Bölüm 10

1.9K 113 3
                                        

Kahvaltıdan sonra Vaughn nefes nefese yanlarına gelmişti. Yemekte ne Malfoy, ne de Vaughn vardı. Albus ve Tony, ikisinin uyuyakaldığını sanıyorlardı. "Gecede gelmemiş" dedi. Rose o saniye kendine vurmak istiyordu. Onun yüzünden ortadan kaybolmuştu. Çenesini belki biraz tutabilseydi kalkıp gitmesine sebep olmazdı. Profesör Richmond ile olan kısa konuşmasından sonra kimse görmemişti. Vaughn ise gece gelmediğini söylüyordu. Derslerden sonra ortadan kayboluşunu fark edip diğerleri onu aramışlardı ama Rose inat ederek kılını kıpırdatmamıştı. Şimi pişmanlık duyuyordu işte. Malfoylar ne kadar çok unutmaya çalışsa da illa ki birileri hatırlatıyordu ve Rose bunlardan biri olmak istemesede ani bir sinirle her şeyi mahvetmişti. Artık yüzüne dönüp bakmasa bile haklıydı herhalde. Albus daha çok beklemeden "Arayalım" dedi. Ders başlamıştı ama koridorda altı kişi, Scorpius'u aramak için dağılacaklardı ki şanssızlık üzeri Profesör McGonagall onları yakalamış, bahane dinlemeden derslerine göndermiş ve o gün gözlerinin üzerlerinde olacağını söylemişti. Dertlerini anlatamamışlardı! Hayranlık duyduğu kadın, onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Ne olurdu sebebini bir soru verse. Mecbur kalarak sınıfa koşturdular. 

Tılsım dersi geçmek bilmiyordu ama konuşmak için fırsat bulmuşlardı. Etraftaki herkes büyülerini yapmayak için çalışıyordu ve bu ders konuşmak için aslında uygundu. "Albus kesin senin bir tahminin vardır?" dedi Tony soru sorar gibi. "Dün derslerden sonra zaten bulamayınca tahmin ettiğim her yere baktım yoktu. Ders arasında James'i bulup Çapulcu Haritası'nı isteyeceğim" dedi. Sesi çok endişeli ve üzgündü. Rose "Belki atladığın bir yer vardır" deyince ters ters ona baktı. Onu suçlamıyordu. Albus da Emma'ya saçma sapan bir şey söylese ve Emma da ona sinirlenip ortadan kaybolsa o bu kadar sakin olmazdı herhalde. "Zaten senin boş çenen yüzünden yok Scorpius ortada, Rosalie. Trolller'in eline seni vermediğime dua etsene!" dedi ve geyet ciddiydi. Suçluluk duygusu tekrar içini kaplarken ses çıkaramadı. Nora, Albus'u sakinleştirmeye çalıştı. Rose aldırmadan "Bir anlık sinirdi, Albus. Nereden bilebilirdim böyle alınacağını" diye yanıtladı. İçinden kendi kendini yiyordu ama bunu Albus'a sesli söylemeyecek kadar inatcıydı. "Kendini bir onun yerine koysana, beyinsiz! O kafanı tek kitaplara mı çalıştırıyorsun sen?!" bu sefer Rose'a bağırıyordu. Ne söylese haklıydı. Gözüne dolan yaşları hızlıca silerek çalıştıkları büyüye geri döndü. Elbette pişman değil sanıyordu. Kendi kuzeni onun bazı konularda nasıl olduğunu biliyordu. Az önce gözlerini sildiğinde kimse fark etmemişti belki evet ama tekraren dolarsa gözleri, fark ederlerdi. Bu yüzden çok daha fazla düşünmeden devam etmesi lazımdı ki bu o kadar kolay bir şey değildi. Scorpius'u düşünememek... Aslında şu sıralar en çok yaptığı şeydi onu düşünmek. Bir süre konuşmamamış olmaları aslında Rose'a kalırsa kötü bir şey değildi. Eh, konuştuğunda neler olduğunu gördüler sonuçta. Zaten adam akıllı da konuşmamışlardı da hiç bir zaman. En ufak bir sebepten dolayı kavga edebiliyorlardı. Belki o kitap yüzünden yakınlaşırlar sanıyordu ama hayır. Sinirinden asasını hızlıca sallarken Emma duruma el atmış ve "Beceremiyorum şunu, Rose. Gelde sakin bir yerde yardım et." diyerek Rose'u oradan azda olsa uzaklaştırdı. Bu mesafeden onları duyamazlardı zaten belliydi. "Özür dilerim, Rose. Aptal gibi gelipte size 'Aptal mısınız?' demem koca bir aptallıktı. Görebiliyorum kendini suçluyorsun. Ağlayacak kadar mı pişmansın yoksa Scorpius'a olan aşkından mı?" dedi. Aniden böyle bir şey demesini beklemiyordu tabii. "Ne saçmalıyorsun sen ağlamıyorum görmüyor musun?" diye hızlıca karşı çıktı. Emma önce 'hmm'ladıktan sonra "Bunu inkar edeceğini biliyordum fakat ilk önce ona olan aşkını inkar edersin sanıyordum." Rose, arkadaşının sözlerini idrak etmeye çalışıyordu. Aşık olmak bir felaket değildi elbet. Felaket olan şey Scorpius'a aşık olmaktı. Yıllardır geçinemeyen ailenin iki çocuğu fazla imkansız duruyordu sanki. Babası hala Bay Malfoy'dan pek hoşlanmıyordu örneğin. Saçmalıyordu yine. Nereden çıktı bu aşk işi?! "Ona aşık falan değilim, Emma saçmalıyorsun." Emma güldükten sonra "Peki ya ne hissediyorsun, Rose? Düşünmeden cevap ver bana. O zaman ne olduğunu anlayabiliriz işte." dedikten sonra asasını tekrar salladı. Başarısız olurken, Rose onun asa tutuşunu düzeltmişti. "Böyle dene birde." Düşünmeden cevap vermek... Ne kadar zor olduğunun farkında değildi. Tony'den bahsetmiyorlardı sonuçta bahsettikleri kişi Scorpius'tu. Çok bekletmeden "Saçları oldukça hoşuma gidiyor ve gerçekten güzel gözleri var. Bazen konuşmadan öyle bakasım geliyor fakat biliyorsun... Beni sinirlendirdiği zamanlardan o kadar çok nefret ediyorum ki konuşmadığımızda daha iyi anlaşmadığımızı kendime söylüyorum ama biz asla anlaşamayız. Yanyana geldiğimizde midem sanki takla atıyor, ellerim üşüyor. Daha fazlasını anlatmak istemiyorum." diye dökülüverdi. Ne dediğinin farkında bile değildi. İsterse kimse inanmasın ama sözüne nasıl başladığını bile unutmuştu. Emma "Rose sen..." derken sözünü kesmişti. "Tamam yeter. Konuşmayalım şu meseleyi artık." diye onu susturuverdi. Önüne dönüp büyüye devam etti.

Son VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin