8. Bölüm - Gizli Bahçe

86 3 3
                                    

Okuyan herkese merhaba. Uzun bir süredir yeni bölüm yazamamışyım. Yazacağım şeyi kafamda oluşuturuyor ancak kelimeleri bir araya getiremiyordum. Şimdi ne kadar yazdında ne bulamıyor diyebilirsiniz ancak şu baştaki hafif sıkan ama olmazsada havada kalacak konuları hızlı ve iyi bir şekilde geçmek istiyorum. Bu bölümde çok içime sinmesede arayı açma istemedim. İleride daha iyisini tabikide düzenlemek istiyorum. Beğenmediniz ve şöyle olsa daha güzel olur dediğiniz yerler varsa lütfen söyleyin. Şimdiden iyi okumalar :)

BUNU OKUMADAN GEÇENLERİN TELEFONU KAFAYI YESİN! :)
(Tabi şaka yapıyorum bir şey olmaz inşallah:) )

Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Serdar'ı Hakan'a götürmem çok tehlikeli olabilir. Ya ona bir şey yaparsa. Ya zarar verirse Serdarıma. Onun daha fazla acı çekmesine göz yumamam. Hem onu oraya götürürsem bizi anında fark ederler. Ben oradan kaçmak için ne planlar kurdum evin etrafı korumalarla dolu. Hayır olmaz gidemeyiz oraya.

Tüm gece kafamda deli sorular dolaşırken sabah olmuş. Uykusuzluktan gözlerim acıyor, bedenim de bitkin düşmüştü. Ne olursa olsun Serdar'ı bu düşünceden vazgeçirmeliyim.

"Günaydın. Kahvaltı hazır hadi aşağı gel." umarım sesin hep bu şekilde neşeli ve mutlu çıkar.

"Günaydın." gerçi ben günü bitirmeden tekrar başlattım ya neyse.

"Senin suratın... kireç gibi olmuş. Gözlerin de adeta kan çanağına dönmüş."

"Bilmem öylemi. Henüz yüzümü yıkamadığım için aynada kendime bakamadım."

"Uyumadın değil mi?"

"Aslında uyumadım değil, uyuyamadım."

"Neden?"

"Seni Hakan'ın yanına götürmek istemiyorum Serdar."

"Bak Almila! Eğer bizim aramızı bozan, bize acı çektiren kişi o adamsa bunun cezasını çekmeli!" Adamın neyin peşinde olduğunu bile bilmiyoruz cezasını keselim diyorsun.

"Serdar... sen o adamın nasıl biri olduğunu bile bilmiyorsun. O adam piskopatın teki. Gözünün yaşına bile bakmadan, acımadan hepimizi mahfeder. "

"O zaman bana o adamı anlat. Nasıl biri olduğunu söyle bende ona göre plan yapayım." Anlatırsam hemen gidersin ama hayır olmaz.

"Sadece onu tanıman yetmez ki. Evini resmen bir ordu koruyor. Orayı o kadar kolay aşamazsın."

"Yaparım dediysem yaparım!"

"Ser.."

"Şimdi aşağı kahvaltıya gel yemeğini ye ve biraz uyu."

"Ama.."

"İtiraz istemiyorum!"

Ah be Serdar. Göz göre göre kendini ateşe atacaksın.

---

Kahvaltıda ne dediysem kendimi dinletemedim. Resmen kulaklarını tıkadı ağzınada dikiş attı. Tek kelime, tek bir söz söyletemedim. Sanırım çok ciddiydi ama ben onun iyiliği için söylüyorum. Ona bir şey olursa kendimi affetmeyeceğim.

Kahvaltıdan sonra odaya geri çıkıp uyumuştum. O kadar yorulmuşum ki uykumu alana kadar uyanmamışım bile. Uyandığımdaysa Serdar başucumda beni izliyordu. Saatse neredeyse dört olacaktı.

"İyi uyudun mu?"

"Evet." saatlerce orada oturup beni mi izledin sen. "Şey... bana kızgın mısın."

"Biraz."

"O zaman neden beni izliyordun?"

"Bilmem. Belkide özlediğimdendir. Sana ne kadar kızsamda ayrı kalmak istemiyorum." Acaba eski gibi seviyor musun beni?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sevgiliye MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin