#9

42 4 0
                                    

Tomris, kafasını yakışıklı adamın boynundan kaldırıp titrek mum ışıklarının altında bir gölgelere karışan, bir aydınlığa çıkan iki yeni dostuna baktı. Jiyan, gözleri kız ile buluşunca dayandığı duvardan öne bir adım atıp, elini kıza uzattı. Tomris, hiç tereddüt etmeden nasırlı eli tuttuğunda düşünebildiği tek şek "Bu adamın elleri niye bu kadar nasırlı?"ydı. Turgut'un elleri de böyle miydi? Hiç dikkat etmemişti kız. Gerçi etse de fark etmezdi ya. En güzel dokunan eller o kocaman adamın zarif belki de nasırlı elleriydi. Yumuşacık geliyordu o eller genç kıza dokunduğu her yeri yakarken.

"Nasılsın?" Cemal, saklandığı gölgeden çıkmış elini destek olmak istercesine her an ruhunun parçaları cehennemin 7 katına dağılabilecek gibi duran kıza bakıyordu.

"Ruh kırıklarımı saymazsan iyiyim." Şiir gibi konuşuyordu kız. Turgut her seferinde kıza yeniden tutuluyor, bu küçük canlıyı şiir gibi sevebilmek için Tanrı'sına yalvarıyordu. Ay Tanrıça'sı bile duysun istiyordu yakarışlarını. Belki efsanedeki gibi onun ruhunun diğer yarısını Tomris'e nakşederdi siyah ipliklerle.

Ruhu beyaz ya da sırmayla işlenemeyecek kadar çok kirlenmiş ve yorgundu. Gerçi kendisine canlı renkleri yakıştıramıyordu ya Turgut. Kızın ultra marin mavisi ruhuna karşılık siyah bir ruh veriyordu kıza Turgut. Biri denizler kadar dingin ve huzur doluyken, diğeri gece kadar korkutucu ve karanlıktı.

"İz kalmaz demiyorum ama, zamanla daha iyi hissedeceksin. Emin ol." Jiyan'ın sesiyle daldığı düşüncelerden silkelenen Turgut, iki arkadaşına hırlayıp Tomris'in biraz daha sakinlemiş bedenini kendine bastırdı. Jiyan ve Cemal, yüzlerinde bilmiş bir ifade ile ellerini kaldırıp geri çekildiler.

"Benim!" Turgut resmen hırlıyor, Tomris'in bir insandan çıkmasına imkan olmadığına emin olduğu bir ses tonu ile arkadaşlarına dişlerini gösteriyordu. Tomris, gece boyunca belki de ilk defa dudaklarının kenarlarında gezinen alaycı ve hayalet bir gülümsemeyle adama baktı.

"Ucuz bir kurt adam romanındaymışız gibi konuşuyorsun Turgut."

Turgut, kızın dudaklarından dökülen adı ile sertleştiğini hissetti. Hayır, hayır. Kesinlikle seksi bir Turgut deyiş değildi bu, hatta aksine fazla masum, ve saftı. Ama aynı zamanda çok güzeldi. Kızın dudaklarından çıkan her kelime adamı delirtiyor, tarifi imkansız bir boşluğun kıyısına getiriyordu. Ama ismi kimsenin ağzına bu kadar yakışmamıştı. Gerçi kızın ağzına yakışacak başka şeyler de biliyordu ya.

Bu düşünceyle iyice sertleşip kızı kendine bastırdı. Tomris, hissettiği sertlik ve Turgut'un sıklaşan nefes alışverişleri ile seslice yutkundu.

Durumu fark eden Cemal, Jiyan'ı karnından dürtükleyip feneri söndürecekleri yer olan otel barını işaret etti. Turgut'un omzuna dokunan Cemal'in kulağına fısıldadığı şey ile sinirlenen Turgut, yumruğunu arkadaşının suratına sallasa da, tam vaktinde geri çekilen Cemal, yüzüne yumruk yemekten son anda kurtulmuştu. 

Turgut, sessizce homurdanıp, uzaklara dalmış olan kıza yöneltti bakışını. Burnunu kızın boynuna gömerken, gecenin nereye gideceğinden habersizdi. Kızın bedeninden yayılan Gucci Guilty, Turgut'un o an için tek zaafıydı belki de. Derin bir nefes alıp, adamın dokunuşuna susamış olan Tomris'in boynunu öptü.

Tomris, istek ile kendini adama bastırırken, yay gibi gerilen bedeni ve sıklaşan nefes alıp verişleri adama, arzulayanın sadece kendisi olmadığını hatırlatıyordu.

İşaret parmağını kızın boynundan aşağı doğru kaydırırken emin olmak için kızın omzunun üstünden uzanıp gözlerinin içine baktı. O gözlerden tereddüt görmeyi beklerken, inlemesine sebep olan bir arzu gördü.

"BENİM!" Bu sefer aynı kelimeyi kızın yüzüne hırlayıp, onu sırtına attığı gibi asansörden içeri sokmuştu. Hala erekte halde olan erkekliği canını acıtıyor, kızın ellerini genç adamın kalçalarında gezdirmesi ise durumuna hiç yardımcı olmuyordu.

"Sikicem kameraları." Turgut, derinden gelen bir ses ile kıza hemen şuracıkta sahip olması ile arasına giren güvenlik kamerasına küfretti. Kız, şuh bir şekilde attığı kahkahadan sonra kendini asansör kabininin duvarı ile tehlikeli bakan adamın arasında buldu. "Odaya gidene kadar rahat dur hatun, yoksa seni şuracıkta yerim." Kızın boynunu ısırıp, ertesi sabaha moraracağından emin olduğu bir hatıra bıraktı.

Kızın bacakları istek ve zevk ile titrerken asansörün içinde yankılanan metalik ses, onlara kaldıkları kata geldiklerini hatırlatmış,Turgut, Tomris'i kucağına almıştı. Tomris, titreyen elleriyle çantasından çıkarttığı kartı kapıya okutmuş, kartı elektrik arterine yerleştirmişti. Aydınlanan odada yatağın üstünde duran bir kırbaç ve tüylü kelepçeler odaya Cemal ve Jiyan'ın uğradığını belgeliyordu. İki "oyuncağı"gören Tomris, utançla kızarıp kafasını Turgut'un boynuna gömdü. Turgut, iki delifişeğe kızsa da edepsizce sırıtmadan edemedi.

Dilini kızın boynuna değdirdiğinde, sanki midesinin içinde bir yerlerde havai fişekler patladı. Daha önce çok kadın geçmişti adamın yatağından. Fakat hiç biri bu kız kadar özel hissettirmemişti adama.

Turgut biliyordu kız bakire değildi ama bundan sonra sadece onun olacağından emin olacaktı. Bu sefer kızın boynunu dişledi. "Tur-gut." Kızın ağzından iki kesik inleme olarak çıkan adı ve yüzündeki huzur dolu ifade Turgut için tüm gerekli olandı.

Ani bir hareketle kızı yatağa fırlatıp üstüne çıktı. Tomris, ayakkabılarını ayağından fırlatırken kendini üstündeki adama bırakmıştı bile.
****

Turgut, uyandığında yanında Tomris'i göremeyince nefesinin kesildiğini hissetti. Kız öyle bir geceden sonra onu bırakıp gitmiş olamazdı. Boğazından yukardı doğru yükselen acının onu yakıp kavurduğunu hissetti. Kendini telkin etmeye çalışırken bir yandan da etrafında dört dönüyordu.

"Turgut?" Tomris odanın banyosunun kapısında üstünde sadece bir havluyla dikilmiş,   sinirlenmiş adamın niye sinirlendiğini çözmeye çalışıyordu.

Karşısında kızı gören Turgut, hızlıca kızı kollarına çekti. "Çok korktum. Sen de beni bırakıp gittin diye çok korktum!" Tomris kaşlarını kaldırdı.

"Niye öyle bir şey düşündün ki?" Tomris, koskoca Turgut Uyar'ın karşısında utanıp bozardığını gözleriyle görmese inanmazdı.

"Çünkü, sana tokat attım." Tomris'in içi parçalandı. Kollarını açıp, o an duvarın dibinde duran Turgut'a doğru bir adım attı. Adım atarken düşen havlusu Turgut'un yine sertleşmesine sebep oldu.

"Niye kendimi de yıpratacak bir şey yapayım ki?" Tomris, Turgut'un dibine kadar girmiş, adamın boynunu dişlemişti.

İkisi birden kendini tekrar yatakta bulduğunda Turgut'un babasının aklında kırk tilki dönüyordu. Birisi ona Turgut ile Tomris'in tatilinden bir resim atmıştı ve bu yaşlı kurdun hiç hoşuma gitmemişti.

Edip'in eski nişanlısı, belki de ölmeseydi karısı olacak kadın ile kendi oğlu. Oğlu nasıl bu tufaya düşerdi?

Sinirle tüm masayı yere devirdi. "NASIL YAPAR BİZE BUNU İT HERİF?" Kamuran Uyar, titrek ellerle telefonunu bulup uzun zamandır duymadığı o sesin telefonu açmasını bekledi.

"Alo?"

"Oğlunu da alıp, Türkiye'ye geri dönüyorsun. O piçin Edip'ten olup olmaması beni hiç ilgilendirmez. Turgut'a senin oğlun diye tanıtacaksın."

Karşıdaki kadının nutku tutulmuştu. Uzatmalı eski sevgisilisi yalanını öğrenirse olacaklardan çok korkuyordu. Ama bu fırsat eline bir defa gelirdi.

"Valizlerimi hazırlıyorum Kamuran Bey. Uçağı hazırlayın."

Flush RoyalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin