Ayaklarım geri geri giderken duygularım orada durup ona gününü gösterebilmek için deliriyordu. Tepinen iç organlarıma aldırmadan beynim bir kaç kelimeyi zoraki bir şekilde telaffuz etmişti. Dudaklarım oynamadan hemen önce bir kaç saniyeliğine kıvrılmayı bile becermişti. Mantıksızlığın çöküşünü yaşayan içim olayların bir şakadan ibaret olmasını diliyordu..
"Gitmem lazım." Dedim kuruyan dudaklarımı ıslatırken.
"Nereye ?" Dedi bir kaç saniye içerisinde yakaladığım gülüşünün ardından.
Sahi nereyeydi ? Oyun onun sınırları arasında oynanıyordu ve biz daha başlamadan yenilen taraf olmuştum. Bu gerçek bariz bir şekilde ortadaydı. Şimdi ne demeliydim. Gitmem lazım yoksa annem kızar. Gitmem lazım babam bekliyor.
Hesap soracak bir ailem bile yoktu..
"Oyun yeni başlıyor." Dedi sanki düşüncelerimi duymuş gibi.
"Aklından ne geçiyorsa hemen çıkarmalısın, senin yanına bu yüzden gelmedim. Hatta gelmem bile büyük bir hataydı."
İzin ver gideyim.
Öyle bir alanın içerisinde hissediyordum ki kendimi sanki bir baloncuğun bana belirlediği sınırlar kadar vardım, vardık. Ben, Hira, Toprak.. Daha niceleri. Baloncukların dışarısında bizi izleyen bir adamın ağızına bakıyor, istemesekte buradan çıkamayarak ona zorunlu bir itaat gösterisi sunuyorduk. Bakışlarından anladım.. O sıra, bakışlarının üzerine çöken bulut 'zevk' yağmurunu yağdırıyordu.. Ayağa kalkarak yavaşça yanıma yaklaştı. Nefesi, sigara dumanı ve içki kokuyordu. Tenime değdiğinde istemsizce tiksindim.
"Çok güzelsin." Dedi eline saçlarımdan aldığı bukleyi dolarken. Geri çekilmek istiyordum ama dediğim gibi, çivilenmiştim. Oynatsam, canım acırdı. Oynatamıyordum.. Dudaklarını boynuma bastırdığından tiksinçle onu ittirdim.
"Aptal ! " Kıyafetimin koruma alanına giren boynumu tutarken önümde duran bakışlara odaklanmayı başaramıyordum.
Burada olmamam gerekiyordu. Bunu yapmamam gerekiyordu. Aptalın tekiydim. Kendi kendime bu cümleleri tekrarlayıp dururken Aras önüme geldi ve beni hızla duvara yapıştırdı. Midem hiç olmadığı kadar kasılmıştı. Ellerim refleks olarak mideme gitti. Yerde iki büklüm bir şekilde yatarken gözlerim yavaşça kayıyordu. Hayır ! Dedim kapanmak üzere olan bilinç altıma. Bayılırsan sana kötü şeyler yapabilir.. Gözlerim duymamazlığını sürdürürken bilinç altım sıvı bir jöle gibi akıp gitti.. Görebildiğim tek şey karanlıktı.
-
Uyandığımda rahat bir yatağın üzerinde uzanıyordum. Beynim, olanları analiz etmek için sadece bir kaç saniye ayırırken olanları hatırlayınca deşhete düşmüştüm. Yataktan kalkarken bir kaç ay öncesine kadar alışık olduğum o rahatlık içimi sızlattı. Ama düşünmem gereken daha önemli bir şey vardı.. O da bayıldıktan sonra neler yaşadığımdı.. Az önceki odadaydım. Az önceki yataktaydım. Uyuşmuştum. Sanki bir güç, beynime düşünmeyi yasaklamış, beynimde hiç bir şeyi düşünmeden ona itaat etmişti. Aras'ın odasındaydım. Üzerimi kontrol ettim. Uyumadan önce nasılsam şuanda öyleydim. Hiç bir değişiklik yoktu. Bana dokunmamış olması, zarar vermemiş olması bir aptallıktı.. Sonra birden ağlamaya başladım. Hiç bir şey hissetmeden. Hiç bir nedeni olmadan.. Sadece bu durumdayım diye hıçkırıklara boğuldum. Yatağa yaslanırken yanlızlığım yüzünden ne hallere düştüğümü hatırlattım kendime. Kendime kızdım önce.. Sonra anneme kızdım. Beni ne durumlarda bıraktığını görmesini diledim. Ne türlü acılar çektiğimi bilmesini istedim.. Sonra babama ve teyzeme. Daha sonra Rüya'ya. Diğer akrabalarıma kızmayıda dilerdim. Ama yoklardı. Hayatımda sayılı bir kaç kişi vardı. Acı çekiyordum. Sessiz sessiz çığlıklar ile ördüğüm duvarın üstüne çıkmış, duvarı güçlendirmek için çığlıklar atıyordum. Tek sorunum, çığlıklarımı kimsenin duymamasıydı. Kimsenin görmemesi. Gidip bağırmak istiyordum. ' Acı çekiyorum. ' Yerimden kalkmadan hemen önce yatağın karşısına, masanın hemen yanına konmuş boy aynasını gördüm. Yaptığım göz makyajı akmıştı. Kıyafetlerim, çıplak ayaklarım, veya saçlarım. Hiç birine dikkat etmedim bu sefer. Sadece yüzüme odaklandım. Her sabah, okula gitmeden önce aynaya baktığımda.. Gördüğüm yüz bu değildi. Her şeyin ardına gizlenmiş kız bu değidi. Savunmasızdı aynadaki. Sonra kısa bir süreliğine aynaya koca bir yumruk geçirip tuzla buz olmasını istedim.Hayır, hayır. Kesik cam parçalarını alıp teker teker her yerimi kanatmak istedim. Hayır, hayır. Bedenimi cam kırıklarına yatırıp ölmeyi beklemek.. En güzeliydi. Soğuktan, susuzluktan, açlıktan. Ölmeyi istedim. Boy aynasına yumruk atma cesaretini kendimde bulamayınca üst kısmından tutarak yavaşça yere fırlattım. Ayna tam önüme düşmüştü ve küçük parçalar ayaklarıma batmıştı. Küçük kanlar ayaklarımdan akmaya hazırlanırken aceleci görünüyorlardı. Yere eğildim ve kesiklerin üzerine oturdum. Buraya ne yapmak için gelmiştim, ne yapıyordum ? Aptal küçük bir kız, koskoca DDM kurucusunun en gizli sırlarını öğrenecek. Ha. Ha. Cam parçalarından bir tanesini ellerimin içinde ufalarken canımın ne kadar yandığını fark ettim. Neydi bu acı? Kalbim mi yanıyordu, yoksa ellerim kanadığından mıydı çektiğim bu ızdırap. Her şeyden kurtulmak istiyorum. Parçalardan bir tanesini daha elime alırken içerine giren ayak seslerini duydum. Yavaşça bana yaklaşmalarını aldırmadan ellerimin içine alırken tekrar sıktım ve kan damlaları yavaşça ellerimden süzüldü. Yanıma gelen kişinin Aras olduğunu anlamam bir kaç saniyemi almıştı.
'' Özür dilerim. '' dedim avucumu açarken.
'' .. Odanı mahvettim. ''
Hızla yanıma çökerken tısladı.
'' Aptal. '' Koltuk altlarımdan tutarak beni kaldırdı ve banyoya götürdü. Ellerimi nazikçe yıkadı sonra sardı, ayaklarıma da aynı işlemi uyguladı. Duş almak isteyip istemediğimi sordu. Ama ben donmuştum. Başımı hafifçe sallamakla yetindim. Sonra hiç beklemeden beni dışarı çıkardı ve geldiğim yere götürdü. Yolda giderken beni süzdüğünü fark edebiliyordum. Ama dönüp göz ucuyla bile bakmadım. Dediğim gibi; Donmuştum. Odaya girdiğimiz an ilk olarak duvarın kenarına çökmüş Rüya ve Toprak'ı gördüm. Beni gördükleri an ikisi birlikte ayağa kalktı. Elimdeki bezi ve kanı ilk fark eden Toprak oldu. Omuzlarından tutarak Aras'ı iterken beni yanına geçirdi.
'' Seni orospu çocuğu. '' Kolumu bırakırken bu sözcükleri haykırmıştı. Ona kızdım. Belkide kızmamalıydım. Gülmeliydim. Hayır ağlamalıydım. Dedim ya;Donmuştum.
Ne yapacağını bilmeyen bir çocuk gibiydim. Kalabalığın ortasında kaybolmuş bir çocuk.. Aras'ın yüzüne bir yumruk indirdiğinde yere yıkıldı. Sonucunda ne tür işkenceler çekeceğini merak ediyordum. Benim yüzümden zarar görmesi isteyeceğim son şey olurdu. Kesinlikle. Bunu biliyordum.
'' O ellerini üzerimden çek, leş. '' dedi Aras keyiflice.
'' İstediğim şeyi yapma yetkisine sahibim, unuttunmu ? ''
![](https://img.wattpad.com/cover/48891699-288-k201528.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Karanlık
Acakİnsan, kaçınılmaz bir karanlığın pençesine düştüğünde çığlıklar atar. Fakat her çığlık doğan yeni ay ile birlikte toprağa gömülür. Ve, ızdırabın yankısını yalnızca ölüler duyar..