumpas kurmuşlardı! Kahretsin!

"Gel bakalım buraya küçük sürt*k bizi uğraştırmak neymiş görüceksin.."

Bugün Gökyüzü Daha MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin