Şimdiye kadar yayınladığım en uzun bölüm. Keyifli okumalar :) umarım beğenirsiniz ^^
~~~~
"Serdar..."
Öylece bakıyorduk birbirimize. Fakat onun gözleri boştu. İçinde zerre kadar bir sevgi kalmamış gibiydi. Parlamıyordu o gözler artık. Bakmaya doyamadığım ışıl ışık kahve gözleri donuklaşmış.
Beni umursamadan içeriye girdi bir anda. Ne diyeceğimi bile bilmiyorum. Tamam bırakıp gitmiş olabilirdim, ancak bu kadarı banada fazla değil mi?
"Selma teyze, Osman amca, bunun burada ne işi var?" bunun mu. Bunun ne demek? Neler söyler senin ağızın?
"Bu mu? Sen ne dediğinin farkında mısın." bu sefer ağlmayacağım. Akan göz yaşlarıma yazık artık. Hele de bu sözlerden sonra.
"Gayet farkındayım ve sorum sana değil." bu kadarı fazlaydı. Bunları dedirtecek ne yaptım ki ben.
"Serdar kendine gel! Kızım o benim. Ağzından çıkanları kulağın duysun. "
"Ama Osman amca..."
"Yeter. İtiraz istemiyorum. Burası onun evi." yürü be baba kim tutar seni.
"Oğlum hadi sen evine git sonra oturup konuşuruz. Birbirimizi üzüp tatsızlık çıkarmayalım."
"Tamam Selma teyze sonra konuşalım. Yeterki siz üzülmeyin." Bana kötü bir bakış attıktan sonra çıkıp gitti.
Anlaşılan yokluğumda ailemi sahiplenmiş. Sevinsemmi üzülsemmi bilemedim. Bu kadar mı nefret dolular bana. Her insan hata yapabilir hiç vicdanları yokmu. Neden çoğul konıştuysam artık. Sadece serdar bana bu kadar kötü davrandı. Ama olsun belki öğrenince bana hak verir. Her ne kadar onun yüzünden götürülsemde suçlu neden benim?
---
Yaklaşık bir hafta sonra arkadaşlarımla buluşmak için dışarı çıkıyordum. Tam olarak ne diyeceğimi bilmiyorum ama neşe affettiyse hepsi affederdi.
Buluşmak için açık bir alanı seçmiştik. Etraftan piknik masaları ortada kocaman bir gölet ve gölettin tam ordasında bir ada vardı. Heryer çimle kaplıydı. İnsansın içini rahatlatan kuş ve rüzgar sesinide unutmamak lazım. Sadece biraz serindi, oda bir hırkayla halloluyordu.
Neşeyle ben beraber gelmiştik. Sanırım henüz gelen olmamış.
Aradan yarım saat geçtikten sonra Arda ve Mert geldi. Onlardan on onbeş dakika sonrada Yeşim'le biricik aşkı Erdem gelmişti. Sadece Serdar yoktu. Oda davetli değildi zaten. O tavırdan sonra onunla henüz konuşmak istemiyorum.
"Hadiseni kızım çatlatma insanı anlat artık."
"Tamam başlıyorum ama iyi dinleyin. Çünkü anlatsamda anlamayabilirsiniz. Henüz benimde oturtamadığım yerler var. Bunu çözmek içinde sizin yardımınıza ihtiyacım var."
Olan biteni anlattıktan sonra hepsi beni anladı diyemem. Tabi buda çok normal.
"Almila. Neden seni kaçırana kadar bize hiçbir şey anlatmadın? Biz ne için varız?"
"Haklısın Yeşim ama bilmiyorum. Ben bunu bu kadar önemseyemedim. Ne bileyim şaka falandır sandım."
"Böyle şaka mı olur Allah aşkına!" ee haliyle Yeşimi destekleyen Erdem de ondan geri kalmadı.
"Tamam hadi olan oldu artık. Banada hiçbir şey mantıklı gelmiyor zaten." işte Neşem konuştu. "Hem bu Serdar ne ayak. Almilayı evinde görünce sinir küpüne döndü. Nerede onun ulaşmak için deliye döndüğü aşk? Ne olduda böle oldu?" haklıydı aslında. Ne olduda böyle oldu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiliye Mektup
RomanceBirbirini deli gibi severken kavuşamamak.. Kader nasıl ayırdıysa sevenleri tekrar kavuşabilecekler mi? Henüz yeni kavuşmuş ve birbirine deli gibi aşık olan iki sevdalıyı kim neden ayırdı? Ayrılıkla beraber gelen nefretin sebebi neydi?