'Beğendin mi?'
'Beğendim. Çok beğendim hemde. Aşırı güzel ve tatlı, aynı zamanda içten.'
Kardeşi sevgilisini beğenmişti. Tabi eğer Sehun sevgilisiydiyse. Kendisi de emin değildi fakat aralarında bir çekim olduğu kesindi. Her ne kadar ona hamle yapmaya korksada Sehun her seferinde onu büyülüyordu.
Diğer tarafta Kyungsoo vardı.
Aslında mutluydu küçük olan. Abisine teklifini sunmuş ve kabul ettirmişti fakat bunu yapmasına gerek yokmuş. Sehun -ki adını bugün öğrenmişti- ve Jongin yeni çıkmaya başlayan liseliler kıvamındalardı zaten.
Onu gülerken görmüştü Soo. Amacına ulaşmış olsa bile canı acımıştı. Sehun kendi yanında değilde abisinin yanında gülümsüyordu. Başta bunu göze aldığını düşünmüş olsa bile şuan yanıldığını anlamıştı.
Onun kendi yanında olmasını isterdi.
Jongin pek bir şey söylememişti onun hakkında. Ama yine de uzun süredir tanıştıklarını biliyordu. Ve Sehun Jongin'in hastasıydı. Bu konuda da çok konuşmamıştı abisi. Uzun süredir tedavi görüyorsa ciddi bir sıkıntısı olduğu kanısına varmıştı Soo.
Yine de ikisi içinde mutluydu. Abisi çok çabuk beğenirdi birilerini ama bu kez farklı gibiydi. Gerçekten içtendi bakışları. Elinden kayan kahvede bile kendisini değil Sehun'u düşünmüştü Jongin. Ki bu onun için büyük bir şeydi. Kai için birinci öncelik kendisi ve Kyungsoo'ydu. Fakat Sehun'u da kabul etmeye başlamış gibiydi artık.
-----
Arabaya bindiğinde gülümsüyordu sarışın genç. Ki bu Tao için oldukça önemliydi. Basit bir tebessüm değildi çünkü bugünkü. Gözlerinin içi gülüyor bile diyebilirdi.
Sehun içinse ilk defa araba boğucu değildi. Yolculukları kısa sürdü bile diyebilirdi. Araçtan indiklerinde neşeyle şakıdı.'Teşekkürler Tao, sonra görüşürüz.'
Eve girdiğinde babasının ve Bayan Lee'nin salonda olduklarını gördü. Bayan Lee babasının son eşiydi. Yaklaşık 5 yıldır birliktelerdi. Evet Sehun ona anne demiyordu. Fakat bu annesine saygısından kaynaklanıyordu. Çok yakın olamasalarda öz annesi gibi severdi onu.
Bayan Lee hemen ayaklanmış ilgiyle Sehun'un yanına koşmuştu. O da oğullarını çok severdi. Kendi çocuğu olmamıştı hiç. Bu yüzden Suho ve Sehun'u kendi oğulları gibi görürdü.
'Şey Bayan Lee, ben bir şey soracaktım aslında. Yemektesizeeşlikedebilirmiyim?'
Sehun az önce dünyanın en sessiz ve hızlı rapini gerçekleştirmişti. Karşısındaki kadın anlayamamıştı haklı olarak. Fakat babası bir şeyle algılamış olmalı ki çarpık gülümsemesiyle Sehun'a bakıyordu.
'Özür dilerim. Şey diyecektim... Yemekte size eşlik edebilir miyim?'
Sesi yine kısıktı fakat bu kez yavaşça ve anlaşılır konuşmuştu Hun. Ve Bayan Lee bu teklifle erimişti. Hızlıca yerinden kalktı güzel kadın.
'Bayan Hong, bir servis daha koyun lütfen masaya. Oğullarımızda bize eşlik edecekler bugün. Hızlıca Sehun'a havuç salatası hazırlayın. '
Oğullarımız. Havuç salatası. Bunlar aile gibi hissettiriyordu gerçekten. Belki aile kavramını uzun zaman önce unutmuştu Hun fakat bugün, Jongin ve Soo'yu görmüştü.
Soo ölebilirdi. Bu ihtimal gerçekleşirse Jongin yıkılırdı. Belki bu yüzdendir ki abi kardeş arasındaki bağ çok güçlüydü. Soo uçurumdan sarkıyordu, tek eli onu düşmekten alıkoyuyordu. Jongin'in sıkıca kavradığı eli. Fakat büyük olan çok güçlü değildi. Bedeni yorgun, ruhu çökük ve sinirleri yıpranmış biriydi, bir abiydi o. Kardeşini korumak zorunda bir abi.
Kendi hayatını düşündü Sehun. Yaklaşık 4 yıl önce kendini odasına kapatmaya başladığında Suho nasıldı acaba. O da bir abiydi sonuçta. Kardeşi kötüyken ve o bunu biliyorken yanında olamamıştı. Özür dilemeyi aklına koydu Sehun. Abisine sıkıca sarılıp özür dilemeliydi.
Yaklaşık yarım saat sonra Suho da eve geldiğinde kadro tamamlanmıştı. Ailecek yemeğe oturdular.
'Ev gibi' diye düşündü Sehun. Uzun düre sonra gerçekten ev gibi hissettirmişti. Bir çok şeyden konuşmuş artık haftada en az bir kez yemeği birlikte yemeye kara vermişlerdi. Sehun için yeni bir devir başlıyordu artık. İletişim kurmak kesinlikle güzel bir şeydi.
-----
2 gün. Hayır hayır 2 koca gün. 48 saat. 2880 dakika (teşekkürler hesap makinesi dckdmxj) olmuştu. Yani Jongin Sehun'u özlemişti.
Artık onu görmek istiyordu. Saniyeler saydığı bile söylenebilirdi. Sehun dakik bir insandı. O yüzden en fazla 3 dakikası vardı. Düşüncelerine dalmışken kapı açıldığında, irkilmeden edemedi Jongin.
Bu... Bu değişikti. Görmek istediği bu değildi belki fakat yine de... Muhteşemdi. Sehun kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi.
Siyah yırtık pantolonu, kot gömleği ve yeşil ceketiyle inanılmaz gözüküyordu. Saçları daha bir sararmış, hatta yeşermişti sanki. Jongin eridiğini hissetti. Ciddi anlamda eriyor, içinden bir şeyler akıyordu sanki.
Ona şaşkınca bakan Jongin yüzünden utanmıştı Hun. Yanakları pembeleşmiş, ince dudaklarını dişlerinin arasına almış karşısındaki mükemmelliğe bakmaya çalışıyordu. Çalışıyordu çünkü göz göze geldikleri anda başını eğiyor sonra yavaşça tekrar kaldırıyordu.
'Sehun ben özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Bunun nasıl hissettireceği bilmiyorum, senin için. Ama şuan kendimi durduramam. Artık olmaz.'
Ve hızlıca masasından kalkıp, Sehun'un karşısına geçti Jongin. Bir eli beyaz boynu kavramışken diğerini, pamuksu dokunuşlarla, beyaz tenlinin beline yerleştirdi. Sehun için zor olabilirdi. Belki tedaviyi etkileyebilirdi bu hareketi. Fakat Jongin o an bir doktor olarak değil sadece bir adam olarak düşünüyordu.
Beyaz tene aşık bir adam. Pembe yanaklara, dişlenmekten kızaran dudaklara vurgun bir adam. Ve bu adam artık kendini dizginleyemiyordu.
Yavaşça dolgun dudaklarını sürttü ince dudaklara. Aslında aklından geçen onu öpmek değil yemekti. Kai Sehun'u yemek zorundaydı. Bu mükemmelliği başkasıyla paylaşmadan onu elde etmeliydi. Hun Jongin'in olmalıydı.
Herhangi bir tepki almadığında yavaşça araladı dudaklarını. Sıkıştırdığı üst dudağa kelebek öpücükler bıraktı bir süre. Sehun'un açık elleri boş durmayı bırakmış, esmer olanın önlüğüne yerleşmişti.
Bu onun için yeni bir deneyimdi. Yeni ve farklı. Fakat Sehun yalan söylemeyi sevmezdi. Şuan korkuyor bile olsa hoşuna gitmişti Jongin'in hareketleri. O da usulca dudaklarını oynatmaya başladı.
Jongin titreşen ,daha doğrusu ona karşılık vermeye çalışan dudakları, hissettiğinde ölmüştü. Anlık bir kalp krizi geçirmiş olma ihtimali yüksekti. Tüm sinirleri dudaklarına toplanmış ve hareket etmeyi bırakmıştı. Nefes bile almıyordu.
Sehun o an yanlış bir şey yaptığını düşündü. Bu ilk öpücüğüydü ve belli ki Jongin'in hoşuna gitmemişti. Yavaşça geri çekilecekken belindeki tutuş güçlendi.
Jongin dudaklarını ayırmış, keskin bakışlarını gözlerini kitlemişti. Sehun daha fazla utanamazdı. Başını eğmeye çalıştı. Evet yine çalıştı çünkü Kai elini çenesine yerleştirmişti. Alınlarını birbirine yaslayınca konuştu esmer olam.
'Bana bak Hun. Bundan sonra yalnızca bana bak.'
-------------
Ya öyle bir araya böyle bir bölüm mü diyeceksiniz ama malesef bu çıktı. Beklettiğim için çok özür dilerim. 1K görüp havalara uçtum bu arada. Okuyan seven açıp bakan herkese çoook teşekkürler~~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 count |Sekai|
Fanfiction'Ne dediğini bilmiyorsun sen!?' Gerçekten saçmalıyordu şuan. Başta birini beğendiği için sevinmişti ama şimdi bu dedikleri, bunlar fazlaydı. Karşısındaki çocuğun gülmesi onu daha da sinirlendiriyordu. 'Biliyorum hyung. Yakında öleceğimi bildiğim gi...