8

76 4 1
                                    

Eve vardığımızda. Biri bizi beklermiş gibi kapıyı açtı. Ommam. Acaba ben neden Min Jee gibi şaşırmadım. Yedek anahtar bendeydi ve onu kullanarak bir tane daha yaptırdığına bahse girerim.

"Çocuklar sizi hangi rüzgar attı buralara?" diye sordu alaycı bir sesle.
"Evimize gelmek için davetiye mi beklemeliyiz?"
"Sizin beklemediğiniz kesin de ödevler bekliyor. Hem yakında üniversiteye gidiceksiniz"
"Yani?"
"Ödevler ve çalışma kağıtları ellerinizden öper! Eşek sıpası! Aynı baban gibisin!"
Gülmekle yetindim.

***

"Omma~!" Jee 8. seslenişiyle sessizliği bozduğunda ona döndüm
"Hangi soru?"
"Tarihden 3. çalışma kağıdının 16. sorusu Hunnie'm"
"OMMA~! Bi baksana!"
"Şapşal!"
"Ah! Ama Tamda sevdiğin türden bir şapşal" dedim ve göz kırptım.
O ise bana mükemmel gülüşünü sundu.
"Ne oldu?" Evet, ommam kapı çalmaz. Çünki hırsız değil. Tamam sustum.
"Omma ben şu soruyu da anlamadım."
"Hııı.. Uh.. Geç o soruyu sen. Sende bi sorun var mı Sehun?"
"Hayır."
"Tamam. Yarım saat daha bakın sonra bırakın. On oldu neredeyse. Dört saattir çalışıyorsunuz akıllı kuzucuklar."
(Y/N: Bi onlar kadar olamadım gitti he!)

***

Hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz ödevler bitti. Min Jee'ye baktığımda uyuyordu. Hala çok güzel görünüyor. Hayatımın anlamı olmak için en güzel kişi o.

"S-sehun?"
"Evet?"
Birden bağırarak uyandı. Aynı ilk günkü gibi. Yanına gittim ve ona sarıldım.
"Güzelim, neyin var?"
"B-beni bırakma Hunnie'm!"
"Asla! Asla seni bırakamam"

***
Medyadaki şarkıyla okumak istiyorsuuunn! Uuuuuu...

MİN JEE'NİN AĞZINDAN (Rüyası ve bölümün devamı)

^^
"Gitmem gerek Min Jee"
"Hayır! hayır ben izin vermiyorum!"
"Senin düşüncelerin hiçbirşey ifade etmiyor!"
"Sen ne zamandan beri benden nefret ediyorsun Sehun?"
"Hah! Seni sevdiğimi mi sanıyordun?"
"Ne? Ben senin için sadece bir oyundan mı ibaretim? Oyuncağın mıyım senin?"
"Ne sandın? Değerli olduğunu mu?"
"Ben değerli olmayabilirim ama sen değerlisin!"
"Bu hiçbirşeyi değiştirmez! Senin yanında kalmam için bir neden değil!"
Birden sihahı bana doğru yöneltti.
"S-sehun?"
Bir el ateş etti. Beni vurdu...
^^

***

Gece Sehun uyuduktan sonra kalktım ve odanın etrafında biraz dolandım. Sonra tekrar yattım. Harikulade bir yüzü var. Pembemsi dudakları, gülüşünde kısılan gözleri var. Ona en çok yakışan da bu. Tanrı onu özene bözene yaratmış olmalı. Onu biraz daha izledikten sonra uyudum.

***

Okula gitmek için hazırlanırken birden başım döndü. Sehun tutmasaydı yeri boylamıştım. Sonrasında ayağımı çarptım. Bir tuhaflık olduğunu anlamış olmalı ki yanımdan hiç ayrılmadı.

Okulda ilk üç ders berbat geçti. Sehun ve Choo Hee benimle tuvalete kadar geldiler. Ne kadar itiraz etsem de. Sehun dışarıda beklerken Choo Hee yanımda korkarak bana bakıyordu.
Yüzümü yıkadım. Çıkmadan önce Choo Hee bana döndü.

"Neyin var Min Jee?"
"Hiç! Hiçbirşeyim yok benim!"
"Ah! Yapma! Anlat hepsini gitsin. Sehun seni dinlemekten bıkmaz. Bende seni dinlemeye hazırım."

Çok kısık bir sesle "Sehun beni dinlemeye hazırsa neden gitsin?" dedim. Sol gözümden bir yaş düştü. Heryer kararıken ve ben düşerken tek hatırladığım Choo Hee'nin çığlığıyla Sehun'un içeri endişeyle girmesiydi...

Biricik değerli okurlarım. Ay çok şeker oldu! Neyse konumuz bu değil. Sizce hikayenin gidişatı nasıl? Min Jee'ye ne olmalı? Hmm. Sunucu gibi hissettim. Ama hala konumuz bu değil. Önerileriniz, istekleriniz ve düşüncelerininiz benim için çok önemli. Bana yazmaktan çekinmeyin. Yorum da yapabilirsiniz mesaj da atabilirsiniz. Sevgilerimle. Öpüldünüz sevgili okurlar. ^-^

Berbat mı? Hayır Hayır!.. // Oh SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin