(4. Bölüm devamı)
Bir süre birbirimize boş boş baktık ve hala ne olduğunu anlamış değilim.
"Sen.. Sen o adamı nasıl tanımazsın ya!"
"Tanımıyorum işte. Zorunda mıyım."
"Evet ya zorundasın. Sen o adamı tanımak zorundasın." kafam allak bullak olmuştu. O kadar deliye dönmüştüm ki nasıl çığlık attığmın ve delirdiğim farkında bile değilim. Tabi şelaleyi andıran göz yaşlarımında. Hatta şuan Serdarın göğsünü yumrukluyorum.
"Almila. Sakin olur musun?"
"Olamam tamamm mı olamam!"
"Neler oluyor? Kim o adam?"
"O adam kim mi? O beni sizden ayıran adam. Bana senin arkadaşın olduğu güvenliğim için gitmem gerektiğini söleyen adam. Beni zorla götüren adam."
"Sen ne... ne dediğinin farkında mısın?." onun şaşkın suratı benim yıkılan bedenimin yanında halt etmiş. Ben bir senedir bir manyağın yanında mıydım? Ne için peki?
"Oradan bakınca nasıl gözüyor? Tabiki farkındayım." deliricem ya hala aval aval suratıma bakıyor.
"Ta..ta..tamam. Bir dakika sakin olalım ve doğru düzgün konuşalım olur mu?"
"Olamıyorum işte. Sakin olamıyorum. Canıma tak etti benimde, yeter tamam mı yeter!" dizlerimin bağı çözülüp yere çömelecekken beni kollarının arasına aldı. Neden yapıyordu ki bunu? Ben onun için neyim? Beni sevmeyecekse, hakaret edip yüzüme nefretini kusacaksa yanımda da olmasın. Böyle canım daha çok yanıyor. Zaten uzun zamandır vicdan azabıyla yaşıyorum ben. Kaldıramam daha fazlasını. Benim için eski ve güzel bir anı olarak kalsa olmaz mı?
Yüzümü saran elleri beni gözleriyle buluşturdu "Almila sakin ol. Ben senin yanındayım. Kimse sana bir şey yapamaz anladın mı? Hı. Tamam mı güzelim." nasıl yanımdasın ya sen. Uff. Bunca zamana kadar nerdeydin ki? O kadar bekledim seni belki gelirde beni alırsın diye. Ama sen gelmedin. Bende sana gelemedim.
"Yalan söyleme bir kere. Sen benim yanımda olmayacaksın biliyorum."
"Hayır güzelim yalan söylemiyorum. Bak senin yanındayım işte. Sadece senin."
"Sadece benim..."
---
Uyandığımda yabancı bir evdeydim. Sanırım ağlamaktan yorulup sızmışım. Ama Serdar. Serdar nerede? Hani hep yanımda olacaktı, hani beni bırakmayacaktı.
"Serdaaar..." sesleniyorum ama gelmiyor. Kalkıp evi gezmeye başladım ama bir türlü bulamıyordum. Burası neresi hiçbir fikrimde yok üstelik.
Defalarca seslenmeme rağmen hala bir cevap gelmemişti. Sanırım terk edildim. Tekrar. Duvara yaslanıp iyice içime gömüldüm. Kendimi bir pislik gibi hissediyorum. Ne bekliyordum ki zaten. Bundan sonra beni kim ne yapsın.
"Almila." Serdar. "Ne yapıyorsun sen yerde?"
"Gittin sandım. Beni bırakıp gittin sandım. Neredeydin.?"
"Yiyecek birşeyler almaya gitmiştim. Ağladın mı sen?" ellerimle gözlerimi silip göz yaşlarımı silmeye çalıştım.
"Yoo hayır. Ağlamadım. Neden ağlayayım ki?"
"Tabi canım. Neden ağlayasın ki zaten." benim silemediğim göz yaşlarımı silerken bana gülümsüyordu. Çok özlemişim gülümsemeni. Yağmurun altında tanıştığımız ilk günki kadar berraktı gülümsemen. Hep böyle gülsen... Başka bir şey istemem. "Açmısın. Sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiliye Mektup
RomanceBirbirini deli gibi severken kavuşamamak.. Kader nasıl ayırdıysa sevenleri tekrar kavuşabilecekler mi? Henüz yeni kavuşmuş ve birbirine deli gibi aşık olan iki sevdalıyı kim neden ayırdı? Ayrılıkla beraber gelen nefretin sebebi neydi?