Yeni Bir Dost

138 9 0
                                    

Güne şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım. Başım zonkluyordu resmen. Günü arka koltuğunda geçirdiğim arabadan dışarı çıktım. Hava herzamankinden dahada soğuktu bildiğin iliklerime kadar hissetmiştim. Grub daha uyanmamıştı yolu daha iyi izleyebileceğim bir tepeye oturdum. Araba enkazları yanmaya devam ediyordu. Uzaktan İremin geldiğini gördüm. Yanıma geldiğinde elindeki 2 bardaktan birini bana verdi.
Neşeli ses tonuyla "Günaydın" diyip yanıma oturdu. Hiçbirşey demeden ufka doğru bakmaya devam ettim. Konuşacak o kadar şey vardıki hangisini anlatacağımı bilemedim.
Sessizliği İrem bozdu. " Ne yaşadıysan bende aynısını yaşadım Batu. Bizle konuşmayarak kendini bizden soyutlamaya çalışma. Bunu yaparak sadece kendine zarar verirsin."
Titrek bir ses tonuyla cevap verdim
"Hayat çok üzerime gelmeye başladı. Sanki benle oyun oynuyor gibi. Bunun üstesinden gelmeye çalışıyorum fakat hep bir görünmez bir duvar var sanki. Her zaman o duvara tosluyor gibiyim."
İrem" İşte Batu bu senin dünyandaki en büyük sınavın. Bunun üstesinden sadece sen gelebilirsin. Biraz düşün derim sadece 5 dakika. Dersi geçip yada kalmak sana kalmış unutma herzaman yanında olacağım. Ben şimdi grubun yanına gidiyorum. Kendini iyi hissettiğin zaman grubun yanına gelip bizle oturursun."

... Sanki kendimi batmak üzere olan bir yelkenli gibi hissediyorum. Hayata tutunmak için var gücüyle çırpınan fakat bir o kadar çaresiz.

Biraz oturduktan sonra grubun yanına döndüm. Arkasından sessizce yaklaştığım Erenin ensesine bir şaplak patlattım ve gruba dönüp yüksek bir sesle " Suprayzz 'maafakır' ay em bek " diye bağırıp Keremin üzerine atladım ve Keremi biraz tartaklamaya başladım kısa süre sonra ortalık savaş alanına dönmüştü. Erkekler çıldırmıştı olayın şokunu atlatamayan kızlar sadece ne yaptığımızı anlamaya çalışıyordu.
Ortalık sakinleştikten sonra şakanın dozunu kaçırdığımızı anladık. Hafif bir sabah kahvaltısı yaptıktan sonra tekrar yola koyulduk.

Salgından sonraki 14.günümüzdü. Binaların arasından sessiz ve hızlı adımlarla yol alıyorduk. Ankara'dan ayrılma hayallerimizi sonraki günlere ertelemiştik. Kalacak güvenli bir yer bulmak ümidiyle yollara düştük. Yolumuza çıkan 1 2 zombiyi sessizce halledip geçiyorduk. Sadık Kaanın dur ihtarına uyup parmağıyla gösterdiği yere baktık. Bir grup insan bir aileyi kıstırmışlardı. Sarışın kadın annenin kucağındaki çocuğu almaya çalışıyordu fakat baba engel oldukça sinirleniyor ve yanındaki iri kıyıma emir veriyordu. Gruptaki iri kıyım sopasıyla onu cezalandırıyordu. Diğer üç kişi ise onları izleyip kahkaha atıyorlardı. Eren gruba baktı ve fısıldayarak "Oğlum öyle mal mal bakçakmıyız bişey yapalım lan!"
Buğra " Bence girelim adamlara." dedi.
Kerem" Etliye sütlüye karışmamak gerek usta." dedi. Kerem 'usta' deyince istemsiz bir şekilde kafamda Mematinin silueti canlandı. Bir an kendimi Polat gibi hissettim. Silahım olsaydı hepsini kafadan vurup tek bir çizik bile almadan çatışmadan çıkabilirdim garip bir duygu içerisindeydim. Aklıma onları uyarmak geldi neticede barışçıl insanlarız fikrimi gruba sundum. Herkesten onay almıştım.
Plan basitti gidip onları uyaracaktık eğer uyarıyı dinlemezlerse onları pişman edecektik. Grubun önünde ben vardım.
Yabancılarla uygun bir mesafeyi koruduktan sonra yabancılara seslendim.
"İnsanları rahat bırakın ve burdan uzaklaşın." dedim.
Adam ağzından salyalar saçarak konuşmaya başladı."S.ktir Lan! Ordan konuşmak kolay gel bir de yüzüme söyle!"
Evet nazikçe uyarmama rağmen küfür etmişti hemde bana. Bu resmen bir savaş çağrısıydı. Uyarımı bu sefer bağırarak tekrarladım. Bu sefer yabancılar bize doğru gelmeye başladı. En önlerindeki iri kıyım sopayı etrafında sallayarak koşmaya başladı. Hiç korkmadınmı? Diye sorarsanız korkmadım sadece biraz ürktüm.

Bilinçsiz bir şekilde koşmaya başlamıştı.
Hızlı bir çıkışla levyeyi sağ diz kapağına geçirdim. Resmen kırılan kemik sesini duymuştum. Daha deminki iri kıyım adam bir çocuk gibi ağlıyordu. Yabancılar yerde yatan arkadaşlarını görünce biraz çekildiler fakat saldırmaktan kaçınmadılar. Deri ceketli adam Sadığa doğru atıldı Sadık çevik bir hareketle saldırıdan kurtulup elindeki polis jobunu adamın çenesine geçirdi.
Buğra kendine düşen adamı yerde yumrukluyordu. Kerem'le Eren'de diğer adamı tartaklıyorlardı. Sarışın arkasına bile bakmadan kaçmaya başlamıştı. Şimdilik peşine düşmek gerekmiyordu amacımıza ulaşmıştık. Baba yanımıza geldi ve konuşmaya başladı "Ailemi ve beni kurtardığınız için minnettarım. Ne kadar teşekkür etsem az size." Adama samimi bir ses tonuyla " Artık buralar çok tehlikeli amcacım dikkat etmeniz lazım. Yaptığımız bir şey yok bunun için teşekkür etmene gerek yok bir hayır duan yeterli olur."
Adam yaşının verdiği hürmetle " Olur mu öyle şey! Gelin bir gecelik misafirim olun.Evim sokağın başında hemen."
Gruba dönüp baktım bitap haldeydiler bir gece sıcak bir yerde kalmak onlara ilaç gibi gelecekti. Adamın bu isteğini geri çevirmedim.

Kıyametin İlk GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin