Bir elinde kütüphanede okumak için aldığı kitabı tutarken diğer eli cebinde, başı yere eğik koridorda ilerliyordu. Birden birisi ona çarptı. Evet o çarpmamıştı çünkü koskoca ve o kadarda kalabalık olmayan koridorda o gelip çarpmıştı. Arkasını dönerek başını kaldırdı ve "Annen sana yürümeyi öğretmedi mi yoksa kör müsün?" diye bağırdı. Ona çarpan kişi adımlarını durdurup ona doğru döndü. Siyah saçlar, siyah gözler ve soluk bir ten. Çocuk cevap vermeden geri önüne döndü ve yoluna devam etti. Kendini ne sanıyordu acaba? Kendisi de yoluna devam etti. Kütüphane kapısını araladı ve içeri girdi. Üç beş kişi dışında kimse yoktu. Duvar köşesinde turuncu saçlı kızı görünce o tarafa yöneldi ama onun yanına oturmadı. Kimse yanlış anlamasın zaten. Gerçekten tam anlamıyla tesadüf olmuştu burada olması. Gitti ve tam karşısındaki masaya yerleşti. Kitabını açtı ve önüne koydu. Sandalyesini birazcık daha masaya yaklaştırarak kollarını kitabının iki yanına koydu. Okumaya başladığında gerçekten fazla zorladığını hissetti. Cümleler birbirlerini tutmuyorulardı. Ne saçma bir kitaptı böyle. Merakına yenik düşüp, Weasley'den bir kitap isterse olacaklar buydu. Kesin bilerek yapmıştı! Sinirle soluğunu dışarı verirken iyice odaklanmaya çalıştı.
Bir kaç bölüm okumuştu ama beyninin uyuştuğunu hissetti. Bu kadın madem cadı neden böyle salak gibi hareket ediyordu? Gözlerini kaldırıp turuncu saçlı kıza baktı. Nasıl da dalmıştı kitabına. Annesinin karnından beri kitaplarla içli dışlı olmalıydı ki bu kadar çabuk algılayabiliyordu bu salak cümleleri. Uyuşuk hareketlerle kitabını masaya bırakmış ve mavi gözlerini ovuşturmuştu. Ondan önce geldiği zaten ortadaydı ve gözlerine resmen işkence ediyordu. Kafasını kaldırıp Scorpius'a baktı. Kızın gözlerinde bir an ufak bir şaşkınlık görsede umursamadan sadece bakmaya devam etti. "Günde kaç sayfa okursun?" diye sormak için ağzını açacaktı ki vazgeçti. Acaba kitaptaki cümleler konusunda ona danışsa mıydı? Ah, olmaz! Kızın kendisi gibi salak olan babasını gururlandırmak istemiyordu ama kitabıda çözmek istiyordu. Kararsız kaldı ama hala birbirlerine bakıyorlardı. Boşvererek geri döndü kitabına. Nerede kalmıştı en son? Hah! İkinci paragraf... Cümleleri yavaş yavaş okurken alt dudağını ısırdı ve kaşlarını hafif bir şekilde çattı. Ne yani kadın bir çağırma büyüsü yapamayacak kadar gerizekalı mıydı? Aynı paragrafı tekraren okudu. Hala sormak için kararsız gözlerini kıza çevirmişti. Mavi gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Kız, telaşla kitabını yüzüne çektikten sonra Scorpius başını sallayarak sessizce güldü. Sonra ise başını kaldırarak bakmaya devam etti. Tekrar bakarsa göz kırpacak ve kızda onu terslediğinde onu ezerek eğlendirecekti. Bu sabah cevap vermediği için daha çok üzerine gitmişti. Gerizekalı kız, ona cevap verdiği zaman daha eğlenceli oluyordu yoksa çok sıkıcıydı. Bir Weasley inadı tutmuş gibi kitabı indirmiyordu. Son çare olarak kendi kitabına işaretini koyarak eline aldı ve kalkıp onun masasına gitti.
"Oturabilir miyim?" dedi. Sonunda kitabı yüzünden çektiğinde "Tabii" demişti. Gidip yanına oturduktan sonra eğlenmeyi bu seferlik bir kenara bırakıp şu salak kitabı anlama derdine düşüverdi. Hemen kıza dönerek "Sanırım anlamadığım bir kaç şey var, Weasley. Bu Muggle kitabındaki cümleleri anlamak oldukça güç" dedi. Aklına gelen ilk örneklerden birisi için sayfaları karıştırdı ve ilk bölümlerden bir cümle göstererek "Örneğin bak şu cümle çok karışık. 'Adam kadının büyüsüne çoktan kapıldığını hissetti' diyor yani kitaptaki kadın bir cadı ve adamda bunu biliyor ama adamda cidden büyüye uğramış gibi bir tepki yok. Çok saçma! Ayrıca kadın bir melez falan olmalı kesinlikle bir cadı gibi konuşmuyor. Okuduğum diğer bölümlerde ise kadın tam anlamıyla bir Muggle gibi. Dışarı çıkmadan önce evde kolyesini unutuyor ve geri dönüp alıyor. Acelesi varken hemde! Neden büyüyle çağırmıyor? Reşit oldukları ortada" dedi. Weasley'in cevabı bir kahkaha olmuştu. "Ne?" diye sormuştu çocuk. Ne vardı da hala gülüyordu?! Kızdığını hissetti. Onunla dalga geçecek olursa oracıkta tüm sayfaları yedirebilirdi. Gülerken "Ciddi olamazsın!" demişti. Ciddiydi hemde çok ciddiydi. "Ne var, Weasley?! Bu kadar komik olan da nedir?" diye sordu. Gülmeyi azda olsa kestiğinde sırıtarak ona döndü ve cümlenin ne anlama geldiğini anlattı. Scorpius o an bir kız gibi kızarmadığına sevindi. O hiç bir zaman utancından kızarmazdı. Merlin'in değerli sakalı, o bir Malfoy'du! Belli etmemeye çalışarak kitaba baktı "Oh... Bunun için bir tür sözlük falan iyi olurdu" dedi. Weasley ona beklemesini işaret ettiği ve ayağa kalktı. Ne yani var mıydı?! Kahretsin, bu salak kız ona büyü yapmıştıda ondan mı şu an böyle rezil oluyordu? Eli dolu dönerken ona uzatıp "İstediğin şey bu. Adını yazdırıp al istersen" dedi. Scorpius dudaklarını büzdü ve sayfalarını karıştırmak için eline aldı. Cool davransa yeterdi. Kıza döndü ve "En azından artık sana sormama gerek kalmaz" diyerek aklından geçenleri söyleyiverdi. O ise gözlerini devirdi, kendi okuduğu kitabı alıp yakınlardan bir rafa koyduktan sonra kütüphaneden çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Varis
FanfictionScorpius Malfoy, kötü birisi olmadığına bu kadar eminken, Rose Weasley ile aynı gün gördüğü fakat birbirinden tamamen farklı olan rüyalar ikisininde kafasından hiç çıkmaz. Rose'un rüyası tamamen masumken Scorpius'un rüyası tüm büyücülük dünyasını et...