Eşref

89 7 1
                                    

Dükkanın içi bariz bir şekilde küf kokuyordu ve acayip rahatsız olmuştum. Kızlar hafif hafif uyanmaya başlamışlardı.
Dükkanın önü hastalıklılar tarafından kapanmıştı. Sesleri sürekli kulaklarımda yankılanıyordu. Dükkanın içine bir göz gezdirdim gözle görülür bir tehlike yoktu.
Karşımda bir tezgah vardı tezgahın üstünden atlayarak diğer tarafa geçtim.
Tezgahın altındaki çeşit çeşit av bıçakları dikkatimi çekmişti. Bıçakları tek tek tezgahın üzerine çıkardım. Oldukça yeni gibiydiler. Hiçbirşey şey söylemeden sadece bıçaklara baktım. Gözüme üzerinde yazı olan oldukça parlak bir av bıçağı dikkatimi çekti. Gözlerimi bıçaktan ayıramadım fazlasıyla güzel ve oldukça keskindi. Bunun haricinde bıçağa işlenmiş yazı beni etkilemişti. Bıçağın üzerinde " Ölümle yaşam arasındaki en ince çizgi senin kararlarındır." yazıyordu.

Bıçaklar ve palaları gruba dağıttım.
Hava kararmaya üzereydi. İrem kendi yaptığı küçük bir ocakta çay demliyordu.
Küçük üçgen sehpanın üzerinde bir mum aydınlatıyordu odayı. Dükkanın arka bölümünden Kerem geldi elinde iki büyük çanta vardı. Çantaları ocağın yanına bıraktı.
Kerem " Çocuklar ne bulduğuma inanamıcaksınız." Çantanın fermuarını açtı ve içinden bir yivli tüfek çıkardı. Elindeki tüfeği çıkardı ve bir rambo edasıyla omzuna dayadı. Kerem"Nasılım ama?".
Kübra" Karadeniz fıkralarındaki avcılara döndün Kerem." Ortalık kahkahalara teslim oldu birden. Kahkahalar kesilince konuşmaya başladım. " Herşey güzel hoşta aranızda kullanmayı bilen varmı?"
Buğra" Ben biliyorum. Babamla yaz tatillerinde sürekli ava çıkardık. Attığımı vuramam ama az da olsa iddialıyım."
İrem çayları tezgahta bulduğumuz bardaklara koyup dağıttı gruba. Ortalık sessizliğe gömülmüştü. Asena bu sessizliğe dur deyip konuşmaya başladı." Dükkanın arka bölümünde bir çıkış var ama kilitli nasıl halledeceğiz. Buğraya baktım oda bana baktı ve ben hallederim manasında bende bu iş işareti yaptı. Vakit geç olmuştu artık bir köşeye kıvrılıp yatmaya başladım.

Sabah güneşi suratıma vuruyordu. Hafif hafif göz kapaklarımı araladım. Grup çıkmak için hazırlanıyordu. Kalkıp botlarımı giydim son hazırlıklarımı tamamladıktan sonra arka kapıya yöneldim.
Buğra çoktan kapıyı açmıştı dışarıyı kontrol ediyordu. Tek sıra halinde dışarıya çıktık güneş gözümü alıyordu. Sokağın sağ tarafı caddeye bitişikti ve hastalıklılar yolu kapatmıştı sol tarafta ise başıboş bir iki zombi dolaşıyordu. İlk zombinin arkasından yavaşça yaklaşıp kafatasına bıçağımı sapladım ve yavaşça yere serilişini izledim. Sol tarafımda kalanı ise Kübra halletti. Hızlıca yol almaya devam ettik. Sokak aralarından yürüyor yolumuza çıkanları hızlıca hallediyorduk. Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra Buğra dur işareti yaptı. Eliyle Meclis Konağını gösterdi. Eren ile Sadık elleri bağlı bir şekilde sürüklenerek içeri götürülüyorlardı. Daha önceden gördüğüm sarı kadın bir adamın koluna sarılmıştı.
Taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Bu saldırı sarışın kadın yüzünden olmuştu.
Bir araba daha gelmişti bu sefer Damla ve Selim abi vardı. Arkalarından gelen adam sürekli onları itip yürü diye emir veriyordu. Bir umut Asyada oradadır diye baktım fakat yoktu kafamı eğdim gözyaşlarıma hakim olamamıştım.

Buğra'nın sesiyle kendime geldim. Bir yer bulmuştu bana yeri gösterdi. Olur manasıyla kafamı salladım. Hızlı adımlarla müstakil bir eve yaklaştık. Etrafını çitler koruyordu. Çevik bir hareketle çiti aşıp bahçeye atladım. Dikkatli bir şekilde evin etrafını inceledim tehlikeli gözükmüyordu.
Diğerleride bahçeye atlayınca mutfak kapısından içeri girdim kapı açıktı. Temkinli bir şekilde mutfağa adımımı attım.
Yerdeki kan izleri beni korkutmuştu. Bıçağımı elime aldım ve devam eden kan izlerini takip ettim. İçeride keskin bir leş kokusu vardı. Salona girdiğimde ise üzeri örtülü iki ceset vardı. Midem alt üst olmuştu. Kendimi sıkarak üst kata doğru çıkmaya başladım. Merdivenlerin tam karşısında ebeveyn odası yer alıyordu. Temkinli bir şekilde kapıyı açmaya yeltenirken kapı hızlı bir şekilde suratıma çarptı. Ne olduğunu anlayamadan duvara sert bir şekilde savruldum ve tam kalkmaya çabalarken karın boşluğuma gelen bir darbeyle nefesim kesildi. Bana doğru yaklaşan adamın kaval kemiğine sert bir tekme savurdum ve adamın acıyla inlemisini sağladım . Yerimden kalktım ve adama fırsat vermeden çenesine sert bir yumruk indirdim. Adam yumruğun etkisiyle kafasını kapı girişine vurmuştu. Adam etrafına bakınırken yerdeki bıçağı kavradı ve yerinden kalktı.
Hızlı bir şekilde bıçağı savurdu fakat ani bir refleksle yana kaçtım ve adamın üzerine atıldım. Bıçağı tutan elini tüm gücümle duvara vurdum ve bıçağın elinden düşmesini sağladım. O anki hiddetle kafasına seri yumruklar indirmeye başlamıştım. Adam bundan kurtulmak için kafamı iki eliyle kavrayarak duvara vurdu ve geri çekilerek karnıma sert bir tekme indirdi.
Ağzımdan kan geliyordu sesleri duyan Buğra hızlıca merdivenlerden çıktı. Elindeki tüfeği adama doğrulttu ve adama yere çökmesini işaret etti. Adam yavaşça yere çöktü. Çoçuk odasının kapısı açıldı bir kadın çıktı. Elindeki tabancayı Buğraya doğrultmuştu.

Kıyametin İlk GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin